Bu coğrafyada ne zaman savaş tamtamları yükselse, bombalar patlasa, gerginlikler, kızgınlıklar artsa kendimi onların müziğine bırakırım.
Çünkü, düşünürüm ki bu coğrafyada Kardeş Türküler var oldukça, barış umudu da bitmez.
Kardeş Türküler, tek bir proje değil elbette. Kardeş Türküler’e 25 yıldır emek veren müzisyenler başka işlerde de karşımıza çıkar. Böyle zamanlarda Kardeş Türküler’i sahiplendiğimiz, özümsediğimiz gibi onları da özümseriz. Tıpkı Bajar müzik grubu gibi.
Kardeş Türküler’in coşkusuna, Bajar’ın haylaz şarkıları eşlik eder. Her bir şarkı, coşkuyla ilerlerken bir anda başka bir melodi gelir kulağa.
Bajar, bizim sokağın asi çocukları gibidir yani. Asla, dümdüz, tek düze olan bir şarkı sözü ve melodisini bulamazsınız.
Mesela, “Na na” şarkısı böyledir. Sokaktır, hayattır, ajitasyonu olmayan slogandır.
Bajar’ın dinleyicisini heyecanlandıran başka bir şarkısı da sanırım Michael Jackson’ın They Don't Care About Us Kürtçe yorumu.
Bajar, bugünlerde yeni albümü “Altüst/Ser û Bin” ile dinleyicisine ulaşıyor.
Albümün tanıtım konseri de 2 Ekim Çarşamba günü, İstanbul Taksim'de Babylon’da gerçekleşecek.
Konser öncesinde, Bajar’dan Vedat Yıldırım'la Kadıköy'de bir araya geldik.
O son albümün farklı yanlarını heyecanla anlatırken, ben de heyecanla sözünü çok kestim. Elbette o anlatmaya devam etti.
Dedi ki, “Bu albümde ilk kez Ahmet Arif, Özdemir Asaf, Sezai Sarıoğlu gibi şairlerin şiirlerini müziğe taşıdık.”
“Neden kadın şair yok?” diye soruyorum. “Bu konuda aslında duyarlılıkları olan bir grubuz. Özellikle kadın klavyeci aradık ve bulduk. ‘Rokçılar hep erkek vs’ derler ya, biz bunu kıralım istedik. Şair kadınlara yer vermek güzel olur ama biz daha şiir besteleme konusunda acemiyiz. İlk kez yapıyoruz. İlk kez böyle bir yola girdik zevkli bir yol. Bundan sonra Gülten Akın’la ve başka kadın şairlerle de devam edebiliriz" diyor.
‘Paralel dünyalar, hayatlar var gibi”
“Zor olmuyor mu her albümde iki dilli şarkılarla çıkıyorsunuz dinleyicinin karşısına? diyorum, şöyle yanıtlıyor:
“Bizim iki dünyamız var gibi. Bu dünyalar zaman zaman karışıyor, çarpışıyor. Paralel dünyalar, hayatlar var gibi. Türkiye enteresan bir ülke. Türkiye hiç yan yana yaşamayı beceremedi bu anlamda. Çünkü, bir arada yaşamanın kurumları yok. Evde Kürt yaşıyorsun dışarı çıktığında başka kimlikle devam ediyorsun. Elbette zorlanıyorsun. Bu sadece Kürtler için geçerli değil, Aleviler için de geçerli. Başka halklar için de geçerli. ”
Söyledim ya o heyecanla anlatıyor, ancak ben de heyecanla sormaya, konuşmalarını bölmeye devam ediyorum. Albümün adının nereden geldiğini soruyorum..
“Bizim albüm isimlerimiz sanki hep bir birini tamamlıyor gibi. İlk albüm ‘yaklaştı’, 'Nebze' Fırat Suyu Marmara’ya kavuşsun mottosu vardı.
"İkinci albüm ‘hoş geldin’, 'Bixêr Hatî' idi. Sonra tanıştık ve ‘altüst’, 'Ser û Bin' dedik. Gerçekten bir altüst süreci, iyi ve kötünün çok içe içe geçtiği olumlu ve olumsuzların iç içe geçtiği bir dönemdeyiz.
“Ne olursa olsun bir insan haksızlığa uğruyorsa bir yerde sesini yükseltir. Bizim gibi bir memleketlerde biraz gecikiyor o süreç. Deprem gibi. Sıkışıyor, sıkışıyor ve bir yerde patlıyor. Hukuk, siyaset geniş bir alan böyle. Bu bir enerji patlaması oluyor.”
