Hepimiz biliriz tülbentleri... Kenarındaki oyasına, rengine göre değişik anlamları vardır.
Kadıköy İskele Meydanı'nda "1 Eylül Dünya Barış Günü" nedeniyle düzenlenen mitingde olaylar çıkmış. Nedeni belirlenemeyen bir patlamanın ardından "yüzleri maskeli kişiler" polise taş ve sopalarla saldırmış ve polis, göstericilere gaz bombası atarak müdahale etmiş. Tertip komitesi dâhil 71 kişi gözaltına alınmış. Böylece, "Dünya Barış Günü" taşlı, sopalı, vurdulu, kırdılı, gazlı bir biçimde polislerle göstericiler arasında yaşanan çatışmayla kutlanmış oldu.
Beyaz tülbent atan kadınlar yok muymuş?
Basındaki fotoğraflara bakılırsa, "1 Eylül Dünya Barış Günü" kutlamalarındaki çatışmalar sırasında, polisle, göstericiler arasına beyaz tülbent atan kadınlar yokmuş demek ki...
Wikipedi'deki (özgür ansiklopedi) bilgilere göre Dünya Barış Günü aslında, 21 Eylül'dür.
Neden "1 Eylül Dünya Barış Günü" olarak kutlanır? Çünkü geçmiş yıllarda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler "barış içinde bir dünya" mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla faşist Hitler'in Polonya'yı işgal ettiği 1 Eylül 1939 tarihinden esinlenerek, 1 Eylül'ü "Dünya Barış Günü" olarak ilan etmişti. Bu yüzden 1 Eylül, "Dünya Barış Günü" olarak akıllarda kaldı ve yıllarca bu tarihte kutlandı.
Hatta ve hatta bizim ülkemizde 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlamalarını "düzenlemek" ve gösterilere "katılmak", o günü "anmak" komünist örgütlenmenin ve komünizm propagandası yapmak suçunun kanıtı sayılarak iddianamelere bile girdi. Birçok insan bu yüzden ağır ceza mahkemelerinde ve sıkıyönetim askeri mahkemelerinde yargılandı.
Varşova Paktı ortadan kalktıktan yıllar sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981'deki 57. Birleşiminde, "Genel Kurul'un açılış günü olan her Eylül'ün üçüncü salı günü"nü "Uluslararası Barış Günü" ilan etti. Daha sonra Genel Kurul, 7 Eylül 2001 tarihli kararı ile "21 Eylül" tarihini "Barış Günü" olarak kabul etmiştir.
Birleşmiş Milletler'in amacı, Barış Günü'nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmenin yaygınlaştırılmasıdır.
Bizde ise yıllardır tersi olmuştur. Tarihleri farklı olarak akılda kalsa bile, barış günü için bu yıl İstanbul'da, Bursa'da ve Mersin'de tertiplenen mitinglerde "çatışmalar" çıkmıştır. Çatışma ve ölüm haberlerinin gelmediği gün artık yok gibidir.
Sanki "barış" istemek, inadına "çatışmalara" davetiye çıkaran bir istekmiş gibi algılanır oldu. Bu coğrafyada, hayatın her alanında "barış" yerine "çatışma" görülen topraklarda ve ölüm kokan bir iklimde yaşamak, herhalde hiç kimse için kolay değil...
Hakkâri Çukurca'da şehit edilen askerlerin haberini "Katil Sizsiniz" manşeti atarak vermek, medyada savaştan yana olmak, kayıpların, acıların ve düşmanlıkların, nefret söylemlerinin çoğalmasına katkıdan başka işe yaramaz...
Birkaç gün içinde meydana gelen olaylar "çatışmaların" durmadan arttığına işaret ediyor. Tunceli'de kırsal alanda güvenlik kuvvetlerine ateş açıldı, bir teğmen ile bir uzman çavuş şehit oldu. Bitlis'te askerleri taşıyan araca silahlı saldırı düzenlendi ve üç asker yaralandı.
Eskiden aşiretler birbirine girdiğinde kadınlar beyaz tülbentlerini kavga edenlerin önüne atınca çatışmalar dururmuş...
Ağustos ayında Hakkâri Çukurca karayolunun 12. kilometresine bir araya gelerek bir korucu ve sekiz askerin şehit olduğu yerde "beyaz tülbentler" bırakan anneler akan kanın durmasını istediler. "Barış Anneleri İnsiyatifi" olarak tüm çatışmaları protesto ettiler. Anneler artık ağlamasın, çocuklar ölmesin diye herkese çağrıda bulundular.
Kan, gözyaşı ve acıyla sulanan topraklarda çiçek yetiştirmek çok zordur. Önce barış istenmelidir. Süngülere sunulan papatyaları askerlere veren çocuklar, tankların önüne geçip dikilen ve savaşa karşı çıkan binlerce insan, dünyanın her yerinde "barış içinde yaşamak" istiyor.
Her yıl olduğu gibi Birleşmiş Milletler Merkezi'ndeki "Barış Çanı" 21 Eylül 2011'de yine çalınacak... O günden önce ve o gün, dünyanın her yerinde süren çatışmaların "önlenmesi" ve "barışın tesisi" yeniden istenecek...
Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya'nın yaptırdığı bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretilmiş, Çanın üzerine, "Çok Yaşa Mutlak Barış" yazısı kazınmış... Bu yazı boşuna kazınmadı...
Güneydoğuda anneler "beyaz tülbentlerini" başlarından çıkarıp, boşuna atmıyorlar. (Fİ/EKN)