12 gün sürecek uzun bayram gezisinin ilk durağı için otobüsle Diyarbakır'a giderken iki yolcunun kaptanlarla tartışmasına tanık oldum. Yarım asırdır tercih ettiğim Siirt'in Milli Otobüs şirketinin bu tür olumsuzluklara meydan vermemesini diliyorum.
Siirt'te inanılmaz bir rekabet olduğu için burada kesilen biletler de çok ucuz oluyor. Örneğin Siirt-Diyarbakır 15 lira.
Uçak fiyatlarında astronomik uçurum
Sanki Otobüslerdeki bu terslik uçaklarda da var gibi geldi bana.
Onur'la İzmire giderken biletimiz 109 lirayken dönüşümüz Siirt'e taşıyıcı BORAJET'te (Anadolu Jet) 218 liraydı. Yani iki misli. Fiyatta 65 yaş indirimi de vardı.
İki hurmaya 8 liralık çay-kahve
Saat 20.15 uçağımızı beklerken Terminal cafesinde orucumuzu peynirli açmayla açtık.
Nasıl olsa Uçakta ikram olacak diye uçağa doluştuk. Havalandıktan sonra iftar hediyesi olarak her yolcuya birer ufak hurma dağıttılar.
Arkasından "ücretli ikram servisimiz" başladı anonsunu yaptılar. Menü çok fakirdi. İçtiğimiz bir çay, bir kahve ücreti olarak nakit 8 lira ödedim.
Bu durumda iki bedava hurmaya 8 lira ödemiş olduk.
Dünya vatandaşı sempatik Finlandiyalı
Geçen ay ATV'deki Bir Milyon yarışmasında sorulan "Uçaklar ne tür yakıt kullanır" sorusuna cevap verilememiş ve doğru cevabın "Gazyağı" olması hayretimi mucip olmuştu. Çünkü Propan veya Jet A-1 yakıtı olabileceğini sanıyordum.
Hatta Siirt'te "Beyaz Uçak benzini" olarak adlandırıldığını ve bakkallarda leke giderici olarak ve sara hastalarına koklatılarak ayıltıldıklarını biliyordum.
Şişenin ağzı açık kalınca benzin uçup gidiyordu. Önce Hosteslere sordum, "bilmiyoruz" dediler, pilotlara sormalarını rica ettim.
Az sonra her yolcuyla melez Türkçesiyle ilgilenen Uçağın bir sorumlusu geldi ve aradığım cevabın "Kerosin" olduğunu söyledi.
Bu durumda çok sevdiğimiz ve 23 Eylül'de Tillo'daki Işık etkinliğine gelecek sunucu Kenan Işık'a sormayı umarak uçaktaki bu sempatik Finlandiyalıyla hoş bir sohbete başladık.
Anası Polonyalı, Babası Rus, Dayısı Yunan, Amcası Danimarkalı, kendisi Finlandiyalı, yakında Türk çocukları olacak. Bu renkli kişinin adı K.Denis Jyr Kinewsky idi.
Kendisine çocuklarının Türk olup olmadığını sordum. Bekardı ve sekiz yıldır uçak sektöründe çalışıyordu.
Kendisine bizden biri olmak için ülkemizde evlenince düğününe beni davet etmesi için Mücadele Gazetesi'nin bir nüshasını vererek üstünde adres, telefon ve e-posta adreslerimi işaret ettirdim.
Kim bilir belki de Siirt'i dünyaya tanıtmaya vesile olacak düğününü şehrimizde yapmak nasip olur.
Dedeler torunlarını sever
Gece yarısına doğru torunumla Karşıyaka'daki oğul evinde hasret giderdim.
Onur'un yüzü aşan çeşitli marka ve renkteki oyuncak arabalarını tanırken son model Ford'un konuştuğunu anlatıp ertesi gün kanıtladı. Favorisi Şimşek Mc Queen adlı kahraman araçtı.