Yine bölüyorum tabii, “Benim en sevdiğim Bajar şarkısı ‘hoş geldin’ diyorum” O da albümlerin soundlarını anlatıyor:
“Bizim albümlere genelde alternatif, rock diyorlar. Bu albümü kaotik olarak tanımlayabilirim. Aslında bir müziği bir kalıba sığdırmaya çalışmak da hoş bir durum değil. İlla bir yere sıkıştıralım kaygısı yok bizde. Çünkü o ismi verdiğiniz an müziği de oraya sıkıştırıyorsunuz. Biz daha hikâye soundlu ilerliyoruz. Şarkıların hepsinin hikâyesi var. 'İstanbul’un dibi' şarkısı mesela”
“Midyeyi yapamadım şarkısını yaptım”
Hemen anlatmasını rica ediyorum:
“Birgün Belçika’ya gitmiştik, Kardeş Türküler ekibiyle, bize midye yedirdiler. Ben de 'İstanbul’a dönünce aynısından yapacağım' dedim. 'Taksim’e gidince alayım' dedim. Burada yok dediler Tarlabaşı’nda bir yere yönlendirdiler. Gittiğim binada küçük bir kapıdan aşağı iniyorsunuz keskin bir koku. Midye tepeleri, çocuklar… O kokunun içinde nasıl çalışıyorlar o çocuklar? Kim bilir o çocuklar orada kaç saat çalıştırıyorlar? Ben ondan sonra vazgeçtim o midyeyi yapmaktan ama şarkısını yaptım.”
“Mesela 'Xwedêneda' diye bir şarkımız var. Sözleri ironik. IŞİD’den kurtulan bir Ezidi kadın var kara çarşafı üzerinden atıyor altından renkli elbisesi çıkıyor ona yönelik bir şarkı.”
"İnsan insana baka baka kararıyor"
“Hep merak etmişimdir, on binlerce kişinin bir sanatçıyla ortak olup aynı şarkıyı söylemesi sanatçı da nasıl bir his yaratır?” diye. Yıldırım bu soruyu da “Sahne hayatın en gerçek hali gibi oluyor o an” diyerek yanıtlıyor:
“Sahne ve seyirci ile buluşmak çok gerçek. Gündelik hayatta hep başkaları ne der bakış açısı var. Ama sahnede o hemhal durumunda bu yıkılıyor. İnsan yüzleri başka hale bürünüyor. Aslında öyle olmamız gerekir. Ama bunu, gerçek hayatta yapmamız çok zor.
“Belli bir yabancılaşma içindeyiz, modern hayat bizi çok köreltti. Çünkü, doğa ile ilişkimiz koptu. Üzüm üzüme baka baka kararır ya sanki insan da insana baka baka kararıyor.”
“İnsanlara ulaşma kanallarımız engelleniyor’
Yine sözünü kesiyorum Yıldırım’ın, siyasi konulardan ilerlemek istiyorum. Ne de olsa ben de haylaz bir dinleyiciyim.
“Herkesin her şeyin bir siyaseti var. Bir Popçu’nun da siyaseti var. O bir hayatı savunuyor ben de bir hayatı savunuyorum. Siyasetten nasıl etkilenmeyelim? Toplumsal ruh halimiz her şey oradan etkileniyor. Bu ülkede her şey alt üst olmuş durumda. Güçler ayrılığı bile alt üst oldu.
“Bizim insanlara ulaşma kanallarımız çok engelleniyor. Rock festivalleri yapılıyor. Buralarda Türkçe dışında müziklere yer verilmiyor. Sadece Kürtçe demiyorum. Başka kültürler de yok sayılıyor. Bu hep böyleydi. Eskiden yine Barışa Rock vardı. O da bitti. Birçok festival çok ana akım hale geldi. Oralara giremiyoruz.
“Dille ilgili bir türlü barışamadık. Kürtçe söylediğimiz için böyle. En muhalifi bile Kürtçe ile barışık değil. İngilizce şarkı söyleniyor bu ülkede. Kürtçe söylenemiyor. İngilizce de söylesin derdim bunla ilgili değil, ama kimse Kürtçe şarkı söylenmesini istemiyor.
“Ben de vergi veriyorum. Bu ülkenin bir yurttaşıyım. Belediyeler, kamu, festival yapıyor oralara da giremiyorsun. Bu da ciddi bir sorun. Bunlar bizim ahımız. Bu çok ayıptır. Mesele sadece resmi ideoloji değil, insanların da ayıbı.
"Her festivalde durum şu: Türkçe çalar Türkçe oynar. Burası bizim kızgın olduğumuz nokta. Çünkü haklıyız ve hakkımız yeniyor.”
Bajar'ın, Vedat Yıldırım’ın sözlerini bölemiyorum....Dinliyorum.
Bajar Hakkında Boğaziçi Gösteri Sanat Topluluğu'nun bir projesi olan Bajaj'ın yolculuğu 2007'de başladı. "Nebze – Yaklaş" adlı ilk albümleri 2009 yılında yayımlandı. "Hoş geldin / Bixêr Hatî" 2013 yılında dinleyicilere sunuldu. Kardeş Türküler'den Vedat Yıldırım ile Burak Korucu'nun solosonu üstlendiği grup, Cansun Küçüktürk, Halil Arslan ve Ethem Saran'dan oluşuyor. Bajar, Kıvanç Sezer'in 2016 yapımı "Babamın Kanatları" filmine yaptığı müzikle 53. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde en iyi müzik ödülüne değer görüldü. Son albümü,"Altüst/Ser û bin" BGST Records etiketiyle yayınlandı. |
(EMK)