Türkiye’den Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin de (ÖDP) üye olduğu Avrupa Solu Partisi’nin (EL) genel başkanlığına seçilen Almanyalı politikacı Dr. Gregor Gysi, “Avrupalıların çoğu Almanyalı olarak sadece Merkel’i ve Schaeuble’yi (Federal Maliye Bakanı) tanıyorlar. Ben, başka bir Almanya olduğunu da göstermek istiyorum” dedi.
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden sol, sosyalist ve komünist 25’i asli üye, 6’sı gözlemci statüsünde 31 partinin oluşturduğu, 2004’te kurulan EL’in Berlin’de gerçekleştirilen beşinci kongresine katılan delegelerin kabul ettiği ortak mücadele belgesinde “faşizme ve aşırı sağa karşı tüm Avrupa’da halkçık ve ilerici sol güçlerin geniş bir cephesinin oluşturulması” çağrısı yapıldı.
Almanya’da sadece sosyal demokrasinin solunda değil, diğer kesimlerde de popüler politikacılar arasında yer alan Gysi, “birleşik sol parti”nin dördüncü genel başkanı oldu. Almanya’dan bu göreve seçilen ikinci politikacı olan Gysi, sosyal demokrasinin solundaki çeşitli eğilimlerden 400’e yakın delegenin oylarının yüzde 68’ini aldı.
Bu arada başkanlığa bir kadın politikacının seçilmesini isteyen solcular ise, ortak bir aday çıkaramadıkları için, bu hedeflerini yine bir sonraki kongreye ertelemek zorunda kaldılar.
Halbuki, bu konuyla ilgili haberde kısa bir süre öncesine kadar başkanlık için en güçlü ortak aday olarak Portekizli politikacı Marisa Matias’ın ismi geçiyordu. Ancak Matias kendi partisinden kaynaklanan birtakım anlaşmazlıklar sonucu aday gösterilmedi.
Başta Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras olmak üzere sol ittifakın önde gelen isimlerinin desteğini alan Gregor Gysi de böylece genel başkanlık seçimine tek aday olarak girdi, ancak buna rağmen düşük bir oyla seçilebildi.
Almanyalılar, partinin de meclis grubunun da başında
Önümüzdeki dönemde Gysi’yle birlikte EL’nin yeni yönetimini oluşturan başkan yardımcıları ise şöyle: Eski Başkan Pierre Laurent (Fransa Komünist Partisi), Maite Mola (İspanya Komünist Partisi), Paolo Ferrero (Komünist Yeniden Kuruluş Partisi, İtalya) ve Margarita Mileva (Bulgaristan Solu).
2010’dan bu yana EL’in Genel Başkanlığı’nı yapan Laurent, bu görevi halefi Gysi’nin siyasetteki yakın yol arkadaşlarından, Prof. Dr. Lothar Bisky’den, o da 2007 yılında ilk genel başkan İtalyan Komünist Fausto Bertinotti’den devralmıştı.
Bisky, 2009-2012 arasında Avrupa Parlamentosu’ndaki sol partiler ortak grubu GUE/NGL’nin de (Birleşik Avrupa Solu/Kuzey Yeşil Solu Konfederal Grubu / Avrupa Parlamentosu’nda milletvekili bulunan, ancak EL üyesi olmayan başka partileri de içeriyor) başkanlığını da üstlenmiş, böylece iki yıl boyunca (2009-10) aynı anda hem EL’in, hem de meclis grubunun başında yer almış, son görevini 2012 yılında yine Almanya’dan Gabi Zimmer’e devretmişti. Gregor Gysi’nin EL’nin başına seçilmesiyle, hem partinin hem de meclis grubunun başkanlığı yine Almanya’dan politikacılara geçmiş oldu.
