*Manşet fotoğrafları kitaptan alınmıştır.
Zafer Aydın Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan 68'in İşçileri kitabını "bir kısmı köylerinden çıkıp büyük kentlere, çoğunluğu iş bulmak, bazıları ise eğitimine devam etmek üzere gelen, buralarda yeni fikirlerle tanışan, bir kısmı sosyalist kimlik edinmiş, hak mücadelesini, sınıf mücadelesini sosyalist mücadeleyle bütünleştirmeye çalışan ‘68 kuşağı işçilerinin öykülerini görünür hale getirmek amacıyla kaleme alındı" sözleriyle anlatıyor.
68'in İşçileri kitabında 23 işçinin hayatı, mücadelesi yer alıyor. Zafer Aydın çalışmanın "en büyük zaafı" olarak kadın işçi sayısının azlığını söylüyor.
IPS İletişim vakfı ve bianet olarak Devrimci İşçi Sendikalar Konfederasyonu DİSK'in 55 yaşını kutladığı bugünde Aydın'ın kitabından Naran Özkan anlatısını paylaşarak sendikalı ve sendikalaşmayı bekleyen kadın işçileri selamlayarak paylaşıyoruz.
15-16 Haziran İle Şekillenen Bir Hayat
16 Haziranda işçiler sokaklara çıkmamış olsaydı, Naran Özkan için o günün de geride kalan günlerden bir farkı olmayacaktı. Muhtemelen, mesaisini tamamlayıp, evine gidecek, güzel bir akşam yemeği üstüne kahvesini yudumlarken, hafta sonu için gezi planları yapacaktı. 16 Haziran günü sokağa çıkarken, nereden bilecekti, hayatının bambaşka bir biçimde şekilleneceğini... Nasıl tahmin edebilirdi ki 16 Haziranın hayatında bir milat olduğunu...
1951 İstanbul doğumlu Naran Özkan Beşiktaş Kız Lisesi orta kısmını tamamladıktan sonra, eğitimini yarım bıraktı ve 1967'de Gripin'e işçi olarak girdi. Babasının kaybıyla ekonomik durumu sarsılan ailesine katkı için 17 yaşında işçiliğe başlamak zorunda kalmıştı. Ona Gripin'de iş bulan da babasının arkadaşı Avni Erakın'dı.
Gripin'de işe başladığı ilk yıl
Başlangıçta kendini işçi olarak görmüyor, kendisini fabrikaya aitmiş gibi hissetmiyordu. Beklentisi, umudu ailenin ekonomik durumunu toparlanmasını takiben, yarım bıraktığı eğitimine geri dönmekti. Düşündüğü gibi olmadı, ama bu zorunluluktan ziyade bir tercihti.
16 Haziran günü, Kimya-İş’in örgütlü olduğu Gripin'de işçi temsilcisi Belkıs Kaya'nın çağrısıyla fabrikayı boşaltanların arasına katılıp, sokağa çıktı Naran Özkan. İlk kez bir gösteriye katılıyordu, ilk kez sloganlar atarak yürüyen bir toplulukla beraberdi. Her şey onun için çok yeni, ama bir o kadar da büyüleyici ve şaşkınlık vericiydi.
İşçiler, atı Parti amblemi olarak kullanan Adalet Partisi Hükümeti’ne düzenlemenin sahibi olarak kızgınlardı. Tepkilerini “Ata binmiş eşekler, vatan sizden ne bekler!” sloganıyla ifade ediyorlardı.
İlk kez duyuyordu sloganı Naran Özkan. “Söylediğiniz şey ne kadar ayıp” diye müdahale etme ihtiyacı duydu, bütün zarafeti içinde. İşçiler, başka gezegenden gelmiş gibi baktılar ona, “Sen ne diyorsun bacım” şaşkınlığı içinde karşıladılar yaptığı uyarıyı.
Naran Özkan’ın içinde yer aldığı kortej, önce Cağaloğlu’ndan Beyazıt’a doğru yürüdü. Burada Topkapı istikametinden gelen işçilerle buluşarak Cağaloğluna geri döndü. Kortej İstanbul Valiliği önüne yaklaşmıştı. Valiliğe inen yolun başında tanklar yolu kapatmıştı.
Kortejin önündeki kadın işçiler önlerine çıkan tümseği büyük bir dinginlik içinde aşan karınca sürüleri gibi, tankın üstüne çıkıp arkasına geçiyordu. Kim tuttu elinden, kim çekti tankın üstüne hatırlamıyor, ama bir anda tankın üzerindeydi Naran Özkan. Gırtlağını yırtarcasma haykırıyordu: “İşçi ordu el ele!”
