Türk medyasının başarısızlığının yapısal nedenlerini irdelerken karşımıza dört temel faktör çıkıyor: İktidar, profesyonellik, şeffaflık, mülkiyet yapısı .
İktidarla mesafe
Türk medyası, sadece siyasi değil, ekonomik, askeri ve ideolojik iktidara karşı mesafeli olamadığı için, okur ve yurttaşın değil devletin yayın organı gibi yayın yapıyor. Oysa ki herhangi bir medya organı, teorik ve ticari olarak, tek tek ve toplu olarak okur ve yurttaşlara hitap etmek ve ürettiği yayını on(lar)a satmak durumunda. Bir gazete, iktidarın sesi olduğu sürece, yani özgür ve bağımsız olmadığı sürece başarısız olmaya mahkumdur . Gazete, karşı-iktidarın aracı, sesi, sözcüsü olmalıdır.
Buradaki 'iktidar' kavramı, sadece gazetenin dış iktidarla ilişkileri bağlamında kullanılmıyor. İktidar, çoğunluğun, okurların, yurttaşların ve belki de en önemlisi çalışanların karşıtı olan bir kavram anlamında kullanılıyor. Dolayısıyla'Foucault'cu' anlamda karşı-iktidar olamayan herhangi bir yayın organının bugünkü Türk medya manzarasında herhangi bir değişiklik önermesi, yaratması söz konusu değildir . Karşı-iktidar, gazetecilik çalışmasında, kullanılan dil ve söylemden çalışma tarzına, haber ve haber işleme tarzından iç yapıya kadar her alanda mevcut egemen medyadan farklı, hatta karşıt bir tutum gerektirir.
Yerel alanda da, yerel siyasi, iktisadi,mali ve ideolojik odaklara yamanmış bir yayın politikası değil, yerel yurttaş ve okura dayanan bir yayın politikası oluşturmak şarttır.
Profesyonellik
Profesyonellik, bugünkü Türk medyasının kanayan yaralarından biridir. Medyada habercilik değil propaganda yapıldığı için, haberciliği, gazeteciliği, yazarlığı en iyi yapanlar değil, iktidarın görüşlerini en iyi yansıtanlar makbul gazeteci sayılmaktadır. Egemen medyada çalışan gazetecilerin mesleki düzeyi de bu nedenle eksilerde seyretmektedir. Üstelik büyük gazetelerde çalışabilmek, köşe sahibi olabilmek için, mesleki beceri ve yetenek değil, iktidara yakınlık ya da eş-dost ilişkileri tayin edici kriter haline gelmiştir.
Yerel medyada da, bir işi en iyi yapanlar, bir kişi ya da bir ideoloji temelinde değil, bir gazetecilik anlayışı çevresinde bir araya getirilmelidir. Gelir kaynaklarına gazete yönetiminde ya da yazı işlerinde imtiyaz tanımak ya da söz dinler eş-dost ile çalışmayı yeğlemek yerelde de başarısızlığın garantilerinden biridir.
Şeffalık
Şeffalık, Türk medyasının her aşamasında en çok aranan nimetlerden biridir. Bırakın okurları, yurttaşları, çoğu zaman çalışanlar ve hatta yöneticiler bile, gazetenin gerçek sahip ya da sahiplerini ve tayin edici bir çok kararın nasıl, ne zaman, kimlerle birlikte alındığını bile bilemez. Şeffaflık yönetimin sağlaması gereken bir mekanizmadır. Yönetim, gazete ile ilgili en küçük ayrıntıyı dürüst bir şekilde tüm yönetici ve çalışanlarına düzenli bir şekilde aktarmalı. Bu durum, yönetici ve çalışanların da sorunların çözümüne katkıda bulunmasını sağlamasının yanında, güçlü bir kurumsal kimliğin oluşmasına hizmet edecektir. Yönetici ve çalışanların gazeteyi kendi gazeteleri olarak benimseyebilmeleri için, olumlu ve olumsuz tüm boyutlarına katılmaları için şeffaflık şart. İkitelli medyasındaki çalışanların, kendilerini 'yazılı kağıt fabrikasında yabancılaşmış robot işçiler' olarak görmelerinin ve hissetmelerinin zemini ancak böyle kaldırılabilir.
Daha küçük bir birim olan yerel gazetede, şeffaflık daha kolay ve daha etkilidir. Yöneticilerin beceri, yetenek ve dürüstlüğü de işte bu şeffaf yapı sayesinde ortaya çıkar .
Mülkiyet..
Mülkiyet yapısı, bir gazetenin geleceğini hatta varlığını yani hayatını tayin eden en önemli unsurlardan biridir. Bugünkü tekelci Türk medyasında, gazete, radyo ve televizyonların mülkiyet ve yönetim biçimi de tekelci iktidar cinsinden olduğu için büyük bunalım yaşanmaktadır. Türk medyasının kaderi bir-iki Genel Yayın Yönetmeni ve işverenin iki dudağı arasında olduğu için bu yöntem yerel basının da intiharı konusunda sağlam bir güvencedir. Gazetenin gerçek sahibi, aslında emek ile sermaye arasındaki ilişkinin dengeli bir şekilde kurulmasıyla sağlanabilir . Gazete yönetici ve çalışanlarının, mülkiyet üzerinde hak sahibi olmadığı mekanizmalarda, gazetecinin, muhabirin, yazarın, çalışanın bir emir kulu olması kaçınılmazdır. Kollektif yönetim, yönetim ile çalışan arasında doğru ve hakça bir denge, yani çalışanların egemenliği bir gazetenin başarısı için olmazsa olmaz koşullardan biridir.
Yerel bir gazetenin başarısını güvence altına alabilecek bir kaç somut önlem daha sıralanabilir ya da tersine bunların yokluğu başarısızlığın güvenceleridir:
* Yöneticiler dürüst ve tutarlı olmalı, bir gün söylediğini ertesi gün inkar etmemelidir
* Çalışanların sigorta, kadro, sendika gibi temel hakları tartışmasız geçerli olmalıdır.
* Çalışanlara emeklerinin karşılığı olan hakça bir ücret garanti edilmelidir.
* Reklam geliri uğruna yayın politikasında reklam verene şirin görüneceği sanılan değişiklikler yapılmamalıdır.
* Gazetenin özgür ve bağımsız yayıncılık anlayışına gölge düşürecek ticari etkinliklerle uğraşılmamalıdır.
* Gazeteye emek vermeyenin söz hakkı olmamalıdır.
Sonuç olarak, Türk medyasının temel hastalıklarından, olumsuzluklarından, sakatlıklarından radikal bir şekilde uzaklaşılmadan hiç bir olumlu girişim başarı kazanamaz. Beceriksizlik ve iyi niyet eksikliği önemli bir faktör olsa da, başarısızlığın temel garantisi olan iktidar konusundaki sakat hatta bireyci anlayış, ilk başta olumlu gibi görünen bir çok yeniliği aslında berhava eder.
Sonuçta ulusal ya da yerel düzeyde, eskilere bir yenisi daha eklenir o kadar. Bu yeni de aslında çok eskidir.