Çok sayıda etnik grubu bünyesinde barındıran Osmanlı Devleti’nin 1299 yılındaki kuruluşundan, Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği 1839 tarihine kadar, Osmanlı Millet Sistemi içinde ‘zımmi’ statüsünde varlıklarını sürdüren gayrimüslimler, Tanzimat dönemiyle birlikte kişilik hakları, vergi ve ceza gibi konularda Müslüman Osmanlı vatandaşlarıyla eşit duruma geldiler.
Batılı devletlerin Osmanlı hükümetinden Hıristiyanlara yeni haklar tanınması, kilise onarım ve yapımına izin verilmesi, mezhep değiştirme yasağının kaldırılması gibi taleplerde bulunmalarının ardından, 1856 tarihinde Islahat Fermanı yayımlandı.
Temel amacı müslümanlarla gayrimüslimler arasında eşitlik sağlamak olan fermanın en önemli sonuçlarından biri, Patriklerin dünyevi işlere müdahale etmelerinin engellenmesi, din dışı konuların ise karma ya da sivil meclisler tarafından yürütülmesine imkân sağlaması oldu.
Osmanlı Devleti, Rum Ortodoks, Ermeni ve Süryani Patrikhaneleri ile Musevi Hahambaşılığı’na birer talimatname göndererek Tanzimat ve Islahat Fermanları’nın getirdiği düzenlemeleri yapacak komisyonlar kurmalarını istedi.
Komisyonlar kendi anayasa taslaklarını hazırladılar ve bunlar, onaylandıktan sonra yürürlüğe girdi.
19. yüzyılın ortalarından Cumhuriyet dönemine kadar azınlık cemaatlerinin nasıl yönetileceğini belirleyen nizamnameler, gerek bu toplumların yaşam biçimi ve değer yargılarının, gerekse Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarihsel sürecin anlaşılmasında büyük bir öneme sahip.
2003 yılında ‘Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’e Ermeni Nizamnameleri’ isimli çalışmasını yayımlayan Murat Bebiroğlu, tüm gayrimüslim nizamnamelerini bir kitapta toplayarak araştırmacılar ve konunun meraklıları için önemli bir başvuru kaynağı oluşturdu.
Dağıtımı Kitabı Mukaddes Şirketi tarafından yapılan ‘Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Nizamnameleri’ isimli kitabın editörlüğünü Cahit Külekçi üstlendi.
1453 tarihli Galata Ahitnamesi ile Ermeni, Rum, Musevi, Süryani, Katolik ve Protestan nizamnamelerini içeren kitabın ekler bölümünde, Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün telkiniyle kurulan Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin nizamnamesi ve çeşitli ferman örnekleri de bulunuyor.
“Islahat Fermanı’ndan sonra oluşturulan cemaat nizamnamelerinin mantığı, dini ve dünyevi işleri birbirinden ayırmak; birinciyi dini lidere, ikinciyi ise oluşturulacak olan laik ağırlıklı bir meclise vermektir” ifadesini kullanan Bebiroğlu, Rumların Ermenilerden farklı olarak, sadece sivillerden oluşan bir meclise nizamnamelerinde yer vermediklerini, Yahudi Meclisi’nde ise toplam temsilci sayısının dörtte birini hahamların oluşturduğunu ifade ediyor.
Kitapta tamamı yayımlanan nizamname metinleri dikkatli bir biçimde okunduğunda yazarın tespitinin ne kadar doğru olduğunu fark ediyorsunuz.
Patriğin yetkilerini dini konularla sınırlandıran, ruhani meclisin yanında cismani ve karma meclisler kurulmasına da imkân veren Ermeni nizamnameleri, diğer Osmanlı azınlık anayasalarına nazaran daha demokratik bir yapıya işaret ediyor.
Osmanlı Ermenilerinin 1857, 1860, 1863 ve 1916 yıllarında yürürlüğe giren dört nizamnamesi bulunuyor. 1915 trajedisinden sonra yürürlüğe giren 1916 anayasası tahmin edileceği üzere, Ermeni toplumunun görüşleri ve gelenekleri dikkate alınmadan oluşturulmuş, bu yüzden cemaat tarafından hiçbir zaman benimsenmemiş.
Yazar, çalışmasının son bölümünde yer verdiği Türk Ortodoks Patrikhanesi Nizamnamesi’ni ise ‘geçersiz’ olarak tanımlıyor ve okuyucuya adı geçen cemaatin 1. Dünya Savaşı’ndan Ergenekon çetesine kadar uzanan tarihi hakkında bilgiler veriyor.
Tüm basım giderleri yazar tarafından karşılanan bu önemli çalışmayı temin etmek için Kitab-ı Mukaddes şirketinin 0 212 512 44 45 numaralı telefonunu arayıp sipariş vermeniz yeterli olacak.
Bebiroğlu’yla mail adresinden iletişime geçerek kitabı kendisinden istemenizde mümkün.
‘Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslim Nizamnameleri’nin satışından elde edilecek tüm gelirin Ser Yardım Derneği’ne bağışlanacağını da hatırlatalım.(ÖE/EZÖ)