Geçtiğimiz günlerde dünyanın en saygın yaylı dörtlülerinden biri olan Arditti Quartet ve Paris'teki müzik araştırmaları enstitüsü IRCAM'dan (Institut de Recherche et Coordination Acoustique / Musique) gelen bir haber yeni müzik alanında göğsümüzü kabartan gelişmelerin müjdecisi oldu.
Yakında 40. sanat yılını kutlayacak olan Arditti Quartet, geçen hafta besteci Turgut Erçetin'in ikinci yaylı dörtlüsü "Contra-statement"ı (Karşı-ifade), çağdaş müzik sahnesinin önemli merkezlerinden biri olan IRCAM'da seslendirdi.
Henüz 28 yaşında olan Erçetin, kısa zamanda dünya müzik sahnesinde elde ettiği başarılar ve özgün müzikal dili nedeni ile aslında çağdaş müzik dinleyicisinin birkaç zamandır yakından tanımaya başladığı bir isim.
Kuşkusuz Erçetin'in müziğindeki bu müzikal dili ve etkiyi ele alırken kendisinin ideolojik söylemine de kesinlikle değinmek gerekiyor. Zira, kendisi ile daha önce yapılan bir röportajda, müziğinin, politik eylemlerinden, politik her türlü eyleminin de yazdığı müziklerden türediğini belirten genç besteci için müziğin kendisi ideolojik bir ifade aslında. Bu nedenle Erçetin'in müziğindeki politik ve eleştirel dışavurum, bestecinin eserlerinde sıkça rastladığımız bir ifade.
* Fotoğraf: Burcu Orhon.
Arditti Quartet'ten önce, çağdaş müzik sahnesinin bir diğer önemli topluluğu The JACK Quartet için yazdığı ve Ekim ayında Stanford Üniversitesi CCRMA'da (Center for Computer Research in Musical Acoustics) seslendirilen ilk yaylı dörtlüsü "December" da, tıpkı IRCAM'da seslendirilen yeni eseri gibi politik bir içeriğe sahipti.
Daha önce, Hrant Dink suikastı gibi başka politik konuları da ele alan eserler yazan Erçetin'in, bu eserinden özellikle bahsetmemin nedeni ise, söz konusu bestenin Hollanda merkezli Gaudeamus Ödülü'ne aday gösterilmesi. 19 Aralık Hayata Dönüş Operasyonu'nu konu edinen bu eser geçtiğimiz günlerde çağdaş müzik sahnesinin prestijli ödüllerinden biri olan Gaudeamus Ödülü'ne aday gösterilen birkaç eserden biri oldu.
1957'den beri Norgard, Andriessen, Oliveros ve Globokar gibi önemli bestecilere verilen Gaudeamus Ödülü'ne aday gösterilen eser, 5 Eylül'de festival kapsamında Hollanda'da seslendirildi.
Yazıma bestecinin IRCAM'da Arditti Quartet tarafından seslendirilen ikinci yaylı dörtlüsü ile devam etmek istiyorum. Kendisiyle konuştuğum Erçetin'in diğer eserleri gibi politik bir içeriğe sahip olan bu çalışmasının öncekilerden farkı ise salt yaşanmış bir olayı değil, yaşıyor olduğumuz bir süreci konu edinmesi.
"Benjamin, belleğin geçmişi keşfeden bir araç olmadığını, geçmişin tiyatrosu olduğunu söyler ve bellek için geçmiş deneyimin bir kanalı der ya, işte çoğumuz bu tiyatroda dekorları devletçe sürekli değiştirilen türlü oyunlara alkış tutarak ortak geçmişimizi hatırlamaya mahkum ediliyoruz ..." diyor Erçetin ve şöyle devam ediyor :
"Bir yerde sınava yetişmek için koşturan bir öğrenci okula varana kadar filanca yerde başka bir öğrenci tutuklanıyor. Diğer bir yerde, bir kahvede mesela, birileri taş dizene kadar başka bir mahalle tüm kimlikleri ile haritadan silinmiş, yerine rezidanslar dikilmiş oluyor. İnsanlar bu yazıyı okuyana kadar belki Diyarbakır sokaklarını savaş alanına çeviren polisler aklanacak, kollanacak. Tıpkı aynı insanlar başka bir haberi okuduklarında Hrant'ın katilleri kollanıp, terfi ettirildiği gibi. Ve sahnelenen oyunlarda ne yerle bir olan mahallelerden ne de tutuklanan öğrencilerden bahsedilecek ve içimizden birileri her gün yeniden, başka bir biçimde unutacak bu zulmü ... Fakat içimizden başka birileri de 'bahsedilmeyenlerin tarihine' çektikleri filmlerle, yaptıkları resimlerle, kendi yazdıkları oyunlarla tanık olmayı sürdürecek."