Yıkılan “DDR komünizmi”nden günümüze
EL’nin yeni başkanı Gregor Gysi de, EL’in ikinci başkanı Bisky gibi sosyalist Doğu Almanya’nın (DDR) yıkılıp, Federal Almanya Cumhuriyeti’ne katılması döneminden bu yana etkin olan politikacılardan. İkisi de 60’lı yıllarda DDR döneminin iktidar partisi SED’nin (Sosyalist Birlik Partisi) üyesi oldular. “Birleşik Almanya”nın oluşmasının ardından SED’nin “Demokratik Sosyalizm Partisi” (PDS) adını alarak, çok partili sistemin “demokratik” muhalefet partilerinden biri olması, yeni partinin de daha sonra Batı Almanya sosyal demokrasisinden ayrılanların kurduğu sol parti WASG’yle birleşip, “Sol Parti”nin (Die Linke) oluşması süreçlerinin önemli mimarları arasında yer aldılar.
Bir dönemin güçlü iktidar partisi SED’nin Federal Almanya demokrasisi sınırları içinde faaliyet gösteren bir “sol sosyal demokrat parti”ye dönüştüren kadronun liderileri olarak, önce SED’de, sonra PDS’te ve en sonunda da “Sol Parti”de genel başkanlık, meclis grup başkanlığı gibi üst düzey görevler üstlendiler.
68 yaşındaki Gysi, üç yıl önce, 72 yaşında ölen Bisky’den farklı olarak siyaset meydanlarındaki hitabet yeteneği, sık sık çıktığı televizyon oturumlarındaki hazır cevaplığı, keskin espri anlayışı ve dogmatik olmayan sol çıkışlarıyla sadece Almanya’nın doğusunda değil, batısında da geniş kesimlerin sempatisini kazandı. 2013’teki genel seçimlerden sonra Hıristiyan birlik partilerinin, sosyal demokratlarla büyük koalisyona gitmesi üzerine, partisinin milletvekili sayısı (64) muhalefetteki diğer parti Yeşillerden bir fazla olduğu için Federal Meclis’teki “ana muhalefet lideri” de olan Gsyi, 2005 yılından beri sürdürdüğü Sol Parti Meclis Grup Başkanlığı’nı geçtiğimiz yıl bırakmıştı. Önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek genel seçimlerde de Federal Meclis’e yeniden aday olacağı bilinen Gsyi’nin seçim bölgesinden direkt aday olarak seçilerek, yeniden milletvekili olmasına kesin gözle bakılıyor.
AB’yi eleştiriyor, ancak devamından yana
Avrupa Birliği’nin (AB) reforme edilerek devamından yana olan Gysi, seçildikten sonra yaptığı ilk açıklamada, “AB, kuruluşundan bu yana en derin krizini yaşıyor. AB şu anki haliyle, sosyal, dayanışmacı ve demokrat olmayan, bürokratik ve ekolojik olarak yenilenemez durumda. Eleştiriyorum, ancak yıkılmasını istemiyorum” dedi.
Partisinin Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) birleşik sol grup GUE/NGL’yle sıkı işbirliği içinde olacağını söyleyen Gysi, EL içindeki ve dışındaki birçok sol, sosyalist ve komünist partilerin AB’ye ilişkin farklı yaklaşımlarını saygıyla karşıladığını belirterek, AB’nin “yeni bir başlangıç”a ihtiyacı olduğunu savundu.
Borç krizi içindeki Yunanistan’la dayanışma, devletlerin borçları için bir Avrupa konferansı ve halen uygulanan sığınmacılar politikasına ayak uyduramayan Akdeniz ülkeleri için de yeni bir “Marshall Planı” çağrısında bulunan Gysi, EL içindeki bazı partilerin AB’nin varlığına ve geleceğine ilişkin farklı tavırlarına saygı duyduğunu, ancak AB’nin reforme edilerek iyileştirilmesinden yana olduğunu açıkladı.
