Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi (TÖDİ) tutuklu öğrencilerin yaşadıkları hukuksuzlukları ve sayılarını içeren bir rapor hazırladı. Rapor basında epeyce yer buldu ama kamuoyunun ilgisi raporun içeriğinden ziyade tutuklu öğrencilerin sayısına odaklandı. Ancak raporun dikkatten kaçan ve görülmesi gereken başka yönleri de var.
Önce sayı meselesiyle başlayalım. Raporda verilen sayılar iddianamelerin incelenmesi ve hapisteki öğrencilerden gelen mektuplardan elde edildi. Sayı bu noktada sadece raporun bir kısmını kapsıyor ve tutuklamaların geldiği boyutu göstermesi açısından bir önem taşıyor.
Raporda verilen 771 sayısına, tutuklu öğrenci sayısındaki taban rakam demek mümkün. TÖDİ'nin çalışmaları esnasında tutuklu bulunan 62 öğrenci belirli bir süre cezaevinde kalıp, tahliye edilmiş. Burada devlet aklının öğrencileri belirli bir süre "terbiye etmek için" cezaevinde tutmayı tercih ettiği görülüyor. Raporda neredeyse yok denecek kadar az sayıda lise öğrencisi bulunuyor. Üniversiteye hazırlanan dershane öğrencileri de rapora sembolik olarak dâhil edildi.
Adalet bakanlığının TMK şifresi: 22
Adalet bakanlığının CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın yazılı soru önergesine verdiği cevapta dediği "2011 yılında 82 öğrenci ÖSYS sınavına göre yükseköğretim kurumlarına yerleştirilmiştir" 82 kişinin bir kısmını tutuklanan dershane öğrencileri oluşturuyor. Rapora Mersin'deki 88 kişilik (Demokratik Yurtsever Gençlik) DYG davasında öğrenci olup olmadığı net olmayanlar listeye dâhil edilmemiş. Bazı tutuklu ailelerinin de "Benim çocuğum listede yok" dediği biliniyor. Listenin önümüzdeki aylarda güncellenmesi halinde sayının artacağı görülüyor.
Raporla, Adalet Bakanlığı'nın, CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç'un verdiği yazılı soru önergesine vermiş olduğu cevapta yer alan "209 tutuklu öğrenci bulunmakta olup bunların sadece 22'si TMK'dan içeridedir. Gerisi tecavüz, hırsızlık, cinayet gibi suçlardan tutuklu bulanmaktadır" ifadesi de çürütülmüş bulunuyor.
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in siyasi gerekçelerle tutuklu bulunan çocuk sayısını öğrenmek için verdiği yazılı soru önergesine Adalet Bakanlığı'nın vermiş olduğu cevapta "TMK kapsamında 22 çocuk tutuklu bulunmaktadır" ifadesi yer alıyor. Bakanlığa TMK ile ilgili ne sorsanız sorun alacağınız cevap: 22
Haluk Koç'un aynı önergesine cevaben Adalet Bakanlığı'nın hükümlü öğrenci sayısı için vermiş olduğu "325 hükümlü öğrenci bulunmaktadır" ifadesi rapora alınmış. Bu rakamın alınmasının sebebiyse TMK kapsamında verilen cezaların çokluğuna dikkat çekmek. AKP hükümeti tutuklu yargılanmanın toplumda yarattığı rahatsızlığı çözmenin yolunu ceza vermekte bulmuş görünüyor. Böylelikle tutuklu sayısı azalırken hükümlü sayısı artıyor.
Üniversitelerden 4 yılda 23.236 soruşturma
Rapor birçok iddianameyi ve mahkemelerce verilen ceza kararlarını da kapsıyor. Verilen kararların ağırlığı TMK'daki "terör" kavramının kapsamının genişletilmesinin sonuçları gözler önüne seriliyor. Bir slogana veya pankarta on yıl ceza veriliyor ve demokratik alan daralırken, yargılamanın alanı genişliyor.
Rapor, öğrenciler üzerindeki baskının sadece TCK, TMK ve ÖYM'ler ile değil, YÖK disiplin yönetmeliği marifetiyle üniversiteler tarafından da yürütüldüğünü gözler önünde seriyor. Yine CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın Milli Eğitim Bakanlığı'na yönelik soruşturmalarla ilgili vermiş olduğu yazılı soru önergesine verilen cevapta "02 Nisan 2012 tarihine kadar 144 üniversiteden kurullarına ulaşan bilgiler doğrultusunda, 2008 yılından bu yana 23.236 soruşturma açıldığı" belirtiliyor. İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel'in Milli Eğitim Bakanlığı'na vermiş olduğu yazılı soru önergesine verilen cevapta ise 2010 ve 2011 yılarında 4602 öğrencinin uzaklaştırma cezası aldığı, 55 öğrencinin de yüksek öğretimden çıkarıldığı görülüyor.
