Geçtiğimiz yasama döneminin TBMM’deki açılışında gerçekleşen “siyasi tokalaşma” ile kamuoyunun gündemine giren “yeni barış dönemi-müzakere süreci” zamanla iktidar-devlet tarafından ne yazık ki “terörsüz Türkiye”, taraf-baş müzakereci olarak bu süreçte yer alan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından ise “Barış ve Demokratik Toplum” süreci olarak adlandırılıyor. Süreç, zaman zaman kamuoyuyla da paylaşılan gelişmelerle bugüne kadar ulaştı.
Özgün bir süreç
Dünyadaki “çatışma çözümü” süreçlerine az sayıda benzer özellikler taşısa da çoğunlukla ilk örneğini oluşturan özelliklere sahip olarak devam ediyor. Örneğin, silahların susması, tek taraflı ilan edilen ateşkes sonrasında iki tarafın da uyumu henüz bilinen imzalanmış bir “antlaşma”nın varlığına dayanmazken, PKK’nin önderliğinin çağrısına uyarak 12. Kongresi’ni toplayıp “fesih” kararı alması gibi birçok önemli adımın herhangi bir yasal düzenleme yapılmadan, hukuksal güvence sağlanmadan tek taraflı bir inisiyatifle gerçekleştiğini yapılan açıklamalardan ve yaşananlardan öğreniyoruz.
Bunlardan sonuncusu ise 11 Temmuz 2025 tarihinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki Süleymaniye ilinin Dukan kasabasında bulunan ve yöre tarihinde de önemli yer işgal ettiği bilinen Casane Mağarası bölgesinde bir “tören”le gerçekleştirildi. Kürdistan Özerk Bölgesi yönetiminin (KDP ve YNK’nin) ev sahipliğinde, Türkiye devlet yetkililerinin ve o zamana kadar süreçte kolaylaştırıcı olarak yer alan DEM Partili heyetin bilgisi dahilinde, müzakere sürecinde taraflarca ‘resmi’ olarak karşılıklı mutabakatla alınmış kararın uygulanmasıyla Türkiye’den, Avrupa’dan ve Amerika’dan sivil ve resmi konukların davet edildiği geniş bir katılımla gerçekleştirildi.
Casane Mağarası’ndaki Töreni
Tören, özgün kıyafetleri ve silahlarıyla 15 kadın ve 15 erkek PKK “özgürlük savaşçısının” oldukça sade olarak hazırlanmış platformda yerlerini almak üzere epeyce yükseklerden yürüyüşe geçmesiyle başladı. Toplam 10 paragraf, 48 satır, 487 sözcük ve 3184 (boşluksuz) karakterden oluşan metnin Türkçe ve Kürtçe okunmasının ardından, özgürlük savaşçılarının kişisel envanterdeki silahlarını yine önceden ve ekolojik standartlara uygun olarak hazırlanmış olduğu bilgisi verilen yakma platformunda “imha etmesi”nin sonrasında geldikleri yere dönüşleriyle tamamlandı. Eğer gerekli yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiş olsaydı, sanıyorum böylesi bir “geri dönüşe” gereksinim kalmayacaktı. O nedenle olsa gerek, tören alanına gelişleri gibi dönüşleri de büyük bir sessizlik içinde gerçekleşti. Buna karşın, tören başlamadan önce yetkili bir kişi tarafından herhangi bir alkışlama, slogan vb. davranışlarda bulunulmaması konusunda davetliler Türkçe, Kürtçe ve İngilizce dillerinde uyarılsa da metnin Türkçesinin Besê Hozat tarafından okunmasının ardından önce büyük bir alkış ve zılgıt, sonrasında da slogan “tufanı koptu”. Konuklar benzer tutumu metnin Kürtçesinin Nedim Seven tarafından okunmasının sonrasında da gerçekleştirdi. Ancak, her ikisinde de konuklara yönelik herhangi bir müdahale yaşanmadı.
“Halkımıza ve Kamuoyuna” hitabıyla başlayan ve bir açıklama olarak okunan metinle birlikte, töreni izleyen konuklar olarak silahlarını imha edenlerin bundan böyle kendilerini “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak adlandırdıklarının yanı sıra mücadeleye “yeni” araçlarla devam edeceklerini, hedeflerini, dünya ve Ortadoğu’ya yönelik saptamalarını, beklentilerini ve attıkları adımı dayandırdıkları koşullarını da öğrenmiş olduk. Bununla birlikte, böylesi bir süreçte ve bu içerikteki bir tören için oldukça kısa sayılabilecek bir metinde anlatılanlar tören dışında, ikisi bianet ve Yeni Yaşam'da yayımlanan yazılar olmak üzere, çok az sayıda yazılı ve görsel medya organında paylaşıldı. Ancak tartışıl(a)madı. Bu izlenimimin sosyal medya izleyicisi olmamamdan kaynaklanabileceği gerekçe olarak ifade edilebilse de böylesi bir metin içeriğinin sosyal medya dışında da tartışılması gereken bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum. O nedenle, şimdilik sadece metni sizlerle kısa değerlendirmelerle birlikte paylaşmak istiyorum.