"Contra-statement" konusunu tam da böyle bir süreçten alıyor. Ve bestecinin deyimiyle "bahsedilmeyenlerin tarihine" tanıklık etmek çabasıyla kendi sürecini başlatıyor. Çünkü Erçetin'e göre ortak geçmişimiz devletin sürekli müdahalesi ile karşı karşıya - tıpkı dekorları sürekli değiştirilen bir tiyatro oyunu gibi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in sanatı "terörist propaganda aracı" olarak tanımlaması, Erçetin için ortak geçmişimize karşı böyle bir müdahale :
"Devletin bugün ve daha önce tanıklık ettiğimiz sanat karşıtı bir çok eylemi, Bakan Şahin'in açıklamaları da dahil, sağcı irrasyonalitenin örneklerini teşkil ediyor. Ne var ki, bu tür olayları değerlendirirken yapıtın tasarım sürecinden bağımsız değerlendirilmemesi, süreçte hangi tarihsel bağlama tanıklık ettiği ve bu bağlamı nasıl anlamlandırdığı üzerine de düşünülmeli bence."
"Sanatın, 'terörist propoganda' veya başka bir sıfatla suçlu kılınması, sürekliliğini sağladığı bağlamdan, dolayısıyla toplumun kendi gerçekliğinden koparılma çabası değil midir?"
"Burada asıl söz konusu olan tek başına yapıtın değil, tasarlandığı sürecin de iktidarca suçlulaştırılması ve / veya yalnızlaştırılarak bu süreçte neler yaşandığının unutturulma çabasıdır. Çünkü bugün suçlulaştırılan sanat, örneğin Grup Yorum şarkıları, aslında birer tarihsel tanıktır. Ve fiziksel olarak zaman içinde değişime uğrasalar bile tanıklıklarından kaynaklı bir çeşit belgeleyici halini terk edemezler."
Eserin isminden dolayı ("Karşı-ifade") bestecinin müziğinin Bakan Şahin'in açıklamalarına bir cevap olup olmadığını sorduğumda ise şöyle cevap veriyor genç besteci :
"Yazdığım eserin, Bakan Şahin'in her zamanki hadsiz açıklamarından birine cevap olarak değil, şimdiki iktidarın birbirinin devamı olan saldırgan eylemlerine bir tanık olarak değerlendirilmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü insan bedeninin işgalini sözde ahlak çerçevesinde meşru gören kadın düşmanı zihniyet ile insanların yaşam alanlarının işgalini meşru gören, kendini sömürü ve katliamlarla besleyen emek düşmanı zihniyet arasında bir fark yok. Daha doğrusu burada iki ayrı zihniyet yok."
"Böyle bir sağcı zihniyet için, kendi tekil devamlılığını sorgulayan ve kendi fantezi dünyası ile biçimlendiridiği resmi ideolojiyi müzakere etmeyen her 'öteki' bir 'terörist' olabilir. Bu bir kadın olabildiği gibi, bir Kürt çocuğu, solcu ve Ermeni bir gazeteci, poşu takmış bir öğrenci, hakkını arayan bir emekçi, bir müzik grubu ya da kendi mahallesinde kendi bildiği gibi yaşama derdinde olan biri olabilir."
Doktora öğrenimini tam burslu olarak Stanford Üniversitesi'nde araştırma görevlisi olarak sürdüren Erçetin'in müziğinin karakterini belirleyen bir başka özellik ise müziğin politik olduğu kadar fizik ve matematik gibi bilimlerle iç içe geçmiş ve yarattığı sonuç nedeni ile bir çok dinleyicide beklenmedik bir etki oluşturan son derece akademik bir müzik olması.
Bu nedenle Erçetin'in Arditti Quartet için yazdığı eseriyle ilgili merak ettiğim bir diğer unsure, topluluğun performans bağlamında genç besteci ile eser özelinde paylaştığı fikirlerdi. Topluluk provalarda eserin yaylı dörtlüsü için yeni bir dile sahip olduğunu sıkça dile getirmiş. Bu nedenle eserin kompleks ve soyut dili üzerine oldukça yoğun bir çalışma yürütülmüş. Ve benim de performans kaydından dinlediğim kadarı ile bu yoğun çalışma çoğumuzun fazla alışık olmadığı, farklı, etkileyici ve tanıklık ettiği süreç kadar sert bir müziğin oluşmasına neden olmuş.
Bu yaz IRCAM dışında BKA - Mehringdamm, Berlin'de "Unheimlich" adlı eseri seslendirilen Erçetin'in, Gaudemaus Festivali sonrası yeni yazdığı eserler gelecek sezon içerisinde çeşitli topluluklar tarafından seslendirilmeye devam edecek. Bu topluluklar arasında son dönem oldukça önemli performanslara imza atan Talea Ensemble ve Berlin'li Ensemble Adapter gibi yeni kuşak topluluklar olduğu kadar, on yıllardır çağdaş müziğin önemli yorumcularından olan Stuttgart Neue Vokalsolisten gibi saygın topluluklar da mevcut. (SK/AS)
* Sami Kısaoğlu, Müzikolog.