Rapor, öğrencilerin tutuklu yargılanmaması gerektiğini vurgularken, tutuklu yargılanmaları halinde cezaevlerinde de baskı ile karşılaştıklarını; zaten çok ağır olan cezaevi disiplin yönetmeliğinin bile uygulanmadığını, hukuksuzluğun her aşama yaşandığını gösteriyor. Özellikle hasta tutuklu ve hükümlülerin sağlık haklarının gasp edildiği, iletişim cezası adı altında tecridin arttırıldığı örneklerle ortaya konuluyor.
Mezuniyet törenleri
Gelelim raporun ve tutuklu öğrencilerin yaşadıkları sorunların yankılarına...
Tutuklu öğrencilerin yaşadıkları sorunlar ve hazırlanan rapor, esas görmesi gereken, sorunun öznesi öğrenciler tarafından net bir biçimde görülmüş. Ege, Boğaziçi, Bilgi, ODTÜ, Marmara, Galatasaray gibi üniversitelerde mezuniyet törenlerine "Tutuklu Öğrencilere Özgürlük" sloganı damgasını vurdu. Özellikle hukuk öğrencileri yaşananların aldıkları hukuk eğitimiyle örtüşmediğinin altını çizdiler. Mezuniyet törenlerine ailelerin yoğun katılımı, yaşanan hukuksuzluğun daha geniş kitleler tarafından bilinmesini de sağladı. Meseleyi görmekten imtina eden bazı medya organları bile mezuniyet protestolarını vermek zorunda kaldı.
Mezuniyet törenlerine hükümet yetkililerinin, Bakanların katılımı haber bile olmadı, hatta birçoğuna katılamadılar bile. Burada ODTÜ'yü diğer üniversitelerden ayırmak gerek. Bütün üniversitelerde sadece tutuklu öğrenciler meselesi gündeme gelirken, ODTÜ'lülerin hakkında söz söylemediği hiçbir şey yoktu. Pankart açmayan, memlekete dair söz söylemeyen ODTÜ'lü değildir havası hâkimdi.
Tutuklu öğrenciler meselesi bütün bir muhalif gençliğin sorunu olmakla birlikte Kürt sorunu ile birebir ilişkili. Kürt sorununun çözümünde atılacak her adım, KCK ve DYG davalarından hapsedilen öğrencilerin özgürlüğünü direkt etkileyecek. Sorunun Kürt meselesiyle ilişkili olması hasebiyle, çözümünü Kürt Özgürlük Hareketi'ne bırakmak da yersiz.
Üniversitelerden mezun olan öğrencilerin mezuniyet törenlerinde yaptığı gibi her alanı sorunun dile getirildiği bir mecraya dönüştürmek gerekiyor. Bu hem hak ve özgürlükler açısından hem de Türkiye'de akademinin özgürleşmesi açısından önemli hamledir. Önümüzdeki dönem, geçmiş deneyimlerin kazanımlarıyla tutuklu öğrencilerin verdiği özgürlük ve eşitlik mücadelesinin yükselerek devam ettiği bir süreç olacak.
Tutuklu arkadaşlarımızı unutmayacağız
Devletin de üniversiteler açılıncaya kadar geçecek süreci boş geçirmeyeceği, tutuklu öğrenciler meselesinde birkaç kozmetik/teknik düzenleme yapacağı görülüyor. Ancak bu teknik düzenlemeler duruşma salonlarının kent merkezi dışına taşınması ve duruşmaların da tecrit edilmesi planını içeriyor. Üniversiteler kapalı oldu için öğrenci tutuklanmalarına "ara verilmiş" olması sebebiyle sorununun unutulacağını düşünmek ise saflıktır. Hiçbirimizin hapishanelerde hukuksuzca tutulan binlerce insanı unutmaya, yalnız bırakmaya niyeti yok. Tutuklu öğrenciler için yazılan bir basın metnindeki cümle ile bitirelim: "Ya özgürlük ya özgürlük, başka bir seçeneği tanımıyoruz." (AS/HK)