Arada ülke olarak "Yahu ne güzel kutuplaşmış kutuplaşmış gidiyorduk, nereden çıktı bu?" dedirten durumlar yaşıyoruz. Mesela Recep Tayyip Erdoğan Davos'ta "van minüt" dediğinde "Ulusal gururumuzu korudu, ama AKP yaptı bunu, anti-Amerikan/İsrail, ama anti-AKP?" şeklinde çelişki denizlerinde yüzen sesleri duymuştuk.
Benzer bir durum Doğan Yayın Holding'e (DYH) kesilen ikinci, ve bu sefer rekoru sağlam kırmış olan vergi cezasında yaşanıyor. "Ama Aydın Doğan, ama AKP?"
Ceza büyük, açıklama da yetersiz
Öncelikle olaya bakalım. Maliye Bakanlığı'nın iddiasına göre, şirket hisselerinin devri sırasında satışa bağlanmamış hisselerden KDV alınmalı, ve de hisse değişiminde yönetim değişikliği olduğu takdirde Kurumlar Vergisi'nden muaf kalınmalı. "DYH bu şartları yerine getirmedi" diyen Maliye'ye DYH'nin yanıtı şu: "Birincisi, öyle bir KDV düzenlemesi yok; ikincisi, öyle bir yönetim şartı yok." (1)
Yani olay ilgili kanunun nasıl yorumlandığında bitiyor. DYH, vergi kaçırma ithamını kabul ediyor, ama bunun vergi kaçırma olmadığını iddia ediyor.
Şimdi, ben misal bulacak kadar kalifiye bir muhasebe tarihçisi değilim; o yüzden ne desem yalan olur. Fakat aklıma, bu konuyla ilgili takılan iki ciddi sıkıntı var. Birincisi, cezanın büyüklüğü. Eğer bir şirkete, piyasa değerine yakın bir vergi cezası kesiyorsanız, amacınız bellidir; o şirketi bitirmek, ya da iyiden iyiye sarsmak.
Okuduğumuz haberlerde, cezanın boyutunun neye istinaden belirlendiği hakkında hiçbir bilgi yok. Yani vergi cezası, kaçırılan oranın kaç misli olarak kesilir, ya da bir belirlenmiş katsayı vs. var mıdır bunu bilmiyoruz. (2)
Eğer bu meblağ keyfiyetle tayin edildiyse, emsale ya da tanzimata dayanarak belirlenmiş değilse, o konuda bir "art niyet" aranması makbuldür bence. Ki özellikle bu vergi usülsüzlüğü tartışmasının ne zaman çıktığına bakarsak (Deniz Feneri yolsuzluğu), "Bu olay siyasidir!" diyenlerin ciddi bir dayanağı var bu iddialarında.
Beni rahatsız eden ikinci nokta da, bu birinci noktayla alakalı kısmen. Cezaya dair tam bir açıklama yapılmaması, medya konusunda yatırım yapmayı düşünen yerli/yabancı sermayedarlara ciddi boyutta bir caydırıcılık teşkil etmekte.
Kimisi "oh olsun", kimisi "tasfiye bu" diyor
2009 yılında, 2005 yılı vergi dönemine dair ceza kesiliyorsa (3), bu ceza "sıfırdan çıktı, yerden bitti" gibi bir izlenim varsa, ve de özellikle Türkiye gibi medya özgürlüğü konusunda daha çok yol alması gereken bir ülkedeyseniz; bu cezanın hiç de olumlu bir intiba yaratmayacağı barizdir.
Hatta cezaya "usül ile ilgili sıkıntı" yönünden bakarsak, sadece medya değil, birçok endüstrideki potansiyel yatırımcının önüne "Voila! Uzak dur Türkiye'den!" başlıklı bir "case-study" (vaka çalışması) olarak çıkması mümkün bu cezanın.
Şimdi birincil konuya geri dönelim; ulusalcılar gene bölünmüş durumda. Kimisi Doğan Grubu'nun AKP'nin en başta başa gelirken sarf ettiği eforları, hükümetle eskiye dayalı hukuklarını, bir noktada var olmuş olan ilişkilerini, genel olarak tutumunu, Aydın Doğan'ın "şaibeli" zenginliğini sorgulayıp "Oh olsun!" demekte.
Kimisi de Doğan Grubu'nun bazı yayın organlarının son dönemde sağlam (4) muhalefet yapmış olmasını göz önüne alıp "Önce Ergenekon, sonra bu! Dibe vuruyoruz dibe! Tasfiye bu!" demekte. Sevinenler de var üzülenler de işin özeti.
"Bir durun yahu!" diyen de çıksın!
Peki ben ne diyorum? Eğer bu vergi cezası da, "AKP - CHP" [ki Deniz Baykal görüşlerini beyan etmekte gecikmemiş (5) ], "ulusalcı-dinci" boyutuna çekilirse, "basın özgürlüğü", "yatırımcı güveni", "ülke imajı" vs. gibi konular arka planda kalırsa, ceza sadece bir "savaş baltası" olarak irdelenirse, bu kutuplaşma ortamında her zaman olduğu gibi bir çözümsüzlüğe varırız.
Bu soruna, lütfen, bu kez "basın özgürlüğü" açısından bakalım. Bu "özgürlük" sorunsalını daha geniş boyutta tartışmaya açalım. Ülkemizde medyanın elinin kolunun bağlılığının yansıması olsun bu ceza. Yanlış yerden yola çıksak da doğruya varalım.
Tabii ki ümitli değilim ben, ama birkaç kişi daha geniş boyuttan bakabilirse şu olaya, az da olsa kazancımız olur. 2.5 milyar doların fırsat maliyeti 2.5 tane "Bir durun yahu!" diyen insan olsun, dileğim budur.
* Harvard Üniversitesi Ekonomi Bölümü'08
DİPNOT:
(2) Tabii ki ayrıntılı karar okunduğunda buna dair bir açıklama bulunma olasılığı var, lakin önemli olan bu açıklamanın, gerekçenin ayrıntılarının kamunun bilincine sunulması. Yoksa "Off, 2.5 milyar dolar da çok paraymış yahu" denir, orada da kalınır.
(3) Retorik dünyanın en yüzeysel insanı sorusu: Daha önce neredeydi maliye müfettişleri?
(4) Buradaki "sağlam" kelimesi yazarın değil, ulusalcının tabiridir.