Barış ve Demokratik Toplum Grubu: Silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz
Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun koşulu var
Metnin birinci paragrafı; grubun adını ve selamlamayı içeriyor: “Demokratik değişim ve dönüşüm sürecine ivme kazandırmak üzere oluşan Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak; burada bulunan ve tarihi demokratik eylemimize tanıklık eden herkesi saygıyla selamlıyoruz.” İkinci paragrafın ilk cümlesinde grup üyelerinin PKK’ye katılış gerekçelerinin: “Kürt varlığına yönelik inkar ve imha amaçlı saldırılara karşı savaşmak amacıyla…” ardından bu törende bulunuş gerekçelerini oluşturan, son süreçteki gelişmeler başlıklar halinde tanımlanıyor. Paragrafın son cümlesinde: “… bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemi ile yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz.” grubun mücadelesinin üç temel başlığı ile mücadele araçları, kendilerinin sürecin bir tarafı olarak sundukları koşulun ne olduğu ve silahlarını “teslim etmeyi” değil, özgür iradeleriyle imha etmeyi tercih ettiklerine yer veriliyor.
Mücadelenin devam edeceği
Barış ve Demokratik Toplum Grubu, metnin bir cümleden oluşan üçüncü paragrafında da bir talebini paylaşıyor: “Attığımız bu adımın başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halkımıza, Türkiye’ye ve Ortadoğu halklarına ve tüm insanlığa hayırlı olmasını, barış ve özgürlük getirmesini diliyoruz.” Beşinci paragrafın ilk iki satırında mücadelelerinin şimdiye kadar ki süreciyle bundan sonrasının özü itibarıyla mücadeleye dayanma temelindeki benzerliğini: “Biliyoruz şimdiye kadar hiçbir şey kolay, bedelsiz ve mücadelesiz olmadı; tersine her şey her gün ağır bedeller ödeyerek ve dişle-tırnakla mücadele ederek kazanıldı. Elbette bundan sonrası da zorlu bir mücadele ile olacak. …” üçüncü ve son satırında da güvencelerini paylaşılıyorlar: “… kendimize ve yoldaşlar topluluğu olarak kolektif gücümüze güveniyoruz.”.
Tarafların kimler olduğu
Ardından gelen paragrafta dünya ve Ortadoğu tahlili söz konusu: “Dünyada faşist baskı ve sömürünün arttığı, bölgemiz Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü ve halkımızın barış içinde özgür, eşit ve demokratik bir yaşama her zamankinden daha fazla ihtiyacının olduğu bu ortamda attığımız bu tarihi adımın büyük önemini, doğruluğunu ve aciliyetini görüyor ve hissediyoruz.”. Yedinci paragraf oldukça kısa olmasına karşın, beklenti olarak kapsayıcılığının, tarafları tanımlamasının yanında, duygusal içeriği de “bence” yüksek bir mesaj içeriyor: “Umuyoruz ki herkes, kadınlar ve gençler, işçi ve emekçiler, sosyalist ve demokratik güçler, tüm halklar ve insanlık da attığımız bu barış ve demokrasi adımının tarihi değerini görür, anlar ve takdir eder.”. Sonrasında, sekizinci paragraftaysa “karşı tarafa” yönelik bir davet var: “… halkımızın yaşadığı acının sorumlusu olan tüm bölgesel ve küresel güçleri, halkımızın son derece meşru ve demokratik ulusal haklarına saygı göstermeye, barış ve demokratik çözüm sürecine destek vermeye davet ediyoruz.”.
Dayanışma çağrısı
Barış ve Demokratik Toplum Grubu, metinlerinin dokuzuncu paragrafına “aynı tarafta” olduklarını düşündükleri toplum kesimlerine yönelik dayanışma çağrısı ile başlıyor: “Başta kadınlar ve gençler, işçiler ve emekçiler olmak üzere tüm halkları, demokratik ve sosyalist güçleri, aydın, yazar, akademisyen, hukukçu, sanatçı ve siyasetçileri attığımız bu tarihi adımı doğru anlayarak, bizimle, halkımızla dayanışmaya çağırıyoruz.”. Paragrafın ikinci ve son cümlesinde de aynı “tarafa” bu defa sosyalist enternasyonal mücadele ve dayanışmaya yönelik kapsamlı bir çağrı iletiyor: “… Önder Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için daha aktif mücadele etmeye, küresel düzeyde ve demokratik, sosyalist enternasyonal mücadeleyi ve dayanışmayı geliştirip, güçlendirmeye çağırıyoruz.”.
Zulüm ve sömürü son bulacak
Metin onuncu paragrafında Kürt halkına ve siyasi güçlerine seslenen ve her alanda eğitsel, örgütsel, eylemsel görevlerini yerine getirmelerine ilişkin çağrının sonrasında iki belirleme ile sonlanıyor: “Zülüm ve sömürü son bulacak, özgürlük ve danışma kazanacaktır. Barış ve Demokratik Toplum süreci mutlaka başarıya ulaşacaktır.”.
Köşe yazısının sınırlılığı nedeniyle, Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun bu metnini sizlerle sadece çok çok kısa değerlendirmelerle paylaşmak istedim. Metin, daha önceden de ifade ettiğim gibi kapsamlı değerlendirmeyi ve tartışmayı hak ettiğine yönelik beklentimin sizlerle ortaklaştığını ümit ediyorum.
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun bianet'te yayımlanan tüm yazılarını görmek için tıklayın. (OH/TY)








