Annem Gültan Kışanak, Diyarbakır’da 30 Ekim 2016'da, beş günlük gözaltı süresinden sonra çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Peki, annem neden tutuklandı?
Nedenler çok...
Kürt olmak, Alevi olmak, muhalif olmak, ömrü hayatı boyunca boyun eğmemek, eşitliği, barışı, ortak iyiyi bulma çabası... Annem tutuklanan ilk Kürt siyasetçi değil, son Kürt siyasetçi de değil, ne yazık ki!
Dört yıldır tutuklu yargılanıyor annem Gültan Kışanak. Dava süreci her zamanki gibi eşitsiz koşullarda ilerliyor maalesef. Şöyle ki, 2007 yılında ilk defa milletvekili seçildiği tarihten itibaren bir siyasetçi, bir parti başkanı, bir kadın aktivist olarak yaptığı çeşitli konuşmalardan yargılanıyor.
Bütün siyasetçiler konuşur, bazıları yargılanır
Annem, 25 Kasım, 8 Mart, Newroz gibi milyonların önünde, karşısında, yanında yaptığı konuşmalardan yargılanıyor. Durumun eşitsiz kısmı burada başlıyor sanıyorum.
Siyasetçi konuşur, bütün siyasetçiler konuşur ama bazıları mütemadiyen yargılanır. Yargılama sürecinde de hakim savcılar defalarca değişir, talep edilen hemen her şey reddedilir, avukatlarınız aileniz bir şehirde, duruşma başka bir şehirde, sizi de başka bir şehirde cezaevine koyarlar.
Duruşma günlerinde izleyici ve avukat sayısından çok kolluk kuvvetleri salonda bulunur, sanal bir yargılama mekanizması ile kameralardan derdinizi anlatmaya, anlamaya çalışırsınız, bulunduğunuz cezaevinde kitap ve gazete yasağı uygulanır.
Cezaevine bir pazen elbise götürdüğünüzde üzerinde "balık şeklinde bir işleme var" diye sakıncalı bulunur ve cezaevine alınmaz, Evet, yanlış okumadınız balık deseni sakıncalı bulunur.
Balık nasıl propaganda yapsın?
Bodrumlu kadınlar anneme pazenden bir elbise gönderdiler, üzerinde balık deseni olan ve geçtiğimiz pazartesi kapalı görüş için cezaevine gittiğimde anneme vermek istedim elbiseyi. Fakat sakıncalı bulunduğu için verilmedi elbise.
Üzerinde desen, sembol, işleme olan kıyafet vermek yasakmış. Nedenini ben de anlamakta güçlük çekiyorum.
Tabii siyasi propaganda olabilecek şeylerin önünü almak istiyorlar kendilerince sanırım fakat bir düşünelim balık nasıl bir propaganda aracı haline getirilebilir? Şöyle olabilir mi?
Mesela, balık denizlerde yüzen bir canlı, denizler uçsuz bucaksız özgür alanlar, balıklar özgür ve eşit bir dünyada yaşam fikrinin subliminal mesajı olamaz mı? Olabilir…
Kesintisiz 12 Eylül
Yani bütün bu gereksiz bürokratik tantananın sonucu olarak bir elbise için bile cezaevi kapısında mücadele vermek zorunda kalırsınız. Korona sebebiyle 9 ay boyunca ve daha ne kadar süreceğinin belirsizliği ile annenize sarılamaz, açık görüş yapamazsınız.
Korona bir tecrit bahanesi haline getirilir ve sistematik hak ihlallerine maruz bırakılırsınız, korona önlemleri öne sürülerek hapishanelerde binlerce siyasi mahpus Mart 2020’den beri ciddi hak ihlallerine maruz bırakılıyor.
12 Eylül’ün 40. yılı, 40 yıl önce 12 Eylül’de Diyarbakır 5 No’lu askeri cezaevinde 19 yaşında bir üniversite öğrencisiyken yaşatılanlarla yüzleşmek şöyle dursun, kesintisiz 12 Eylül yaşatılır. Dört sene önce annem Diyarbakır büyükşehir belediye başkanıyken tutuklandı, beş yıldır sürekli seçilmiş Kürt belediye başkanları ve milletvekilleri tutuklanıyor.
Kürtlerin iradesi tanınmıyor, eşit vatandaşlık olma yolundaki belki de en temel ilkelerden biri uzun zamandır yok sayılıyor. Peki Kürtlerden ne isteniyor? Kürtlere ne denmeye çalışılıyor?
Ha yanlış anlaşılmasın bu sorular bugünün soruları değil, sadece “bize” sorulan sorular da değil, bu soruları herkesin sormasını, hakikatin peşine düşmesini diliyorum.
Bu ülkeye barış gelsin diyoruz, eşitlik gelsin istiyoruz, ortak iyiyi bulmaya çabalayalım istiyoruz, büyük büyük dedelerimiz nenelerimiz zulümlerle boğuştu, nenelerimiz dedelerimiz, annelerimiz babalarımız da.
Mezarlarımız, dilimiz, kültürümüz burada, bu bugünün ya da yüz yılın hikâyesi değil, yüz yıllara yayılan bir dert ve bu zulümle, bu öfke ve nefretle bastırılamayacağı aşikâr. Zulmetmekten vazgeçin, balıklardan korkmayın. (EJK/EMK)
*Kandıra Cezaevi'ndeki Gültan Kışanak'a gönderilen ve cezaevi yönetimince "sakıncalı" bulunan elbise