Bunun çizgi filmini izletti. Ona doyum olmadığını ve her torunun Dedesinin yanında ayrı bir yeri ve değeri olduğunu belirterek İstanbul, Ankara, İzmir ve Gaziantep'teki torunlarım Gözde, Murat, Duru, Onur ve Can'a hasretle sevgi ve öpücüklerimi yolluyorum.
Büyüklerimi, dostlarımı, hemşehrilerimi arıyorum
Tatil ve sıcaklar nedeniyle İzmir adeta boşalmıştı.
45 yıl önce Siirt Jandarma Alay Komutanlığından beri sevgi ve saygıda kusur etmediğim, gazetemizin Paşa Pınarında birbirinden hikmetli dörtlükleri süzme bal gibi akıtan emekli General Fazıl Bayraktar'ı ziyaret edip, Mübarek ellerinden öpemedim. Çünkü her yıl olduğu gibi Kastamonu'da baba yaylalarına gitmişti.
Çok yönlü erdemleri olan ve üşenmeden beni merak ettiğim her yere götürerek adeta mihmandarlık görevini üstlenen emekli eğitimci Rıdvan Akkoyun'da ilk torun sahibi olmanın heyecanıyla İstanbul'a gitmişti.
Sakarya, Atakav kardeşler Didim'deydi. Ama kadim dostum Bahattin Erden her zaman olduğu gibi hızır gibi yetişmişti.
Ayrılırken yine nevalesiyle mertliğini unutmamıştı. Dr. Barış, Eczacı Savaş'ı görememenin ukdesi hala içimde.
İzzet Aytekin, Baki Cartı, Kemal Tarhan, Kebapçı ve sınıf arkadaşım Orhan Özkılıç hasret gideremediklerim arasındaydı.
Öğretmenevinin önü
İzmir Siirtliler Derneği'nin (İZSİDER) iftarına katılmak için buluşacağımız Karşıyaka iskelesinin tam karşısındaki Öğretmenevi'ne, Mustafa Kemal mahallesinin Bülent Ecevit caddesinden yol boyu güzellikleri otobüs penceresinden, Yunus anıtını seyrederek biraz erken gittim.
Öğretmenevi'nin önünde volta atarken buraya renk katan hemşerim Sermet Bekiroğlu, "yerde fıstık" mola evinin tarihe karıştığını görerek üzüldüm.
Kaldırım boyunca gidip-gelirken öğretmen evinin tam önündeki toplu telefon kutusunun çöplüğe döndürüldüğünü görerek kahroldum.
Değerli İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun ıttılaına arz ediyorum.
İzmir'in ''Öz Urfa''sında Mardinli Mustafa
Az sonra bir iftar lokantasının önündeydik. Dernek Başkanı Eczacı Adil Candabakoğlu başta olmak üzere yönetimden M.Muhsin Aslan, Bahattin ve Hamit Erden kardeşler, Muhdi Şavural, Nafi Batur, Hamdullah Işık ve Üniversiteli oğlu M. Okan Işık gelmişti.
İftara yetişemeyen ve mazeret beyan edenler vardı.
İftarda bize hizmet veren Mardinli Mustafa, o gün işe başlayan uyanık bir gençti. Kendisiyle Arapça konuşunca sevindi. Servisini hızlandırdı. Hatta bu sayfada gördüğünüz Fotoğrafı da o çekti.
Zübeyde hanımın mezarında
Yemekten sonra Karşıyaka'daki dernek binasına vardık. Tam karşısında Atatürk'ün aziz validesi Zübeyde Hanımın mezarı vardı.
Hemen koşup ruhuna bir Fatiha okudum. Hemen yanı başında da 1902 yılında yapılan Hacı Osman Paşa Camisi. Camiye yöneldim. İçeriden vaaz sesi geliyordu. Fakat kapı kapalıydı.
Yatsı ezanı okunmadan önce içeri girip camideki bir levhada yer alan imam, müezzin, cemaatten hasta olanlar, ölenlerin fotoğraflarının bulunduğu tabloyla fotoğraf çektim. (CK/BA)