Kara paranın aklandığı, kayıtdışı sermayenin kolaylıkla işlem gördüğü, uluslararası vergi kaçakçılığının tereyağından kıl çeker gibi gerçekleştiği vergi cennetlerine hoşgeldiniz!
Off-shore hesaplar havada uçuşup, bilhassa özel amaçlı vakıflar sayesinde vergi kaçırmak bir geleneğe dönüşürken, gizliliğin zaruri olduğu bu karanlık dünyanın ayrıntıları hakkında aydınlanmanın vakti gelmedi mi?
İsviçre'nin özel bankalarından Julius Bär'de 15 sene çalıştıktan sonra sistemdeki çarpıklıkları görüp afişe etmek durumunda kalan Rudolf Elmer sektörün sırlarını bir bir ortalığa saçıyor.
Özellikle WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange ile girdiği işbirliği sonrasında İsviçre'nin ve dünya bankacılık sektörünün düşmanı haline gelen Elmer, yıllar boyunca emek verdiği bankası, ülkesinin adalet kurumları ve çığırından çıkmış sektörle mücadelesini halen sürdürüyor.
Birbirini takip eden ilginç gelişmeler yüzünden bir türlü bitirilemeyen ve son vukuatların eklenmesiyle gösterime giren A Leak in Paradise (L'Homme Qui Voulait Détruire Le Secret Bancaire) adlı belgeselde kahramanımız mevzubahis vergi cennetlerinden sızdırılan bilgilerle banka dünyasını yerinden oynatmaya yelteniyor. Yönetmen hanesinde David Leloup'nun adını gördüğümüz 2015 Belçika yapımında, baskı altındaki Elmer ve ailesinin direnişine tanık oluyoruz.
Çürümüş sistem
Belgeselin başında Fransız Rivierası'ndaki Saint Tropez'deyiz. Birbirinden ihtişamlı villalar bir yana, devasa yatlar limanı şenlendirmekte; vergi yükünü hafifletmek amacıyla uzak bazı diyarların bandırasını taşımalarına şaşırmamak lazım.
Belgeselin başrolündeki Elmer de bir zamanlar bu dünyanın parçası olduğunu hatırlıyor. Finans çevresinin üst düzey simalarının rahatça sohbet edebildiği, sırlarını paylaşabildiği ve anlaşmalarını yaptığı golf sahalarından o da nasibini almış. Oysa golfü gayet basit, yavan, hatta sıkıcı bir spor dalı olarak betimliyor.
Bankasının Karayip Denizi’ndeki Cayman adalarında başarılı bir temsilcisiyken 2002 yılında görevinden uzaklaştırılıyor, müessesenin sırlarını ifşa etmeye başlayınca da hayatı kararıyor. Memleketine dönmesine rağmen işsizlik ve parasızlıktan mustarip oluyor. Kimliği belirsiz kişilerce takip edildiği gibi gözdağı verilmek üzere kendisi ve ailesi çeşitli tacizlere maruz kalıyor, sahte belgelerle gözaltına alınıp uzun süreler boyunca hapiste tutuluyor.
Rusya'da benzer bir durumda hedefini anında yok edecek olan sistem, İsviçre'de Elmer'i psikolojik savaşla yıldırmaya ve yıkmaya çalışıyor.
Kendisine mütemadiyen suçlu muamelesi yapılıyor, aynı zamanda rüşvet teklif edilerek davasından vazgeçmesi bekleniyor.
Bankacılıktaki çürümüşlük olan esas mesele medya tarafından ikinci plana itilerek Elmer'den kişilik bozukluğu olan, paranoyak, hasta ruhlu biri olarak bahsediliyor, veri hırsızlığı suçlamaları ayyuka çıkıyor. Politikacıların da dahil olduğu kokuşmuş sistemi panik halinde örtbas etmek için Elmer günah keçisi haline getiriliyor.
Konuya idealistçe yaklaşıp hırpalandığı ilk yıllardan edindiği tecrübeyle 2008'de Assange ile anlaşıp daha fazla dikkat çekmeyi başarıyor. Akabinde İsviçre bankacılıktaki gizlilik yasasını güçlendirip aykırı davrananlara yönelik cezayı altı aydan üç yıla yükseltiyor.
2009 yılındaki bir zirvede Obama, Sarkozy veya Brown gibi liderlerin bankacılıktaki gizliliğin kaldırılması gerektiğine dair beyanatlarını izliyoruz; ortaya çıkan sonuç pek ciddiye alınmadıklarına işaret!
İbretlik belgesel
Edward Snowden hakkındaki 2014 yapımı Citizenfour belgeselini hatırlatatan A Leak in Paradise daha mütevazı olmasına rağmen heyecanla seyrediliyor. Genelde koca bir sistemle tek başına mücadele ederken seyrettiğimiz Rudolf Elmer'e, 76 dakikalık filmin sonlarına doğru "Adaletsizlik kanun haline gelince, direniş görev olur" sloganlarıyla moral verenleri görmek de insanı cesaretlendiriyor. Gayet yorucu 10 yıllık bir süreçten sonra sağlığına tekrar kavuşabilmek için bir kliniğe yatırılan Elmer'in yaşananlardan daha da güçlenerek çıktığına şahit oluyoruz.
Bir süre önce İsviçre'deki siyasi yelpazenin en solundaki partiden politikaya atılması da gayet ümit verici; zor anlarında kendisine destek olan tek partiye duyduğu minnet Elmer'in yüzünden okunuyor.
Ne var ki 2014 yılında İsviçre parlamentosu bankacılıktaki gizlilik kurallarını daha da sıkılaştırarak bilgi sızdıranlar için öngörülen hapis cezasını da üç yıldan beş yıla çıkarmış durumda: İsviçre'deki bankalarda parası olanlar rahat edebilir… (MT/YY)