Amerika Birleşik Devletlerinin güneyinde doğup büyüyen biri olarak Müttefik Bayrağını, gönderlerde, tişörtlerde ve kamyonetlerin arkasında görmeye alışığım. Müttefik Bayrağı aynı zamanda Güney Hacı da denilen bir bayrak ve Amerikan iç savaşı sırasında Güney Eyaletlerini temsil ediyordu.
Güney, birçok başka nedenlerin yanında özellikle ekonomik gereklilik olarak gördükleri kölelik müessesini korumak için savaşıyordu. Amerikan iç savaşından beri bu bayrak hem gururun hem de acının sembolü oldu. Günümüzde birçok Güneyli bu bayrağı bir gurur sembolü ve mirası olarak görmeye devam ediyor.
Öte yandan bu bayrak aynı zamanda Amerikalı siyahlara karşı köleliğin, tecritçiliğin ve ayrımcılığın bir sembolü olarakta kullanıldı ve kullanılmakta.
Bu konuda güzel bir örnek, Georgia eyaletinin bayrağındaki değişimlerdir. 1956 yılında bir güney eyaleti olan Georgia'nin bayrağına eyalet meclis başkanı Denmark Groover tarafından verilen bir önergeyle müttefik bayrağı da eklendi. (Amerika Birleşik Devletlerinde her eyaletin kendine özgü yargı yaşama, yürütme organları ve bayrağı vardır.)
Aynı Denmark Groover, bu kez 2001 yılında eyaletin bayraktan müttefik bayrağın çıkarılması sırasında yaptığı konuşmada, 1956 yılındaki güdüsünün Güneyin gururu ile bir alakası olmadığını asıl amaçının o yıllarda federal hükümetin ayrımcılığı kaldırma yönünde aldığı kararlara bir tepki vermek olduğunun kabul etti. Müttefik bayrağı halen bir çok eyaletin bayrağında yer almakta, okullar, kişiler, kurumlar tarafından geçmişlerinin sözde gurur sembolü olarak kullanılmaya devam edilmektedir.
Bir siyah Amerikalının bakış açısından ise Güney'in gurur sembolü olan bu bayrak köleliğe ve ayrımcılığa zorlanmış olan atalarını hatırlatan bir sembol. Amerikalı siyahin gözünde bu bayrağı kullanan bir insan ırkçıdır ve ırkçılığın ABD'de hala bir sorun olduğunun işaretidir ve bir acı ve aşağılamanın sembolü olmaya devam etmektedir.
Bu tartışılmaz gerçeğin karşısında bir insan hala neden bu sembolü (kendi bunun böyle olmadığınına inansa bile) kullanmaya devam eder? Bu soruya verilecek cevap çok: ırkçılık, umursamazlık, cehalet... Gerçek şu ki; benim için bir gurur sembolü olan bir bayrak geniş bir kitle için bir acının sembolü ise benim bunu idrak edip kullanmamam gerekir. Bu basit bir saygı ve nezaket kavramıdır.
Bence, Türkiye'de "Ne mutlu Türk'üm diyene" vecizesinde de benzer bir durum söz konusu. Bu slogan Atatürk'ün bir sözü ve ülkenin her yerinde heykellere, duvarlara işlenmiş, dağlara kazılmış vaziyette. Yakın geçmişte nüfusunun büyük bir çoğunluğunun Kürt olduğu Van'ı ziyaret ettim. Ne Mutlu Türküm Diyene sloganın burada Türkiye'nin batısından çok daha fazla olarak her yerde olduğunu farkettim ve bunun nedenini merakla sordum kendi kendime. Acaba buranın halkı kendilerine Türkiye'nin gururlu bir parçası olduklarını hatırlatmak mı istiyor? Yoksa dış güçler yerli halka kendilerinin bu toplumdaki yerini mı hatırlatmak istiyor? Benim gözümde bu sorunun cevabı belli: bu slogan onlara hergün bu ülkede ikinci sınıf bir vatandaş olduklarını hatırlatmak üzere kullanılıyor.
Etnik olarak Türk olmayan fakat bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan benim için bu vecizenin gerçekte ne anlama geldiğini anlamak biraz zaman aldı. İlk zamanlarda Türkiye'ye Türk kocamla birlikte taşınınca ve TC vatandaşlığını alınca etrafıma Türk olduğumu söylemeye başlamıştım. Bu söylem hoş bir gülümsemeyle karşılanıyordu. Zamanla Türklerin beni Türkiye vatandaşı olduğum halde Türk olarak kabul etmediklerinin ayrımına vardım. Bence bu yadırganmaması gereken normal ve kabul edilebilir bir şey, çünkü ben ne Türkiye'de doğdum ne de büyüdüm. Ama benim anlamakta güçlük çektiğim burada doğup büyüyen, hatta ataları bu topraklarda Türklerden çok daha önce var olan azınlıkların TC vatandaşı oldukları halde Türk olarak kabul edilmeyişleri.
Bence Türklerin bir karar vermesi gerekiyor. Ya Türkiye'de doğan ve büyüyen herkes Türktür veya Türklük sadece bir etnik kökendir. Eğer etnik bir kökense, o zaman "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün etnik olarak Türk olmayan TC vatandaşları için ne kadar dışlayıcı ve ayırımcı bir yapıya sahip olduğunu da kavramaları gerekir. Ben, deneyimlerime daynarak, gerçekten Türklerin büyük bir çoğunluğunun kapsayıcı ve hoşgörülü olduğuna inanıyorum. Fakat aynı zamanda bu konuda hiç de düşünmediklerini gözlemledim. Sanıyorum hepimizin bu konuda konuşup tartışmasının ve tüm vatandaşlarımızı kendi ülkelerinde nasıl daha sıcak ağırlayabilmemiz için ne gibi değişiklikler yapmamız gerektiğine kafa yormamızın zamanı geldi.(SA/EÜ)