Gazetecilik yalnızca ülkemizde değil, bütün dünyada erkek egemen söylemin etkisi altında. Bağımsız gazetecilik yapan az sayıdaki yayın kuruluşunu saymazsak gazete ve dergilerdeki haber başlıkları erkek diliyle yazılıyor, gazete ekleri ve dergiler kadını nesneleştiren fotoğraflarla süsleniyor, üstelik bu erkek egemen çarkları gazetelerde çalışan erkekler kadar kadınlar da döndürmek zorunda kalıyor.
Sektörün vitrini olan gazete ve dergilerde hal böyleyken, işin mutfağında, yani gazete ve dergi idarehanelerinde sistem çok daha acımasız yürüyor. Kadınlar profesyonel hayatın her alanında türlü zorluklarla karşılaşıyorken, basın sektöründe işlerin çok daha çetin olduğunu söyleyebiliriz. Pek çok kadın, “erkekleşerek” ve türlü ödünler vererek erkek egemen sisteme direniyor, kariyer basamaklarını bu şekilde çıkabiliyor.
Ancak yine de, zaman zaman bardağın dolu tarafına bakmalı, gazeteciliğe yıllarını adamış, meslek etiğinden ödün vermeden veya “erkekleşmeden” gazeteciliğin hakkını vermiş kadınları da minnetle anmalıyız. Basın sektöründeki kadın emek tarihini inşa eden, bugün artık aramızda olmayan yahut hala hakkıyla mesleğinin sürdüren onurlu kadın emekçilere senalar düzmeliyiz. Nitekim şimdi bunlardan birinden bahsetmek istiyorum. Basın tarihimizin bilinen ilk kadın gazetecisi olan Selma Rıza’dan…
Selma Rıza, 1872 yılında Avusturya kökenli Naile Hanımın ve Osmanlı diplomatlarından, aynı zamanda ilk meclis mebuslarından biri olan Ali Rıza Bey’in kızı olarak dünyaya gelir. O dönem seçkin ailelere mensup kız çocuklarının çoğunluğu gibi eve gelen hocalardan aldığı derslerle başladığı eğitimine Sorbonne Üniversitesinde devam ederek, bu seçkin eğitim kurumuna giden ilk Osmanlı kadın olur. *
Üniversite yılları ve sonrasında Paris’te bulunduğu süre zarfında, siyaset ile yakından ilgilenir. Malum 1890’lı yıllar, Osmanlı aydınlarının Abdülhamid yönetimine karşı isyan bayrağı açtıkları, pek çoğununun gönüllü veya mecburi olarak Avrupa’ya, bilhassa Paris’e kaçtığı, Jön Türklerin siyasi faaliyetlerde bulunduğu ve yasak yayınlar çıkardığı bir dönemdir. Selma Rıza, hem aldığı nitelikli eğitimin pekiştirdiği derin bir aydın duyarlılığına sahip olduğu için, hem de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en önemlilerinden biri olan ağabeyi Ahmed Rıza’nın etkisiyle Abdülhamid yönetimine karşı oluşan muhalif yapıda yer alır. Meşveret ve Şuray-ı Ümmet gazetelerinde çalışmaya, yazılar yazmaya başlar. O döneme kadar, Terakki-i Muhadderat ve Terakki gibi mecralarda kadınların yaşadığı sıkıntıları anlatan, kadınların kaleminden çıkan çeşitli mektuplar ve yazılar yayımlanıyorsa da**, bir kadının gazetede çalışması ve sistemli olarak yazı yazması bakımından bu durum bir ilktir.
Selma Rıza, hürriyet taraftarı olan Jön Türklerin yayın organı haline gelen Meşveret ve Şuray-ı Ümmet’te çalıştığı sürede kadın meselesi üzerine kalem oynatır, kadınların kamusal alanda var oluş mücadelelerini destekleyici, çokeşliliği ve görücü usulü evliliği ise yerici yazılar yazar. Kadın meselesini, toplumsal cinsiyet rolleri bakımından mercek altına alır.
Selma Rıza, Osmanlı fikir hayatına katkı yapmasının yanında aynı zamanda Abdülhamid yönetimine karşı fiili mücadeleye de katılır, hürriyetin ilanı için uğraş verir. İttihat ve Terakki’nin uzun bir dönem boyunca yeminli tek kadın üyesi olur, 1908’e kadar bu mücadelesini sürdürür.*
Meşrutiyet’in ilanından sonra muhalif diğer aydınlar gibi payitahta dönen Selma Rıza gazetecilikten ve siyasi arenada fiili mücadeleden bir süre uzak durur, tüm mesaisini kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için harcar. Fatma Aliye Hanım, Emine Semiye Hanım gibi dönemin kadın aydınlarıyla birlikte kadın haklarına dair çalışmalar yapar. Kız çocuklarının gideceği okulların açılması için uğraş verir. Keza Osmanlı’nın en eski yatılı kız lisesi olan İnas Sultani’nin açılmasına ön ayak olur.
Selma Rıza, İstanbul’da olduğu sıralarda çeşitli derneklerde görev alır. Bilhassa Hilal-i Ahmer’de yönetici olarak çalışır. Ayrıca Hanımlara Mahsus Gazete ve Kadınlar Dünyası gibi mecralarda kadın haklarına dair yazılar kaleme alır.
Selma Rıza, 1897(?) yılında yazdığı Uhuvvet isimli romanında yine kadın meselesini ele alır, kadınların toplumsal cinsiyet rollerine eleştirel bir bakış açısı getirir. 1999 yılına kadar yayımlanamayan Uhuvvet, Osmanlı’daki sınıfsal ayrımları ele aldığı gibi, kadınların toplumdaki rollerine dair dönemin başarılı bir panaromasını sunar. Selma Rıza, romanda yarattığı karakterler ve olay örgüsüyle, başta cariyelik kavramına ve çok eşliliğe karşı eleştiri getirir. Kadınların eğitim almalarının gerekliliğini vurgular. Sınıfsal temsillerin ve kadın meselesinin ele alındığı Uhuvvet, üzerinde derinlikli inceleme yapılması gereken, karanlıkta kalmış bir romandır.
Kadınların seslerini duyuramadığı bir zamanda kalemşörlük yapmış, hürriyet mücadelesinde aktif rol oynamış ve kadınların bilinçlenmesi, erkeklerle fırsat eşitliğine sahip olması için uğraş vermiş Selma Rıza hakkında bilgimiz oldukça kısıtlı olsa da, bizler onu basın tarihimizin ilk kadın emekçisi olarak şükranla anıyor ve bu tarihin karanlık ve engebeli yollarını arşınlayan daha nice kadına buradan selam olsun diyoruz. (MK/AS)
* Taha Toros, “İlk Türk Kadın Gazeteci Selma Rıza”, Skylife Dergisi, Şubat 1994
** Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, 2016, İstanbul