Fotoğraf: Adria Puig/AA
Sokak henüz hiç kimsenin değil,
Görelim bakalım kim onu zapt edecek...
Ramon J.Sender
Şubat ayında Rap sanatçısı Pablo Hasél'in, Bourbon monarşisine ve devlete hakaret suçlamasıyla Barselona kentinde tutuklanması, bir isyan dalgasının patlamasına yol açtı. Aslına bakarsanız, ekonomik çöküntü ve bir rejim krizinin ortasında, böyle bir patlama için yalnızca bir kıvılcım yeterliydi. Mücadele süratle tüm kente yayıldı, bankalar ve borsa ateşe verilirken, genellikle ana malzemesini plastik çöp konteynerlerinin oluşturduğu hareketli barikatlar yükseldi kentin dört bir yanında. Haftalar boyunca göstericiler ile polis arasında sınırlarını bu mobil barikatların belirlediği bir mücadele yaşandı kentin değişik bölgelerinde. Gelişmeler, Barcelona Posa't guapa, "Süslen püslen Barselona" sloganıyla arzı endam eden, isyancı geçmişinden sıyrılmış, yaratıcı, davetkar ve uyumlu Barselona imajına da ağır bir darbe oldu.
Barselona'da haftalarca tanık olunan barikat manzaraları, bir dizi yenilikle ayırt ediliyor; görüldüğü kadarıyla günümüzün barikatları artık en az polis kadar hareketli. Bu nedenle tekerlekli plastik çöp konteynerleri biçilmiş kaftan. Düzen güçlerinin dolaşımını engellemenin son derece çevik ve anlık bir yolu artık bu konteynerlerden oluşturulan "modüler" barikatlar. Öte yandan, bu yeni tip hareketli barikat yönelimi, aynı zamanda savunma savaşının yanı sıra uygun koşullarda düzen güçlerine karşı ilerlemek ve hatta onları taktik manevralarla sıkıştırıp püskürtebilmek için de hayli elverişli.
İsyankâr şehirlerin mobilyaları
Barikatlar... Bir şehirde isyanın en yüksek işaretleri. Şehrin bir kısmını ezilen yığınlar adına özgürleştirirken, düzen güçlerinin hareket alanını kısıtlayan "İsyankâr şehirlerin mobilyaları" onlar. Avrupa'da 14. Yüzyıldan bu yana tanıyoruz onları, ama asıl ünlerini 19. ve 20. yüzyılın büyük kent devrimlerine borçlular.
Auguste Blanqui, ayaklanma sanatı üzerine incelemesinde, "hafif eğimli ve düzenli aralıklarla inşa edilirler, temel işlevleri mümkün oldukça kalıcı ve birleşik bir savunma yapısı oluşturarak stratejik sokakları düzen güçlerine kapatmaktır" diye tarif ediyordu barikatları.
1871 baharında Paris Komünarları kentin stratejik 600 noktasında oluşturdukları Barikat sistemini az sayıda, ama atış gücü yüksek bataryalarla takviye ediyorken, Ludwig Kugelmann'a yazdığı heyecanlı mektupta Karl Marx, "Ne büyük bir esneklik ne büyük bir tarihsel girişkenlik ne büyük bir özveri yeteneği ile bezeli şu Parisliler..." diyerek Komünarların barikat sistemine şapka çıkartmaktaydı.
Ateş gülü Barselona
Hiç şüphe yok ki, 19. yüzyıl Avrupa'sında Barselona, Paris ile birlikte, barikatın başkenti unvanını paylaşıyordu. Düşünün Friedrich Engels, daha 1873 yılında Barselona'nın dünyanın tüm kentlerinden daha fazla sayıda barikat mücadelesine ev sahipliği yaptığını yazıyordu. Yine de aynı Engels, yüzyılın sonunda barikat deneyimine ilişkin bir muhasebe yapmaktan geri durmayacaktı; ona göre askeri teknolojideki gelişmelerden, kentsel mekândaki dönüşümlere bir dizi faktör, barikat savaşlarının bir devrimci kalkışmadaki rolünü dönüşüme uğratmıştı. Merkezi politik bir örgüt ve ezilen yığınlar arasında suni olarak kışkırtılmış farkları aşarak, mücadeleleri birleştirmeye yarayacak devrimci bir program olmaksızın, egemen sınıfların barikatlar aracılığıyla çözülmesini beklemek bundan böyle hayalcilik olacaktı.
