Fotoğraf: AA
1 Kasım 2015 seçimlerinin üzerinden yedi yıl geçti. Sekizinci yılın bitiminden önce de Türkiye’nin siyasal yaşamında olumlu-olumsuz yönde çok şeyler değişebilir.
Türkiye yeni genel seçimlere doğru giderken ülkenin yaşayacağı 6-8 aylık dönem acaba 7 Haziran – 1 Kasım 2015 arasında yaşananlara benzer bir süreci mi, yoksa çok daha kötüsünü veya ideal bir seçim ortamını mı yaşamamıza kapı açacak?
Bunu hep birlikte yaşayıp görecek, sonra da ‘her toplum kendine uygun olanı üretir’ tartışmalarıyla, ‘etkin/edilgin’ toplum kavramları üzerinde düşünme gereği duyulan ya da duyulmayan günlere doğru yol alınacak.
Şimdi gelelim, basit seçim matematiği ve düşündürdüklerine.
7 Haziran 2015 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) önemli oranda oy kaybedip tek başına iktidar olma şansını yitirince, Haziran-Ekim dönemi olağanüstü uygulamalarıyla AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için yitirilmiş iktidar (!), 1 Kasım 2015 tekrar seçimleriyle geri getirildi. Artık Erdoğan AKP’nin genel başkanı olamasa da partili cumhurbaşkanı oldu, AKP de yeniden tek başına iktidar olma olanağını bir kez daha yakaladı.
AKP Kasım seçimleriyle yeniden partinin en yüksek oy düzeyi olan kayıtlı seçmen bazıyla yüzde 42,5’e ulaşsa da artık parti ve lideri için tehlike çanlarının çalmaya başladığının farkına varmanın ötesine geçip, gidişatın da yönünü gördü. AKP ve lideri için oy kayıplarının kaçınılmazlığı, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkıvermişti. Dolayısıyla iktidarı yitirmemek, devamlılığı sağlamak için yeni ve köklü önlemlere gereksinim vardı.
Bu süreçte, Kasım seçimlerinden sekiz buçuk ay sonra bir de Allah’ın lütfu olarak 15 Temmuz 2016'da Başarısız Darbe Girişimi yaşandı ve böylece hem yeni yönetim sistemi hem de Cumhur İttifak’ını oluşturmak için olağanüstü koşullar oluşuverdi. Önce 2017’de referandumla fiili durum anayasal hale getirildi. Sonra kurgulanıp referanduma sunulan sistemin uygulamaya dönüştürülmesi 2018 seçimleriyle gerçekleştirildi.
Sonuç başarılıydı.
1 Kasım 2015 seçimlerinde kayıtlı seçmenlerin yüzde 42,5’inin oyunu alan AKP yeni süreç için Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) de desteğine alarak, toplam kayıtlı seçmenlerin yüzde 53,3’üne ulaşarak oyunu 28 milyon 809bin 217’ye yükselten bir ittifak oluşturdu.
Böylece Erdoğan 54 milyonu aşkın seçmen kitlesinin yarıdan çoğunu, geçerli oyların da üçte ikisine yakın kısmını (%59,3) bir araya getiren büyük bir kitleyi de kendisi ve partisiyle uzun bir yol koşusuna hazırlıyordu.
Yurtiçinin seçmen kütükleri devingen kayıt sistemleriyle, yaşayan organizmaların doğum ve ölümlerinden etkilenen; ölümlerle azalıp, doğanların 18 yaşına gelip seçmen oluşlarıyla büyüyen canlı, hareketli kayıtlardır. Elbette bu seçmen kitlesi dış göçler yoluyla da büyüyüp – küçülen, durağan olmayıp çeşitli dalgalanmalarla da değişime uğrayan toplumsal olguların yansıma alanıdır aynı zamanda.
Ne var ki yurtdışı göçlerin yurtiçi seçmen sayılarına etkisi konusunda elde somut veriler olmadığı için bu yazıda, seçmen sayılarının değişimi ‘yeni kaydolan seçmenler ve ölüm nedeniyle kayıttan düşen seçmenler’ kavramlarıyla sınırlı biçimde ele alınmak zorunda kalınıyor.
Kasım 2015 Seçiminden Haziran 2023 Seçimine kayıtlı seçmen sayıları değişimi
54milyon 49bin 940 olan Kasım 2015 seçimlerindeki toplam kayıtlı yurtiçi seçmen sayısı, Haziran 2018’e gelindiğinde 56milyon 322bin 577’ye ulaşırken aradaki fark 2milyon 272bin 637 olarak hesaplanıyor.
Oysa ölüm istatistikleri verilerine[1] göre (bebek ve çocuk ölümleri hariç) iki seçim arasındaki 32 aylık dönemde kayıtlı seçmenlerin yüzde 2’sinin (1milyon 63bin 885’i) ölümler nedeniyle kayıttan düştüğü görülürken, gerçek seçmen artışının 3milyon 336bin 577’e ulaştığını ortaya çıkıyor.
