Ocak ayının 22'sinde Siirt Ticaret Odası Konferans salonunda "Siirt Barış İnisiyatifi" adı altında sendika, meslek kuruluşları ve sivil toplum temsilcileri bir araya gelerek "barış" konusunda yapılacakları tartıştılar. Katılımcıların Siirt'teki tüm kültürel farklılıkları temsil edip etmediğini bilmiyorum ama en azından inanç boyutunda her kesimden kişilerin hazır bulunduğunu söylemek mümkündür.
Diğer yandan insan hakları derneğini temsilen gelen kişiler daha çok hak ihlallerini ve bölgede yirmi küsur yıldır devam eden çatışmaların yol açtığı hak ihlalleri ve mağduriyetleri dile getirdiler. Bölgedeki hak ihlallerinin son bulmasını talep ettiler. Elbette ki bunlar haklı taleplerdir ve dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar haksızlığa uğramamalı, insanlık onuruna ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne aykırı düşen uygulamalara maruz kalmamalıdır.
Ancak insanlar barış için bir araya geldiklerinde hak talebinden çok barıştan ve barışın nasıl sağlanacağından söz etmek gerekir diye düşünüyorum. Sonuçta eğer barıştan söz ediyorsak demek ki ortada bunun tersi olan şiddet ve çatışma vardır. Nihayetinde bilindiği gibi en az on yıldan beri Türkiye'de "Barış Meclisi" veya başka isimler adı altında barışın tesisi için çeşitli girişimler bulunulmakta, bu amaçla ulusal ve uluslar arası konferans ve toplantılar yapılmaktadır. Ancak tüm bu girişimler barış konusunda kamuoyunda azımsanmayacak bir duyarlılık sağlamış olsa da, bu konuda anlamlı bir sonuç alındığını söylemek güçtür.
O zaman özellikle barış nasıl sağlanacak konusu üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Barış birbiriyle ihtilaf halinde olan iki taraf arasında olacağına göre her şeyden önce bu tarafların kim olduğunu tespit etmek gerekir. Ondan sonra tarafların barış konusunda nasıl ikna edilebilir konusunda çözümler üretilmeli. Fakat belki de en önemlisi barıştırmak istenilen tarafların birbirlerini muhatap almayı kabul edip etmediklerini anlamak gerekir. Eğer taraf olarak tanımlananlar birbirlerini muhatap almayı kabul etmiyorlarsa, barış çağrısında bulunanların arabuluculuğunu nasıl kabul edecekler?
Dolayısıyla bu konuda sonuç almak isteniyorsa her şeyden önce varlığı herkes tarafından kabul edilen ve anlaşmazlık konusu olan sorunun taraflarının birbirlerini muhatap alıp sorunun çözümü için bir araya gelmeyi kabul etmeleri için ikna etmek gerekir.
Bu da şimdilik bir ütopya olarak görünmektedir... (CK/EK)