Aslına bakılırsa yoksulluk, siyasal krizler, kargaşa, salgın hastalıkların getirdiği bilinmezlik ve egemen sınıfların hoyratlığı hiç yakasını bırakmadı Barselona'nın. Öteden beri isyancı bir kentti burası. O nedenle kentin lakabı Katalan dilinde "Rosa de Foc" yani "Ateş Gülüydü."
Vilaret, isyanlara önderlik eden son kadın değildi
Burbon monarşisi açısından kent, esaret altına alındığı günden itibaren Katalunya'nın kalbi olarak görüldü ve Katalunya'nın sadakatine kesinlikle güvenilemezdi. Böylece istikrar için sistematik devlet baskısı eken monarşi, kurumsallaşacak bir isyan geleneği biçecekti.
Daha Fransız devriminden 3 ay önce, Şubat 1789'da Barselona'da barikatlar boy gösteriyordu. Ekmek fiyatlarının yükselmesine yönelik isyan dalgası, kısa sürede kentin bugün Barrio Gotico olarak adlandırılan tarihsel merkezinde barikatlar kurulmasına yol açtı. İsyanı Josepa Vilaret adında bir kadın devrimci yönetiyordu. İsyanın bastırılmasının ardından Vilaret tutuklanarak idam edilecekti. Yine de isyanlara önderlik eden son kadın o olmadı.
Kentin isyan literatüründe bir deyiş: Bullangues
Şehrin isyancı kültürü özellikle iki kez komşu Fransa'nın Napolyon ordularınca 1808 ve 1814 yıllarında işgal edilmesiyle perçinlendi. Şaşırtıcı bir biçimde önce İspanyol monarşisine ve ardından Fransız işgalciliğine karşı direniş duygusu, Fransız Devriminin devrimci düşünceleri ile etkileşime geçerek kentin karanlık sokaklarında patlamalı bir bileşim meydana getirecekti. Kentin çok kültürlü ve dışa dönük yapısı da bu tehlikeli alaşımla bir araya geldi ve Barselona, Avrupa'nın belki de en isyankâr şehrine dönüştü.
Özellikle 1835 ve 1843 yıllarında gerçekleşen işçi isyanları, kentin isyan literatürüne bir deyiş bile kazandırmıştı; "Bullangues" yani "kargaşa" ya da "vukuat"... Kitle mücadeleleri, kent argosunda böyle adlandırılacaktı artık.
İsyankar işçi sınıfı kültürü
Uzun 19. yüzyılın son düzlüğünde dev tekeller büyümüş, sanayi, banka ve devlet sermayesi kaynaşmıştı, Kapitalizmin bu üst aşaması, korkunç bir sömürünün hükmünü sürdürdüğü ve milliyetçiliklerin rekabet ettiği tekinsiz, tehlikeli bir dünya manzarası yaratmıştı. Endüstri Devrimi, zanaat ve bürokrasi kenti Barselona'yı Avrupa'nın fabrikasına dönüştürecek, Manchester, Liverpool, Brugge, Hamburg, Livorno, St. Petersburg gibi kentlerle birlikte isyankâr bir işçi sınıfı kültürünün yatağı haline getirecekti.
19. yüzyıl boyunca deniz ötesi sömürgelerini kaybeden İspanya, liberal burjuvazi ile muhafazakâr sektörler arasındaki kontrol savaşlarına sahne oldu. Giderek zayıflayan monarşi, devasa etkisiyle kilise, geç kapitalizmin çözümlemekte yetersiz kaldığı toprak ve ulusal sorunlar, giderek radikalleşen işçi hareketi yeni yüz yıla çözümsüz miraslar olarak kalmıştı. Bu haliyle ülke, Troçki'nin geliştirdiği "eşitsiz ve bileşik gelişme yasasının" belirgin bir prototipi görünümündeydi.
Barselona'nın genişleme planı
Bu durum, söz konusu endüstriyel ilişkilerin ağırlıklı olduğu Barselona'da bir yandan Katalan ulusal uyanışının, diğer yandan ise ciddi oranda bir proleter yoğunlaşmasının kapılarını araladı.
