"Sallandıracaksın bunlardan iki tanesini Taksim Meydanı'nda, bak bir daha yapıyorlar mı?"
Buna halk arasında 'Başçavuş çözümü,' deniyor.
Türkiye'de toplumsal muhalefet karşısında, iktidarların başvurageldiği bir 'çözüm' yolu, başçavuş çözümü...
AKP de bu çözüme sık sık başvuruyor: 2006 yılının Mart ayında, 14 PKK'linin yaşamını yitirdiği bir çatışma sonrası Diyarbakır'da başlayan protestolar sekiz gün sürmüş, protestolar boyunca (İnsan Hakları Derneği'nin raporuna göre) 5'i çocuk, 10 kişi öldürülmüştü.
Okmeydanı'nda, Eskişehir'de, Gezi'de, Lîce'de, Hopa'da da protestocular katledilmişti.
En son örnek Lîce...
Lîce'de olan şuydu: Orada halk, madem çözüm süreci var, madem barış olacak, diyorsunuz, o halde biz bu karakolların inşa edilmesini istemiyoruz, deyip, protesto ediyordu. Sonuç: Asker müdahale etti, iki kişi katledildi.
Lîce'de inşa edilen karakollar, Hakkari ve Şırnak'ta inşa edilenler gibi, 'sınır güvenliği' ile izah edilemeyeceğine göre evet, bu karakollar neden yapılıyor? Bu karakollarla kim, kimi, kimden koruyacak?
Bu sorulara cevap verirken Lîce'nin haritada, zulüm tonu en koyu Kürt ilçesi olduğunun; köy yakma, gözaltında kaybetme, koruculuk dayatması, nüfusunun 3/4'ünün göçertilmesi ve daha sayabileceğimiz envai çeşit zulmün Lîce'de çok şiddetli bir şekilde yaşandığının ve bunların asker eliyle yaşatıldığının unutulmaması gerekiyor!
Lîce, bu yüzden karakolların (ki karakol değil, yüksek güvenlikli karakol anlamına gelen kalekolların) yapımına karşı çıkıyor; çünkü bu kal barakolları, yeni çatışmalı sürecin hazırlığı olarak görüyor.
Hal böyleyken halkın sürece ve sürecin hükümet tarafına güvenini tesis edecek adımlar yerine, aksi şeyler yapılıyor; onca acının yaşandığı o yıllardan ders çıkarılması, hala acıyan yaraların iyileştirilmesi gereken bir süreçte, yaralar deşilip, tuz basılıyor.
Bu noktada hemen şunu sormak gerekiyor: Çözüm sürecinin önemli bir ayağı da kamuoyunun iknası ve hazırlanması ise, o halde karakol yapımlarının durdurulmasıyla çözüm sürecine kuşkuyla bakılmasının önüne geçmek mümkünken, insanların kurşunlanarak katledilmesi, neyin nesi?
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) Diyarbakır'da yaptığı çalıştaydan bu sorunun cevabı çıkmadı.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem’in, çalıştayın açılış konuşmasından bir kesit şöyle:
"Son zamanlarda çözüm sürecini sekteye uğratmak için bölücü terör örgütü ve uzantılarının tahrikleri artarak devam etmekte. Yapılan yolları, köprüleri, havaalanlarını engellemek için şantiye basan, kamu ve özel sektör çalışanlarını kaçıran, yol kesen, haraç alan, karakollara taciz ateşi açan, gençleri dağa kaldıran, baskıdan gerilimden medet uman bir örgütle karşı karşıyayız. Örgüt dağdaki silahlı unsurlarını yurt dışına çekmesi gerekirken, süreç içinde sürekli dağa daha fazla eleman çekmeye çalışıyor. Bu olaylar süreci baltalamakta, toplumda haklı olarak tepki ve kaygı oluşturmaktadır. Bu, çözüm sürecinin ruhuna da terstir. Artık eskisi gibi kolayca eleman temin edemeyeceğini gören örgüt dağ kadrosunu koruyabilmek için küçük çocukları kaçırıyor, kaçırılan çocuklar, 'eve dönerseniz, ailelerinizi öldürürüz' tehdidiyle dağda tutulmaya, terörist olmaya zorlanıyor. Ailelerinden zorla koparılarak dağa götürülen ve büyük kısmı 18 yaşın altında olan çocukların aileleri ilk kez seslerini duyurmaya başladı."
Ertürk Yöndem'in doksanlı yıllarda TRT'den söylediklerini, (Erdem'in 2014 yılında, çözüm sürecine dair somut adımların atılması beklenirken) tekrar etmesi, çözüm perspektifinin ne olduğuna dair, daha doğrusu PKK'nin çözümden anladığıyla AKP'nin çözüm anladığı arasında ciddi bir fark olduğuna dair bir fikir veriyor.
Erdem konuşmasında, 'örgüte katılımların devam etmesi nedeniyle halkta haklı bir kaygı oluşması' noktasına dikkat çekerken, her nedense diğer taraftaki 'karakol yapımına davam edilmesi nedeniyle halkta kaygı oluşması' noktasını gözardı ediyor.
Oysa bu iki nokta arasında tersinir bir neden-sonuç ilişkisi var gibi görünüyor:
1- Henüz çözüm adına dişe dokunur adımlar atılmadığı için karakol yapımına vs. karşı çıkılıyor ve AKP'ye güven duyulmuyor.
2- Örgüte katılımlar devam ettiği için karakollar yapılıyor ve bu yüzden PKK'ye güven duyulmuyor.
O halde bu kaygıları ortadan kaldıracak bir hamleye ihtiyaç var ve ne yazık ki AKP'nin çalıştayından böyle bir hamle sinyali çıkmadı.
Halkın Demokrasi Partisi (HDP) milletvekilleri ile MİT'ten bir heyet dışında bazı gazetecilerin de PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşebilmesi, hasta tutukluların tahliye edilmesi gibi adımlar önemli ama güven sorunu artık zirvede yaşanırken yeterli değildir.
Neyin yeteceği de çok açıktır: Bu kadar derin yaraları olan bir meselenin çözümü ancak radikal hamlelerle mümkün olacağına göre, işe, çözüm sürecine dair bir hükümet programı yapılması ve bunun kamuoyuna duyurulmasıyla başlanabilir.
Bu, her iki tarafa da yükümlülükler yüklerken, kamuoyunda da bir güven tesis edecektir. (BA/HK)