Bu artışın da yurtiçi seçmen kütüklerine yeni yazılan 18 yaşına gelmiş ya da yeni geçmiş genç seçmenlerden oluştuğunu söylemek de yanıltıcı olmayacaktır[2]. Dolayısıyla bu olgu, seçimden bir sonraki seçime kadar yaşanan sürede ölüme bağlı seçmen desteği azalması ve de yeni seçmenlerin kayda girmesiyle sonuçlanacak bir kayıp – telâfi sürecini de gösteriyor.
Elbette bu değişim ülkeden yurtdışına ve yurtiçine göçlerle de etkileniyor. Ne var ki buna ilişkin elde (açıklanan, şeffaf) veriler olmadığı için göç kaynaklı seçmen sayılarının ortaya çıkardığı ya da çıkaracağı değişmeler ancak seçimlerden sonra, il–ilçe ve ülke ölçeğinde seçmen kütüklerinin karşılaştırmalı irdelemesiyle ortaya çıkarılabilir.
2018’den 2023 seçimlerine uzanan yurtiçi seçmen kütükleri değişimi yaklaşık dört buçuk milyon dolayındaki bir seçmen artışına işaret ederken aslında bu değişim, altı buçuk milyona yaklaşan yeni seçmen anlamına geliyor. Çünkü 2018 seçimlerinden altmış ay sonra yapılacağı öngörülen 2023 seçimlerine kadar, toplam yurtiçi kayıtlı seçmenlerin 2milyon 49bin 959’unun ölümler nedeniyle kayıtları seçmen kütüklerinden düşmüş olacak[3].
Olasıdır ki pandemi ve bağlı ölümler nedeniyle bu dönemde kayıttan düşen seçmenlerin sayısı iki buçuk milyona doğru bir yükseliş de sergileyebilir. Bu durumda da Haziran 2023 seçimlerine katılacak kayıtlı seçmen sayısının 60milyon 630bin düzeyine ulaşamaması gerekir. Buna karşın, eğer 2023 seçimlerinde kayıtlı yurtiçi seçmen sayıları burada belirtilen rakamların üzerinde gerçekleşecek olursa, bu yükselişin nedenleri doğum-ölüm istatistiklerinin ötesinde ve daha ayrıntılı inceleme ve irdelemeleri gerekli kılar.
Partilerin-İttifakların ölümler nedeniyle azalan seçmenleri ve azalmanın telâfisi
Kasım 2015 – Haziran 2018 seçimleri arasında ölümler nedeniyle yurtiçi seçmen kütüklerinden kayıtları düşen seçmenlerin partilere dağılım oranlarını net olarak bilmek olanaklı değil. Ancak Kasım 2015 seçimlerinde oy kullanan-kullanmayanlar ile oy kullanan seçmenlerin partilere dağılımının, seçmenlerin ölüm oranları bağlamında önemli farklılaşmalar oluşturmayacağını varsaymak mümkün. Çünkü bu verilerden varılmaya çalışılan sonuç, sadece değişimin yönüyle ilgili yönsemelere[4] ulaşmak.
Bu bilgiden hareketle 32 aylık dönemde seçime katılan parti ve ittifakların hepsinin Kasım 2015 seçiminde aldıkları oyların yüzde 2’si kadar bir oy kaybına uğradıkları öngörülebilir. O zaman sorun bu oy kaybının telâfi edilip-edilememesi ya da ne oranda telâfi edilebildiği konusuna kaymış oluyor.
Kasım 2015 – Haziran 2018 seçimleri arasında parti ve ittifakların ölümler nedeniyle azalan seçmen destekleri, aynı süreçte seçmen kütüklerine yeni yazılan genç seçmenler yoluyla telafi edilebilir bir nitelik taşıyacaktır. Dolayısıyla Kasım 2015 seçimlerine katılmış ve ölümler nedeniyle oy yitirmiş bir parti, Haziran 2018 seçimlerine önceki seçimde almış olduğu oy oranıyla katılan bir parti ve/ya da ittifak konumundadır.
Örneğin Cumhur İttifakı partileri Kasım 2015’de aldıkları 28milyon 809bin 217 oy ile kayıtlı seçmenlerin yüzde 53,3’ünün desteğini arkalarına almış olmalarına karşın, bir sonraki seçimde aynı orandaki seçmen desteğine 30milyon 20bin 587 oyla ulaşabilen bir konumda olacaklardır.
Bunun altındaki oy sayısı, ittifakın oransal olarak seçmen desteğini yitirmeye başladığının işaretidir. Dolayısıyla partiler açısından iki seçim arası dönem, öncelikle bir oy kaybı ve telâfisi süreci olarak ele alınabilir. Geçmiş seçimlere ilişkin benzer veriler iktidar ve muhalefet partileri açısından bu sürecin nasıl ve kimin/kimlerin lehine ya da aleyhine işlediğine ilişkin gösterge ve ölçütler de oluşturur.