19. yüzyılda Barselona, işlek limanı sayesinde bir açık şehir haline dönüşmüştü. Atlantik Okyanusu'nun altından geçirilen kablolar, kentin dünyanın geri kalanı ile başka her yerden önce telgraf ağları yoluyla temas kurmasını mümkün kılacaktı. Özellikle 1855-1859 arasında Barselona'nın genişleme planını hazırlayan Ildefons Cerdà, büyük bir kentsel dönüşüm süreci başlattı. Burjuvazi, ayaklanmalardan çok şey öğreniyordu. Cerdà, kentin tarihi surlarını yıktı, barikatlar kurmaya elverişli sokakların üzerine geniş bulvarlar açtı. Bu bulvarlar, gelecekteki barikatlar ve halk ayaklanmaları karşısında askeri birliklerin ve topçuların daha hızlı hareket edebileceği uzun ve geniş koridorlar yaratacaklardı. Cerdà, bulvarlar ve imar faaliyetleri ile kentin dokusunu radikal bir şekilde değiştirdi. Egemen sınıflar bu dönemde iki şeyle yakından ilgileniyorlardı; kentin askerî açıdan kontrol edilebilir olması ve sermaye lehine metalaştırılması.
Savaş karşıtı isyanın başını kadınlar çekti
Şehir geçen yüzyılın başında, iki kez kadınların başını çektiği savaş karşıtı isyanla sarsıldı. Önce 1870 yılında Küba bağımsızlık savaşına ve ardından 1909 yılında Fas savaşına karşı yükselen hoşnutsuzluk dalgası vukuatlar listesine yazılacaktı. 1909 yılındaki seferberlik ciddi bir ekonomik krizin yıkıcı şartlarıyla birleşerek kent hafızasında silinmez izler bıraktı. "Trajik Hafta" yani Setmana Tràgica olarak adlandırılan seferberlik sırasında, Poble nou, Sants, Barrio Chino gibi işçi mahallelerini bir barikat sistemiyle kontrol altına aldılar, Monarşist baskı rejimiyle özdeşleşen Kiliseye ait kurumları ateşe verdiler. Bir hafta boyunca süren olaylar sırasında yüzlerce kişi can verirken, isyan ancak muazzam bir devlet terörü ile durdurulabilecekti.
İşçi çocuklarına laik ve özgürlükçü bir eğitim alanı açan okulları -Escuela Moderna- Halk Evleri, gizli toplantılara yataklık eden birahaneleri, sendikal komiteleri yani "Comitè "ile "El Barrio" yani mahalle, işçi sınıfı açısından, egemen sınıfların hayalindeki ehlileştirilmiş burjuva kentine karşı yükselen öfkenin ve başka bir hayat umudunun yeşerdiği sosyal alandı. Poblenou, Sants ve Raval gibi işçi sınıfı mahallelerinde radikal siyaset, ciddi bir toplumsal taban buluyordu.
Küllerinden yeniden doğuş
Barcelona 20. yüzyılın ilk 30 yılı boyunca sıklıkla olağanüstü hâl altında yaşadı. 30'lu yıllar boyunca kentin anarko sendikalist panoraması pekişecekti. İspanyol iç savaşının patlaması ile Mayıs 1937 olayları arasında şehir, fabrika ve işyerlerinin yüzde 75'ini kolektifleştiren işçi sınıfının öz yönetim deneyimine tanık olacaktı. Protesto, dünyanın en uzun ve kanlı diktatörlüklerinden biri olan Franco Faşizmi döneminde de son bulmadı. Can çıkıyor, huy çıkmıyordu Barselona'da. 1951 yılında rejimi paralize eden Tramvay Grevi, 68 yılındaki öğrenci seferberlikleri, 1971 yılındaki Seat Grevi, 2001 yılındaki Dünya Bankası karşıtı seferberlikler, Barselona'nın küllerinden yeniden doğuşunun simgeleri oldular.
25 yaş altı genç işsizlik oranının yüzde 40, 45'e kadar çıktığı günümüz Barselona'sında nüfusun yüzde 20'lik kesimi başka coğrafyalarda doğanlardan oluşuyor. Çinliler, Sahra altı Afrika'sından gelenler, Pakistanlılar, Fransızlar, Arjantinliler, Katalan gençleriyle ortak bir yazgıyı paylaşıyor, kolektif bir bilinç dönüşümünü deneyimliyorlar. O nedenle Pablo Hasel'in özgür olmasının ve ifade özgürlüğünün, kokuşmuş 78 rejiminin sonlandırılmasıyla doğrudan bir ilişkisi olduğunu yaşayarak öğreniyorlar. Pençesinde kıvrandıkları işsizliğin, güvencesizliğin, düşük maaşların ve kapitalizm krizinin yarattığı yıkıcı sonuçları ortadan kaldırmanın yegâne yolu, tıpkı ataları gibi sokakları tekrar geri kazanmalarından geçiyor.
(BT/AÖ)