Büyük bir toplulukla birlikte olmak, kol kola yürümek, birlikte bir şeyleri başarmış olmak müthiş bir duyguydu. Ama ne oldu, niye bu kıyamet koptu çok fazla ayırdında değildi. Köprüler kapatıldığı için daha ileri gidilememiş ve kortej oradan farklı yönlere dağılmıştı.
Eminönü’nden Beşiktaş’a gitmek için bindiği deniz motorunda yanında oturan birine sordu ne olup bittiğini. O da sendikasına gidip sorup, öğrenmesini önerdi. Öneriye uydu, kafasındaki sorulara yanıt bulmak, merak ettiği konulara dair bilgi edinmek üzere üyesi olduğu Kimya-İş’in kapısını çaldı. Çalış, o çalış! Sendikayı, emeği ve mücadeleyi keşfetti.
Sonra sendikadaki bütün eğitimlere katılmaya başladı. Haftada en az iki gün iş çıkışı sendikaya uğruyordu. Kitap okuma alışkanlığı olan biriydi, roman falan okuyordu, ama okuduklarının içeriği farklılaştı. Hızlı bir biçimde sol yayınlar, kitaplar girdi hayatına. Sendikanın çıkarttığı dergileri, broşürleri, bildirileri ise su gibi içiyordu adeta.
“Siz Hiç Vakko’dan Giyinen İşçi Gördünüz mü?”
İlk katıldığı eğitimlerden birinde Aydın Engin, “işçiler kimdir?", “Patronlar işçileri neden ve nasıl sömürüyorlar?” diye ders veriyordu. O sırada Gripin’de sözleşme yeni imzalanmış, toplu sözleşmeyle doğan ücret farkları işçilere ödenmişti. Naran Özkan da eline geçen toplu para ile Vakko’dan ceket, pantolon ve gömlekten oluşan şık bir takım almış, eğitime de o takımı giyip gitmişti.
Aydın Engin yoksulluktan bahsederken “mesela” diyerek söze başladı: “Siz hiç Vakko’dan giyinen işçi gördünüz mü?” Üzerindeki takım nedeniyle çok utandı bu örnekten. Elbette tesadüfen seçilmişti Vakko örneği. Onunla bir ilgisi yoktu, ama hayatı boyunca da hiç unutmadı o gün yaşadığı sıkıntıyı. Bugün gülerek anlatmasına rağmen...
Bir yıl sonra sıkı bir sendika militanı olmuştu. Bunda Gripin’in baştemsilcisi Belkıs Kaya’nın rolü büyüktü. Yoğun ve aktif bir dönemin içine girdi. Grevlere, direnişlere gidiyor, sendika toplantılarına, kongrelere katılıyordu. Kimya-İş’in işyeri sendika temsilciği görevini üstlendi.
Bu arada politik tercihini de Belkıs Kaya ile birlikte Türkiye Sosyalist İşçi Partisi'nden (TSİP) yana kullandı. Gripin'den on kadar kadın işçi TSİP’e gidip geliyorlardı. TSİP 12 Mart’tan çıkış sürecinde önemli bir misyon üstlenmiş bir parti olarak 16 Haziran 1974’te kurulmuştu. 16 Haziran Naran Özkan’ın hayatma bir kez daha girdi ve eşiyle TSİP’te tanıştı. Rasim Özkan’la 1975 yılında evlendi. İki çocuk, iki de torun sahibi oldu.
1974 yılında TSİP’e katılmasıyla birlikte, artık zamanını hem sendikal hem de siyasal faaliyetlere ayırmak durumundaydı. 1975 yılında ağırlıklı olarak Türkiye Komünist Partisi (TKP) çizgisindeki kadınların yer aldığı İlerici Kadınlar Derneği (İKD) kuruldu.
Naran Özkan, kurulduktan hemen sonra TSİP’ten bir grup kadınla birlikte İKD’ye üye oldu. Başlangıçta amaç, İKD’yi TSİP çizgisine çekmekti. Ancak bir süre sonra TSİP’te yol ayrımı yaşandı ve GSB [Genç Sosyalistler Birliği]-Öncü grubu TSİP’ten koptu.
Naran Özkan eşi ile birlikte bu ayrışmada tercihini GSB-Öncü grubundan yana kullandı. GSB-Öncü’nün TKP’ye katılmasıyla birlikte de Naran Özkan da TKP saflarına dahil oldu. Dolayısıyla, İKD’yi TSİP çizgisine çekme amacı ortadan kalkmıştı.
Naran Özkan için İKD’de faaliyet sürdürmesinin tek amacı vardı artık; kadın haklarının kazanılması, kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi. Bu amaç için gerçekleştirilen, eylemlerde, örgütlenmelerde, “Her fabrikaya bir kreş”, “Kadınlara 20 yılda emeklilik”, “Doğum izinlerinin arttırılması”, “Gündelikçi kadınların sigorta hakkı”, “Evlat acısma son” gibi kampanyaların örgütlenmesinde yer aldı.