Kasım 2015 – Haziran 2018 seçimleri sürecinde Cumhur İttifakı için bu mekanizma kayıp ve kayıpların telâfisi şeklinde işlemedi. İlk seçimin ardından seçmen ölümlerine dayalı destek yitimi, kütüğe yeni yazılan seçmenlerce telâfi edilemezken buna bir de önceki seçimde ittifak partilerine oy verenlerden kopuşlar da eklenince Cumhur İttifakı partileri, kayıplarını büyüterek -yaklaşık- 568 bin olan ölümler nedeniyle eksilmenin çok ötesinde toplam kayıp seçmen sayılarını 2 milyon 805 bine ulaştırıyorlar.
Bunun da anlamı Kasım 2015 seçimlerinde kayıtlı seçmen bazıyla yüzde 53,3’e ulaşan Cumhur İttifakı seçmen desteğinin, Haziran 2018’de yüzde 46,2’ye kadar 7,1 puan gerilemesidir. Bu olgu, farklı oranlarla da olsa, ittifakı oluşturan her üç parti için de geçerlidir.
Millet İttifakı ve en son oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı 1 Kasım 2015 seçimlerindeki oy oranlarını (kayıtlı seçmenlerin yüzde 22,7’si ve yüzde 9,1’i) Haziran 2018’de yüzde 29,6 ve yüzde 10’a yükselterek biri 6,9 puan, diğeri de 0,9 puan daha seçmen desteği sağlarken, ölümler nedeniyle oluşan seçmen kayıplarını telafi ettikleri gibi oy kazanımlarını kayıplarının üzerine çıkararak büyüyorlar. Ancak bu olgu Millet İttifakı’nın ana oluşturucu partisi CHP ve ittifakın bir diğer partisi DP için geçerli değil.
1 Kasım 2015’te toplam yurtiçi kayıtlı seçmenlerin yüzde 22’sinin desteğini alan CHP, Haziran 2018 seçimlerinde yüzde 19,7’ye gerileyerek -AKP kadar yüksek olmasa da- 2,3 puanlık bir seçmen kaybı yaşıyor. Fakat CHP’nin yaşadığı seçmen kaybı partinin içinde bulunduğu ittifakın oylarının azalmasına neden olmuyor, çünkü burada oluşan seçmen hareketliliği ittifak içindeki seçmen destek ve kaymalarına işaret ediyor. (ST/APK)
Yarın: Seçmen kayıtları değişimleriyle olası siyasal yönsemeler ve etkileri
[1] TÜİK Haber Bülteni 24 Haziran 2020, ‘Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2019’
[2] Kaldı ki göçler nedeniyle yurtiçi seçmen kayıtlarından düşen ve seçmen kayıtlarına eklenen seçmenler konusunda net bilgiye (açıklamaların yapılmaması, istatistiki verilerin olmayışı nedeniyle) ulaşılamadığı için, bu yazıda kullanılan seçim istatistikleri dışında hesaplamaya dayalı rakamlar kesin olmayan, -belirli sınırlar içinde de olsa- değişebilecek rakamlardır. Yazının amacının seçmen yönelişlerindeki gelişme ve değişmelerin yönünü - biçimini göstermek olduğu için, söz konusu rakamlarda ortaya çıkacak farklılaşmaların belirleyici olmadığını söylemenin yanıltıcı olmadığı savlanabilir.
[3] TÜİK'in açıkladığı kaba ölüm oran ve sayıları tablolarından yararlanılarak yapılan hesaplama, 2020 ve 2021 kaba ölüm oran ve sayılarının daha açıklanmamış oluşu nedeniyle 2019 verilerinden hareketle bulunan, pandemi nedeniyle ölüm oranlarındaki değişmeleri içermeyen rakamlar olduğu için, 2018–2023 dönemi seçmen azalmaları -muhtemelen- olduğundan daha düşük görünecektir. Ayrıca yurtdışından içe göç nedeniyle kayıtlı seçmen sayılarında artış varsa, 2023 seçimlerinde yurtiçi toplam kayıtlı seçmen sayısı hesaplanandan daha yüksek çıkabilir, elbette bu da bir sürpriz oluşturmayacaktır.
[4] Elbette siyasi parti seçmenlerinin sosyo-demografik ve ekonomik yapılarına göre kaba ölüm oranları farklılaşacaktır. Örneğin seçmenleri en genç olan partiler için kaba ölüm oranları daha düşük, seçmenleri yaşlı olan partiler için daha yüksek olacaktır. Veya kaba ölüm oranı düşük olan illerden ağırlıkla oy alan partilerle, kaba ölüm oranı yüksek olan illerden oy alan partiler arasında farklar ortaya çıkabilir ve buna da HDP ile CHP örnek gösterilebilir. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama eldeki veriler partiler ve dönemler ayrımında kaba ölüm oranlarının hesaplanmasına olanak sağlamıyor, ayrıca böyle bir yazı için bu bilginin gerekliliğinden söz etmek de abesle iştigal olabilir.