Ve hiç kimse bilmiyordu
Kalplerden uzak o kederli güvercinin
Adının inanç olduğunu" (Furûğ-i Ferruhzâd, Cumba)
Karin Karakaşlı'nın 1996-2008 yılları arasında Agos gazetesinde yayımlanan denemelerinden oluşan seçki Doğan Kitap'tan Ocak ayında yayımlandı. 1998'de Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü'nü kazanan Karin Karakaşlı'nın ilk öykü kitabı olan Başka Dillerin Şarkısı 1999'da yayımlandı. Yazar, 2002'de yayımlanan Can Kırıkları adlı öykü kitabıyla ise, geniş bir okur kitlesine ulaştı. Karakaşlı'nın ayrıca 2005'te yine DK' dan yayımlanan Müsait Bir Yerde İnebilir miyiz? adlı bir romanı ile Günışığı Kitaplığı'ndan yayımlanan Ay Denizle Buluşunca adlı bir gençlik romanı da bulunuyor.
Karakaşlı, kitaba başlık olarak Agos'daki köşesine de adını veren "Cumba" kelimesini seçiş nedenini; Avrupa'daki eski evlerle, Osmanlı'dan kalma eski mahallelerde bulunan cumbalı evleri kıyaslayarak başladığı kitabının "Can güvenliğiniz için bu binanın altından geçmeyiniz" başlıklı önsözünde şöyle belirtiyor:
"Köşemin adına Cumba derken bütün bunları düşünmüş müydüm?.. Sanmam.. Mutlu zamanların düşüncesi değil, imgesi hüküm sürer içinde. O imge de varlığı inkâr edilmeyecek kadar buraya ve şu ana aittir. Gencecik bir insana güvenilmiş, her hafta yazması için, adını da sen koy diye köşe emanet edilmiş. Bir başına ev tutmaya, yabancı bir ülkede sıfırdan hayat kurmaya benzer bir his vardı içimde bundan tam 11 yıl önce. Gururlu başlangıçların pır pır eden heyecanı. Toy gençliğin gözü karanlığı. Hani şu kaldırım taşlarında yay varmışçasına adımları havaya doğru esneten cinsten, hani bütün yokuşların açık denizlere vardığı, simidin ağza daha çıtır, çayın daha demli geldiği… Zamanın ötesinden ve azıcık mesafeli bakabileceğimi hissettim hayata en çok…Ferahta olacağımı, öyle kalacağımı…Adını Cumba koydum…"
Karakaşlı'nın, Agos'ta adeta bir usta-çıraklık ilişkisi içinde geçen yıllarını anlattığı önsöz onun, ustası Hrant Dink'le olan yoldaşlığını ve kendi gazetecilik mücadelesini de ortaya koyuyor. Bir yanda gazeteciliğin meşakkatli aşamalarını, Ermeni toplumunu, bu ülkenin insanı ile kültürel mirasını, dünya ve insani olanla buluşturan yolculuğunu; Hrant Dink'in rehberliğinde, yazının başında genç bir yazarken, nasıl bir heyecanla öğrendiğini de anlatıyor.
Bir kelime ve açılımları: Sebat eşittir hayat
Geçmişi ve bugünü buluşturan bir yerde, anın içinde,'hep hakiki kalmanın hikmetini' öğrenmenin onu nasıl büyüttüğünü anlatan Karakaşlı için adeta bir ev ve okul olan Agos ile korkunç bir cinayetle aramızdan alınan Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink bu büyümenin kilit noktaları. İlk defa öykü yarışmasının ödül töreninde karşılaştığı Dink'in kendisini Agos'a söyleşiye davet ettikten kısa bir süre sonra, Agos çalışanı konumuna yükseldiğini ifade eden Karakaşlı için yaşam burada farklılaşmaya başlıyor.
Kapalı bir cemaat kimliğiyle uzun yıllar yaşamış olan Ermeni toplumunun kendi deyimiyle "kimi zaman gül gibi açmasına kimi zaman zakkumlaşmasına" tanıklık eden Karakaşlı, "yılmadan, yorulmadan bir noktada durma" anlamına gelen Sebat apartmanın da kendisine 'vicdanın sesi' olma yolunda nasıl bir simge olduğunu da ifade ediyor.
"Cesaret korkmamak değildir; korkuna rağmen devam etmektir" diyen Karakaşlı için Hrant Dink'ten sonra yoluna tek başına devam etmek anlamına gelen Agos yazıları onun "sözün yarıda kalmaması için tutunduğu" bir eşik. Tıpkı, Hrant Dink'le aralarında geçen bir konuşmada Dink'in sorduğu bir soruda fark edilen bir başka eşik gibi:
"Beni öldürürler mi sence Karakaşlı?"
"Öldürüp de ünlü yıldız mı yapacaklar?....Hem en tıkandıkları noktada yine senin bir sözünden medet umuyorlar."
Ama öldürdüler, yaptılar; sebebi ise, Karakaşlı'nın sonraki cümlesinde gizli:
"Öldürdüler… Öldüresiye korktuklarını öldürdüler."
Cesaret Eşiği
Evet, Karin Karakaşlı'nın bir daha geri gelmeyecek bir insana, Hrant Dink'e verdiği (aslında tam olarak veremediği) cevapta gizli çok şey. O eşikte biz, vicdan, adalet, insanlık ve demokrasi adına çok şey öğreneceğiz.
Çünkü her ne kadar, "Bir daha kimse bir cumba vermeyecek bana. Ama tersi de geçerli. Kimsenin de böyle cumbası olmamıştı. Verileni sunuyorum yağmalanana nispet. Bu çarpı ölüm" dese de Karakaşlı, onun Hrant Dink'e ettiği teşekkür kadar dinmeyecek bir vicdan ve adalet borcu ve insanlık suçu işlenen cinayet. Cesaretin yerine korkuyu koyarak/ koydurarak, büyüme adına şifreli/ kodlu/ mesajlı 'erkeklik gösterileri' yaptırarak cinayet işletmek bir insanlık suçu!
Karin Karakaşlı'nın (Hrant Dink'in yaşarken ölümü pahasına) atladığı o cesaret eşiğinden, bu ülkenin 'buralı' insanın, her gün binlerce defa sadece Hrant için değil asıl kendisi için atlaması gerek. Bu cesaret eşiklerini fark ettikçe de, Hrant Dink'in sadece Ermeni toplumu için değil, bu ülke için, demokrasi için bir arada insanca ve kardeşçe yaşamak için kendini feda ettiği hakikati daha iyi görünecek/ anlaşılacak.
Bu bakımdan da artık çıraklığını geride bırakan bir yazar olarak Karin Karakaşlı'nın denemelerini, ustası Hrant Dink'in izini sürmek için, bir başka/ bambaşka bir gözle okumak gerek. Geleceğin ustalarından, 'buralı' ve İstanbullu bir Ermeni kadın yazar olarak Karin Karakaşlı'yı ve kalemini de ayrıca Agos'un cumbasından bir başka göreceğinizi bilerek okumak bambaşka bir bilinç yaratacak mutlaka. Ve, bu bilince ulaşmadan da, başkalarının, can güvenliği için bu binanın yakınından geçmeyin(iz)!
Sağlıklı okumalar!(YK/EÜ)
* Cumba, Karin Karakaşlı, Doğan Kitap, Ocak 2009, 260 sayfa, 15 TL.