Temsilcisi olduğu sendikanın Roche, Fako, Gripin gibi ilaç fabrikalarında kreş hakkının kazanılmasında tevazu sahibi bir örgütçü olarak azımsanamayacak katkı koydu. Arkadaşı Meral Ekşi’nin tanımlamasıyla, özellikle kadın işçilerin örgütlenmesinde oldukça başarılı sağlam bir örgütçüydü.
Fabrikalardan gecekondulara, eğitim çalışmalarından afişlemelere, gazete satışından grevlere, mitinglere kadar elinin değmediği faaliyet yok gibiydi. Yine arkadaşı Cemile Kuzunun tanımlamasıyla, “dingin, insana huzur veren, sabırlı bir insan olması” örgütlenmedeki becerisini perçinliyordu.
Dönemin bütün militanları için 24 saatin, uyku dışında kalan her dakikası dolu dolu yaşanıyordu. Bu militan kadın ise evde üstlendiği roller nedeniyle hayatı zamana karşı yarış içindeydi. Naran Özkan işten çıkınca sendikaya, oradan çıkınca İKD’ye gidiyor eve geldiğinde, çocuğun bezlerini kaynatıyor, ütülüyor, mamasını hazırlıyordu. Üstelik bunu kendi ezilmişliğini hissetmeden yapıyordu:
(...) İçinde bulunduğum konumdan herhangi bir rahatsızlığım yoktu. Son derece keyifliydim. Dönüp bakıyorum, o kadar şeyin arasında nasıl keyifli olunur diye. Gerçekten de keyifliydim, bir sürü şeyi hiç sorgulamadan, şikâyet etmeden yapıyordum. Daha sonra fark ettim.(Ve Hep Birlikte Koştuk, İlerici Kadınlar Derneği,1975-1980, Açı Yayıncılık, İstanbul, 1996).
12 Eylül’den sonra Gripin'de çalışmaya devam ediyordu. Ne var ki etrafındaki çember iyice daralmıştı. İşyeri temsilcileri, birlikte mücadele yürüttüğü arkadaşları birer birer gözaltına alınıyordu. Sürdürdüğü illegal Parti faaliyetini riske atmamak için 1982 yılında Gripin’deki işinden kendi isteğiyle ayrıldı.
Bir müddet emlakçilik yaparak çalışma hayatını tamamladı. 1983 ve 84 yıllarında birinde sendikal, diğerinde İKD faaliyetleri nedeniyle iki kez gözaltına alındı. Her iki davadan da tutuksuz olarak yargılandı ve beraat etti.
16 Haziran 1970’te “Bir günlük macera yaşadım” diye düşünüyordu, ama öyle olmadı. Eylem, sendikayı, siyaseti, örgütü, örgütlenmeyi, kadın hareketini, mücadeleyi tanımaya giden yolu açtı. Naran Özkan açılan o yoldan, cesaret, kararlılık ve inatla yürüdü.
1970’te başladığı yürüyüşü Hrant Dink’in öldürülmesini protesto eylemlerinden, Gezi'ye, 8 Mart’lardan, 1 Mayıs’lara, Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü'nden “Başka bir dünya mümkün” diye verilen mücadeleye kadar her alanda sürdürüyor. Başında kırmızı çatkısı, elinde mor bayrakla...
Zafer Aydın hakkında
Yazar, yayıncı ve sendika dergileri editörü. Kristal-İş Sendikası’nda eğitim uzmanıydı. Birgün, Radikal, Cumhuriyet gazeteleri ile çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde yazıdı, yazıyor. Yaşam Radyo’da, üç yıl kadar “İşbaşı” adlı programı hazırlayıp sundu. Artı TV’de “Emek ve Hayat” programıyla kısa bir televizyonculuk dönemi oldu. 2016 yılında Melih Biçer’le birlikte, “Çoban Ateşlerinin Yandığı Yerde Kavel’de” adlı belgesel filmi hazırladı.1963 Kars doğumlu. İTrakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. İstanbul Üniversitesi AUZEF Tarih Bölümü’nde öğrenci.
Grevden İşgale Singer Eylemleri 1964-1967-1969 (Sosyal Tarih Yayınları, 2015); Geleceğe Yazılmış Mektup 1968 Derby İşgali (Sosyal Tarih Yayınları, 2012); “Kanunsuz” Bir Grevin Öyküsü Kavel 1963 (Sosyal Tarih Yayınları, 2010); Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi (Versus, 2008); Sollamalar (Aykırı Yayınları, 2006); Aziz Çelik ile birlikte, Paşabahçe 1966, Gelenek Yaratan Grev (TÜSTAV, 2006); Temel Sendikal Bilgiler (Kristal-İş, 2006); Küreselleşme ve Sendikal Hareket (Kristal-İş, 1997)
(ZA/APK/RT)