Kandıra 2 Nolu T Tipi Hapishane'de, Gebze'ye getirilmeden birkaç gün önceydi.
Ranzama uzanmış, 2 Temmuz tarihli Özgür Gündem Gazetesi'ni okuyordum.
Sık sık pozisyon değiştirip; oflayıp, puflayınca...
Koğuşdaşlarım bu türden hallerime alışkın olmadıkları için; "ne oldu, rahatsız mısın?" diye sordular.
Keşke rahatsız olsaydım.
Herhangi bir yerim ağrısaydı ya da tansiyonum çıksaydı!
Hatay E Tipi Hapishane'den yazan Ömer Kaya; yaşadıklarını anlatmak ona çok zor gelse de...
Anlatırken aynı korkunç acıları, travmaları yeniden yaşıyormuşçasına irkilse de...
Pozantı ve Mersin E Tipi Hapishane'lerinde yaşadıklarını yazmış!
Yaşadıklarını başka çocuklar yaşamasın...
Çocuklara uygulanan işkence, taciz ve tecavüzler son bulsun diye yazmış!
Hapishanede idare destekli adli tutukluların şiddet ve tecavüzüne uğramalarını...
Bu aşağılık işkencelerin üzerlerinde yarattığı psikolojiyi anlatmış Ömer!
Okudukça yüreğimde kabaran isyan ve öfkeye, boğazıma bir yumruk gibi oturan düğüm yol arkadaşı oldu.
Boğazımdaki bu düğüm nefes almamı engelledikçe...
Ranzada ayaklarımı nereye koyacağımı, hangi pozisyonda uzanacağımı, oturacağımı şaşırmış halde, sıkıntıyla çektiğim oflamalar, puflamalar normal olarak koğuşdaşlarımın dikkatini çekmişti.
Devletin sistematik fiziki ve psikolojik işkencesini yaşamış biri olarak; Ömer'in yaşadıklarına böyle tepki vermiştim.
Genç koğuşdaşlarımın ise, bir sayfalık gazete yazısını sonuna kadar okumakta hayli zorlandıklarına şahit olmuştum.
Pozantı Hapishane'sinde yaşanan tecavüzleri açığa çıkardığı için yeniden tutuklanan...
Hakkında altı ayrı suçtan 40 yıl hapis cezası istenen T.T'nin psikolojisinin bozulması, birkaç defa intihara teşebbüs etmesinin nedenleri Ömer'in yazdıklarıyla çok daha belirginleşmişti!
Kamuoyunda "taş atan çocuklar" diye tanımlanan TMK mağduru Kürt çocuklara yaşatılanlar.
Verilen hapis cezaları, tıkıldıkları hapishanelerde psikolojik ve fiziksel işkencenin her çeşidine maruz bırakılmaları yetmemiş gibi.
Birde cinsel taciz ve tecavüzle çocuk gülüşlerinin ve tüm hayatlarının yok edilmesi!
Ve daha fazlası...
Cumhuriyet tarihi boyunca yok sayılan.
Ama kalkışmalarla/isyanlarla dolu Kürt halkının tarihinde 29.'sunu yaşadığımız ve yirmi sekiz yıllık savaşın geldiği nokta:
Yine savaş ve tekçilik!
Tek millet, tek dil, tek din olsa da!
"Kart Kurt" edebiyatı hükmünü çoktan yitirmiş olsa da!
Savaş şu an AKP Hükümeti'nin tek seçeneği olarak halklarımıza dayatılmış durumda.
Bu son süreçte yaşananlar, öyle "düşük yoğunluklu savaş" kavramının içine sıkıştırılacak türden de değil. Bas bayağı bir savaş sürüyor!
Ve bugün 1 Eylül...
Dünya Barış Günü!
Birçok ilde basın açılmaları ve mitingler var.
Sömürgeci kirli savaşa karşı olan haklarımız sokaklara meydanlara çıkacaklar. Seslerini ve yüreklerini birleştirecekler. Barışa olan özlem ve dileklerini, taleplerini haykıracaklar!
Böyle bir günde Ömer, T.T ve diğer Kürt çocuklarını düşünürken...
Savaşın yıkıcılığı ve kirini tüm hızıyla yayıldığı bugünlerde; barış için mücadele etmenin, tutarlı bir barış militanı olmanın, barışı Türkleştirmenin yaşamsal bir sorun olduğunun altını çizmek istedim!
Savaşsız, sömürüsüz, özgür bir dünya özlemiyle! (FE/EKN)
* Füsun Erdoğan, 1 Eylül 2012, Gebze Kadın Kapalı Hapishane