Basına ve kamuoyuna;
Uzun zamandır basın açıklamalarını takip eden bir gazeteci olarak kendi basın açıklamalarımı yazıyordum. Az cümle kurmuşum gibi biraz da Bianet’te yazayım dedim. Yakın çevremdeki insanların gözleriyle şahit olduğu hayatımı sosyal medyada daha farklı gösteriyor olmama getirdikleri eleştiriden dolayı bu basın açıklamasını yapma gereği duydum.
Değerli okurlar, sevgili meslektaşlarım, minnoş stolkerlar ve ‘bu yine ne diyor?’cular hepiniz hoş geldiniz. Bugün burada bir durumu ifşa etmek için bulunuyorum. Uzun süredir üzerimde baskı oluşturan ve sizleri de derinden üzdüğünü ya da çok fazla eleştirdiğinizi bildiğim bir konuya açıklama yapma ihtiyacı duydum. Kişisel bir sorunmuş gibi girdiğim ama asla kişisel olmadığını çok iyi bildiğim ve şahsımın da bol bol eleştiri aldığı o konu: sosyal medya mutluluğu. Bol filtreli fotoğrafların arkasına saklanan, en iyi anın yakalandığı ve hiçbir sorun yokmuş gibi görünen o paylaşımlarla nereye varmak istediğimizi bir biz biliyoruz, bir de takipçilerimiz.
Herkesin en iyi filtrelerle maskelendiği bu mecralar, bir süredir insanların en gerçek hallerini görmek isteyen bir kitle ile başka bir yola girdi. İnsanların hayatlarını en saf haliyle sergilediği, evdeki kırık dolabının önünde çekilen videoların daha çok tıklandığı, duygularını açık açık gösterenlerin daha çok yorum ve kabul aldığı artık gün gibi ortada. Dünyanın en güzel yerlerinde, en güzel haliyle zaman geçiren Şeyma Subaşı’nı kimse dışlamadı ama onun süslenmiş gerçekliği yerine ‘Bizden’ diye tabir edilen hayatlar daha da öne çıkar oldu. Mesela bir üniversite öğrencisinin bol hamam böcekli, rutubetli, kırık dolaplı evine gösterdiği Pinterest özenine hatırı sayılır bir çoğunluk kalbini bıraktı. ‘Hayatımı, evimi, arabamı, gerçekliğimi değiştiremiyorum ama neden biraz süslemeyeyim?’ diye, kim düşünmedi ki?
Hayatlarımızı aslında hiç olmayan gerçekliklerle süsleyip sergilemeyi kendimiz mi istiyoruz, yoksa bunları düşünmeye yönlendirildik mi tartışmasına girmek istemiyorum. İrademin öyle ya da böyle benden bağımsız hareket ettiğine dair çok gerçekçi verilerim var. Mesela aklımızdan geçen bir şey hakkında aniden mail gelmesi ya da reklamlarda ardı ardına onlar çıkmasını yaşamayan yoktur. Sizce bu şirketler aklımızı mı okuyor, yoksa aklımızı mı yönlendiriyor? Dünya düzcüler gibi arka arkaya komplo teorisi içeren soruları buraya döşemeyeceğim, ne de olsa her baskıya rağmen iradesine sahip çıkan bir milletiz. Bu bahane ile kendimizi kutluyorum, alnımızdan öpüyorum. İrademizin gaspına karşı daha da dirençli olmamızı diliyorum.
Konuyu yine ülke siyasetine bağlamadan devam edeyim. Astrologların dediğine göre, bir aslan burcu olarak görülme ihtiyacım diğer normal burçlara sahip insanlardan daha fazlaymış. Sanırım iş yerinde yaşadığımız sorunlarda mesai arkadaşlarımın suratı 5 karış olurken benim bütün arsızlıkla Instagram’a komikli story atmamın sebebi de bu. Yaşadığım sorunları komedi malzemesi yapıp normalleştirmem üzerine uzman görüşleri elbette vardır da neyse… Sadece iş yeriyle sınırlı kalmayacak kadar çok olayda bunu yapıyorum ama detaylarına inmeye gerek yok. Var olan bütün gerçekliğimizi sunduğumuzu iddia ettiğimiz bu mecralar, en travmatik anlarımızı yüzümüze koyduğumuz ‘komik’ filtreler ile takipçilerimize sunmamızı normalleştirdi. Şöyle 2-3 kaydırınca yediği dayağı, uğradığı mobbingi, aldatılmasını, dolandırılmasını, hatta aldığı ölüm tehdidini bile garip filtreler ile reels yapmış binlerce insan bulabiliriz. Yeni sosyal medya normalimiz her ama her şeyi normalleştirip sonra espri malzemesi yapmak. Bu bahsettiğim çok uzun zamandır zaten yapılıyordu ama X’te takılan belli başlı hesaplar yapıyordu. Şimdiyse ülkemizde en çok kullanılan sosyal medya ağlarının tamamında herkes acısıyla dalga geçer oldu. Yaşanılanlara karşı aldığımız bu tavır ya derimizi kalınlaştırdı ve daha dirençli olduk ya da kendimize yaptığımız en büyük haksızlık mı bilemedim.
Başka türlü nasıl yaşanacağını ön göremediğim bu gerçeklikte ben de kendimi ifşalamaya karar verdim. Aslan burcu olsam bile ben de üzülüyorum, dertleniyorum, ciddiye alıyorum. Siz normal burçların bu duyguları daha da içsel yaşadığına hiç şüphem yok, o yüzden lütfen kendinizi yalnız ya da yanlış hissetmeyin. Ülkecek büyük bir kesimle aynı gemiye tıkıştırıldığımız şu günlerde; ruhsal olarak çökmüş, ekonomik olarak batmış, güvenimizi bir cami avlusuna bırakıp kaçmış ya da duygularımızı pamuk ipliğine bağlamış olabiliriz ama partinin de her zaman devam etmesi gerektiğini unutmayalım.
İçinde üçüncü, beşinci sınıf insan muamelesi gördüğümüz bu ülkede en azami neşemizi yansıttığımız sosyal medyaların gerçekliği öyle ya da böyle mutlaka muallakta kalacak. Ama her şeye inat yaşamayı çok sevenler olarak kendi gerçekliğimizi eninde sonunda yaratacağımızdan hiç şüphem yok. Neşemi çalmaya çalışanlara karşı mücadeleyi sürdüreceğimi bir kez de buradan duyurmak istiyorum. Yaşasın yaşanması gereken her şey!
Basın açıklamam burada sona ermiştir. Okuduğunuz için teşekkürler, bir sonra ki gündemimde görüşmek üzere.
(AÖ/AB)








