Levhalar, genellikle kaderciydi. Bir çoğunda da "Bu gün Allah için ne yaptın" yazısı vardı. Hiçbir şey yapmadıklarını, sadece o levhaları asmakla yetindiklerini yıllar sonra öğrenecektim. Ve bu kez değiştirip kendime soracaktım. Bu gün insanlık için ne yaptın?
Barışa ilgi
Diyarbakır Devlet Tiyatrosu, ihtiyaçtan dolayı tüm bölge insanına yeni bir levha sundu. Sunmakla da yetinmeyip ete, kemiğe büründürerek oyunlaştırdı. Ve adını koydu: Bu gün barış için ne yaptın, ey ben-i adem. Evet, evet başkası değil sen, bu gün ne yaptın barış için?
Diyarbakır Devlet Tiyatrosu, bu sezonda (2001-2002) perdelerini Aristofanes'in Barış oyunu ile açtı.
Nerede ise üç aydır, bir başka oyunla dönüşümlü sahnelenen Barış hemen hemen kapalı gişe oynuyor. "Neden bir başka oyuna değil de, barışa bu denli ilgi" diye sorulabilir.
Evet ilgi barışa... Çünkü barış bu coğrafyada et kadar, ekmek kadar, su kadar elzem de ondan.
2445 yıl önce
Barış'ı, Aristofanes usta, 2445 yıl önce yazmış. Yazmakla kalmamış o dönemde oynanmasını da sağlamış. Bununla da yetinmeyip bir de vasiyet bırakmış ardında.
Demiş ki; eğer bu oyunu oynarken zamanı ve mekanı dikkate almaz, ona göre sahnelemezseniz, iki elim yakanızda olur haberiniz ola...
İşte bu noktadan hareketle üçüncü bin yıla girerken Diyarbakır Devlet Tiyatrosu Aristofanes'in "Barış"ının Diyarbakırlıca versiyonunu, kent insanı ve turneleriyle de bölge halkıyla buluşturdu.
Bokböceğinin sırtında
Oyun, barışı yeryüzüne getirmek umudu ile bir bokböceğinin sırtına atlayarak tanrılar tanrısı Zeus'un yanına varmak için yola çıkan Attikalı bağcı Trygaios'un, namı diğer Türtük'ün, türü tükenmişin maceralarını konu ediniyor. Aynı zamanda, savaşın çirkin yüzünü ve barışı engelleyen etkenleri de irdeliyor.
Oyun, Zeus'a bağırıp yardım isteyerek gelişiyor: Anamız ağladı savaştan, yeter bee... Bu savaş varımızı yoğumuzu götürdü...
Evet gerçekten varı da yoğu da götüren bir savaştır, bu savaş.
Bunu en iyi bilenler fiili olarak savaşın içinde yaşayanlardır. Hele bir de 11 Eylül'deki ikiz kulelerin yıkımından sonraki savaş çılgınlığı ve çığırtkanlığı ile birlikte "yeryüzünün bütün ülkeleri dibeğe konulup bir güzel dövülünce" o zaman savaşın vahameti ve barışın gerekliliği anlaşılır oluyor.
Yeryüzündeki karanlığı aydınlatmak için kendi ışığını verenlere sesleniyor Barış Tanrıça ve Şenlik Tanrıça, "Savaşan ölüme, sevişen ise doğuma gebedir".
Ve birileri geri durmayıp bu sese yanıt veriyor. İçimizdeki barışı her şeyden üstün tutacak biri yok mu ? Elbette var... Var ki; barış, kendinle barış, insanlarla barış.
Barış için tiyatroya
Fon ne kadar iç karartıcı olsa da Diyarbakır halkı hep gülümserken "barış" dedi. Çünkü bugün ülkenin gündeminde de, dünyanın gündeminde de barış var.
Ve bir başka güzellik, oyun Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'nca sahnelenirken kentin ana caddelerini de bez afişler süslüyordu. Ve afişler ne kadar kent insanı ile dost, ne kadar cana yakın ve güler yüzlüydü: "Barış istiyorsan eğer...Barış. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu'na."
İşte doğrusu bu afiş de bir duruştu, bir yürüyüştü. Bu nedenle de olsa Diyarbakırlılar, barışa evet dedi.
Kimi kent yöneticileri afişleri ilk gördüklerinde şaşkınlıklarını gizleyemeyip acaba belediyenin tiyatrosu mu deyip sorsalar da, barış bu kez, bir oyunla da olsa Diyarbakır'a gelmişti.
Barış kimileri için avantaj, bir başka kimileri içinse tehlike olarak algılansa da, tartışılması ve konuşulması gerekendi. Ve hep gündemde olması gerekendi barış, özellikle de bölgede.
Büyük ve büyüleyici
Tabii ki "barış"ı bir oyun olarak seçmek, bölgede halkın ortak noktalarını bularak tartışıyor olmaktı aynı zamanda. Ve bu nedenle, nasıl ve kimlere tiyatro yapılıyor olduğunu bilmekti.
Barış, herkesi kucaklayacak denli büyük ve büyülü bir sözcüktü. Ama içeriği herkeslerin doldurmakta zorlanabileceği kadar da büyük ve büyülüydü.
İşte sırf tüm bu nedenlerle; yeryüzündeki karanlığı aydınlatmak için kendini verenlerin, cesaretin güzel şey olduğunu ama ölülerin işine yaramayacağını da öğretti bizlere barış.
Sonuç da Barış, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu salonunda Diyarbakırlılarca ayakta alkışlandı. Evet ayakta alkışlandı barış Diyarbakır'da. Çünkü devlet barış diyorsa eğer, ayakta alkışlar "kullar"... (ŞD/NM)