Almati'de yapılan "3. Orleau Bale Okulları Yarışması"na jüri üyesi olarak davet edilişimle birlikte, öğrencilerimizin de bu etkinliğe katılması için kolları sıvadık.
Geçtiğimiz kış, çevremizdeki çoğu kişiyi etkileyen ağır grip salgınları nedeniyle ancak bir öğrencimiz yarışmacı olabildi. 25-31 Mart 2012 günlerinde yarışamaya katılan, Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı lise 2 öğrencimiz Sultan Menteşe, beş ülkeden 100 öğrencinin katıldığı yarışmada üçüncülük ödülünü aldı.
Yarışmanın birinci turu klasik bale repertuarından bir eserle tamamlanırken, ikinci turda "iki klasik" veya "bir klasik, bir modern" eser sunma zorunluluğu var idi.
Tur atladığını öğrendiğimizde, dans edeceği parçalarını seçme işini, sahneye çıkıp ter dökecek olan Sultan'a bıraktım.
Sultan'ın seçimi
Sultan'ın seçimi Öldürülmüş Kadınların Anısına başlıklı eseri sunmak oldu. Güldünya Tören'in ölümünün ardından yüreğime, aklıma düşmüş, dansa dönüşmüş olan ve yarışmaya hazırlık sürecinde seçmiş olduğumuz olan bu dans; Orleau'yu düzenleyen, hayata geçiren bale hocasının geçtiğimiz yıl öldürülmüş olması ve yarışmanın açılışında küçük bir anma töreni yapılmasıyla da tuhaf bir biçimde örtüştü!
Jüri, gala töreninde de "Öldürülmüş Kadınların Anısına"nın sahnelenmesini istedi. Yarışma boyunca pek ketum ve biraz üstten bir tavır takınmış olan Moskovalı önemli bir kadın hoca, bu dansı izledikten sonra konuşmaya gönül indirdi ve "çok etkileyici, iyi tasarlanmış bir dans" sözleriyle ilk kez içten, insan insana iletişimini kurmuş oldu.
Bu hocanın soğuk üstten tavrının kırılma noktası ve söyledikleri, kadına şiddetin ne kadar da ortak dil olduğuna dair başka bir ipucu idi benim açımdan.
Sultan seçimini doğru yapmış olmalı ki; jüri başkanı, Sultan'ın bu dansta yarattığı etkinin puanlarını yükselttiğini söyledi.
Ne annesi ne babası, ne de ailesinden hiçbir kimsenin sanatla hiç ilgisi bulunmayan, sadece kendi sahip olduğu yetenek, cesaret ve isteğiyle göze batan bir öğrencinin başarısı tüm okulu sevindirdi doğrusu.
İgor Moiseyev ve bale
Biraz da gözlemlerimden söz edecek olursam, Almati Bale Okulu Sovyetler Birliği döneminde Orta Asya'nın göbeğinde kurulmuş ve başarıları ile adını duyurmuş, gidip görmek istediğim okullardan biri idi.
Yarışma sırasında anlaşıldı ki, okulda bale eğitimiyle birlikte halk dansları eğitimi de veriliyor. Sovyetler tarihte kaldı ama Rusya'nın okula desteği sürüyor.
Yarışmanın bir bölümü de halk dansları eğitimi alan öğrenciler için düzenlenmiş idi.
Halk dansları alanında büyük emeği olan İgor Moiseyev'in, Kazakistan dahil tüm o civardaki ülkelerde yoğun bir çalışma yaptığı, halk danslarının, baskın kültürler altında yok olup gitmemesine katkıda bulunduğu da yarışma sırasında edindiğim bilgiler arasında.
Yıllar öncesinden kurulan bu sistem sayesinde Orta Asya'daki bu ülkeler klasik baleyi de, halk danslarını da içeren zengin bir sahne dansları dağarcığı oluşturmuş. Böyle durumlarda aklım ister istemez paralel çalışıyor, ülkemizde dans eğitiminin yapılanması sürecine bir kez daha göz atmak gereği doğuyor.
Gönül borcu
Yarışma jürisinde tanıdığım Yuri Vasyucenko'nun yaşam öyküsü de ilgi çekici idi. Babası Stalin döneminde Alma Ata'ya sürgün edilmiş olan Vasyucenko, Alma Ata bale okulunda eğitim aldıktan sonra Bolşoy balesinde baş dansçı olarak çalışmış, şimdilerde ise Odessa Balesi'nin artistik direktörlüğü görevini yapıyor.
Vasyucenko'nun Almati ve okuluyla bağlantısını sürdürüşü, jüri üyesi olarak geldiği bu dönemde de okulla ilgili her konuya içten yaklaşımı; o sürgün günlerine dair bir gönül borcunu incelikle dile getirişi de yarışma sürecinden yaşama dair aklımda kalan, iz bırakan bir diğer unsur.
Şimdilerde yeniden salonumuza kapandık çalışıyoruz, bakalım hayat yolumuzu nerelere ulaştıracak.
Unutmadan hatırlatayım, dünya dans günü geliyor. Bu gün diğer "şu günü, bu günü" cinsi günlerden değil.
Hiç kimseye hiçbir hediye almak zorunluluğu yok, sadece, hiç başka bir sebebiniz olmasa bile kendi ruhunuzu, bedeninizi hoşnut etmek için en sevdiğiniz müzik eşliğinde salınmak için birkaç dakikanızı ayırmanızı dilerim... (MA/EKN)
*Koreografisi Doç. Dr. Mürîde Aksan'a ait olan bu dansın müziğini Doç. Dr. Metin Munzur bu dans için besteledi.