“Gençliğin Avrupa’nın entegrasyonuna ihtiyacı var” diyen Gysi, hedefinin sağcı popülist partileri ve aşırı sağcılara karşı güç olarak ortaya çıkmak olduğunu söyledi. Şimdiye kadar AB ülkeleri arasında hiç savaş çıkmadığına dikkat çeken Gsyi, genel başkan olarak EL’nin ve bu birlik içindeki partilerin Avrupa’daki politik süreçlerde “daha görülür” hale gelmesi için çalışacağını duyurdu
DDR muhaliflerinin avukatıydı
1930’lı yıllarda Almanya Komünist Partisi (KPD) olan ve partinin talimatı gereği Hitler döneminde Almanya’da kalıp, Nazi iktidarına karşı yeraltı direnişinde yer alan bir çiftin çocuğu olan Gysi, 1967’de SED’e üye oldu. Nobel Edebiyat Ödülü sahiplerinden Doris Lessing’yle anne tarafından yakın arkaba olan Gysi, hukuk öğreniminden önce, “büyük baş hayvan yetiştiriciliği” alanında meslek eğitimini tamamladı.
70’li yılarda DDR’de faaliyet gösteren az sayıdaki serbest avukattan biri olan Gysi, Rudolf Bahro, Robert Havemann, Jürgen Fuchs, Bärbel Bohley ve Urlike Poppe gibi DDR’in muhaliflerinin savunmalarını üstlendi, bunlardan Batı’ya gitmek isteyenlere yardımcı oldu. Ancak, bu dönemki çalışmaları sırasında Doğu Almanya’nın istihbarat örgütü STASİ’nin muhbirleri arasında yer aldığı, müvekkilleri hakkındaki bilgileri devlete aktararak avukatlık mesleğine ihanet ettiği ileri sürüldü. Bu suçlamalara karşı çıkan Gysi, son zamanlarda azalmış olsa da sık sık bu vesileyle sağ ve muhafazakar kesimden eleştiriler alıyor. Hakkındaki suçlamalar zaman zaman medyada işlenerek siyasal gündeme getiriliyor. Hem anne, hem de baba tarafından Yahudi büyük babaları olan Gysi, iki kez evlendi ve boşandı. Biri “evlatlık” olmak üzere üç çocuk babası.
Avrupa Solu’nun gündemi
EL’in beşinci kurultayında kabul edilen belgede, “faşizme ve aşırı sağa karşı tüm Avrupa’da halkçık ve ilerici sol güçlerin geniş bir cephesinin oluşturulması” çağrısı yapıldı ve partinin “daha dayanışmacı, daha demokratik, daha işbirlikçi, daha feminist bir Avrupa için her zamankinden daha fazla atak içinde olması gerektiği belirtildi.
Belgede yer alan hedeflerden bir bölümü şöyle:
Herkes için yeterli gelir, insanlara yeni iş olanakları sağlayacak kamusal yatırım politiklarının yaygınlaştırılması, kemer sıkma politikalarına ve yoksulluğa karşı mücadelesinde emekçilerin ve yoksulların birliğinin sağlanması, vergi kaçakçılığına, TTİP ve CETA anlaşmalarına karşı, kadın-erkek ayrımcılığına karşı ortak mücadelenin yükseltilmesi, sığınmacılara ve göçmenlere karşı insan onuruna layık “hoşgeldin” politikaları, nükleer silahların, füze savunma sistemlerinin kaldılması, Ukrayna ve Ortadoğu’da barış girişimlerinin desteklenmesi...
Farklı geleneklere dayanan, sosyalizme bakıştan, mücadele yöntemlerine aralarında büyük farklar olan partileri ortak bir çatı altında toplayan EL, 12 yıldır Avrupa çapında etkin bir sol siyasal alternatif oluşturamadı. Öncelikle partiyi “görünür” hale getirmeyi hedefleyen yeni başkan Gysi’nin de, tüm tecrübesine ve kıvrak zekasına rağmen bunu sağlayabilmesi çok zor... (GK/EKN)