Sabah gazetesinden ayrılan bir grup yönetici, muhabir ve yazar, "Vatan" adıyla yeni bir günlük gazete yayınlayacaklarını açıkladılar.
"Yeni oluşum"a övgü
Bazı İnternet sitelerinde yer alan bu haber, daha sonra da Doğan Medya Grubu'nun yayın organlarında "Yeni Oluşum" benzetmesiyle ve övgüyle kamuoyuna duyuruldu.
İnternet sitesinde yer alan bilgiler, Aydın Doğan'ın söyledikleri ve Doğan Medya Grubu organlarında yayınlananlara bakılacak olursa, Doğan Medya Grubu'nun "Vatan" gazetesine açık destek verdiği görülüyor.
Öte yandan, gazetenin "özgür" olacağı hatta "Bağımsız Gazeteciler Grubu"nun bir ürünü olacağı öne sürülüyor. Bir de İngiliz "The İndependent" (Bağımsız) gazetesi gibi olacağı da yazıldı.
Kaderi kedere boğuyor
Bu girişimde o kadar çok "yanlış" ve "gizleme" var ki... Yine de medyanın özellikle de Doğan Medya Grubu'nun öne çıkardığı, övdüğü, yücelttiği her fikir, tutum ve girişim gibi Vatan'ın da kaderi daha baştan kedere boğuluyor.
Özgürlük, bağımsızlık gibi kavramların gazetecilikte ne anlama geldiğini Türkiyeli gazeteciler uygulamada belki şimdiye kadar göremediler, yaşayamadılar ama, hiç olmazsa teorik olarak ne demek olduğunu biliyorlardır herhalde.
Tayin edici "unsur"
Yurtdışındaki somut örnekleri de öğrenebilirler: Le Monde, Canard Enchaine, Charlie Hebdo, Tageszeitung, Private Eye, İndymedia, vb...
Vatan'ın yeni "sözcüsü", Sabah'ta iken genel yayın yönetmenliğini "Benim için tayin edici olan patronuma para kazandırmaktır" mealinden bir açıklamayla tanımlayarak ne tür bir gazeteci olduğunu faş etmişti.
Andıç sabıkası
Girişimin başındaki bu kişi, daha da vahimi, Andıç sabıkalısıdır. Normal koşullarda böylesine vahim bir itham altında kalan birisi, bırakın "özgür ve bağımsız gazete yönetme"yi, insan içine bile çıkmamalıdır. Aynı kişi, bir röportajında, "delik ayakkabıları"ndan sözediyor.
Kusura bakmayın ama bu tür "sınıf atlama" durumları sadakat, dürüstlük ve istikrar derslerinden genel olarak sınıfta kalmaya yol açar. Doğan Grubundaki meslektaşı da bu türün tipik örneklerinden biridir.
Piere Bourdieu, bu meseleyi, "sosyal-kültürel sermaye" analizinde ve "Distinction" başlıklı çalışmasında derinleştiriyor.
Sınırlı ve sanal iktidar
Mesleki yaşamında, bağımsız ve özgür gazetecilik adına bir tek olumlu tutum ya da düşüncesi hatırlanmayan bir kişi, Tunceli-Ankara-Günaydın-Sabah güzergahında birlikte çalıştığı gazeteciler tarafından bile nasıl değerlendirildiğini, algılandığını herhalde biliyordur.
Özgür ve bağımsız gazeteciliğe özenen birinin bir nebze inandırıcı olabilmesi için geçmişinin ve kişiliğinin pürüzsüz olması gerekir değil mi?
Ama toprağı bol olsun Foucault, mesele iktidar olunca insanın nelere kadir olduğunu anlattı durdu hayatı boyunca. Vatan'ın yeni patronu, ele geçirmeye çalıştığı iktidarın, sanal ve sınırlı olduğunun bilincinde olmasa bile...
20 yılda neler oldu
2002 Türkiye'sinde bağımsız ve özgür gazete çıkarmak isteyen her kişi, grup ya da kuruluş, özellikle 1980 sonrası dönemde gelişen egemen medya ideolojisini ciddi bir şekilde sorgulamadan işe koyulamaz.
İş salt ideolojiyi sorgulamakla da bitmiyor tabi. Son 20 yılın uygulamalarını eleştirel süzgeçten geçirmek, gazete, haber, haber kaynağı, muhabir, okur, yurttaş, kamu çıkarı, demokrasi gibi temel kavramları yeniden tanımlamak, devlet-toplum ve iktidar-medya ilişkilerini yeniden betimlemek de gerekiyor.
Soralım şimdi: Vatan neden çıkıyor?
Yöneticisi bu gazetenin "Sabah" gibi olacağını da ifşa etti. O kadar güçlü bir kişilik ki, vakti zamanında Sabah'a tamamen kendi damgasını vurmuş olduğunu da açıklıyor.
Aslında açık veriyor tabii... Gazetelerin, genel yayın yönetmeninin kişiliğini değil, yayın yaptığı toplumun, hedef kitlesi olan okurlarının, kolektif sosyolojinin özelliklerini yansıtması beklenir.
Anlaşılan bir "2. Sabah" vakası yaşayacağız.
Ya da Dinç Bilgin'siz bir Sabah... Gerek var mı? Tabi şimdi Aydın Bey destek vermiş, ayrıca da seçim zamanı filan, bu arada bir gazete çıkarsa fena mı olur?
Hikmet-i sebebi
Oysa ki her gazetenin bir hikmet-i sebebi vardır. Her yayının siyasi, ideolojik, ekonomik, sosyolojik , kültürel bir gerekçesi, zemini olması gerekir.
Piyasaya sürülen yeni marka bir çiklet gibi gazete çıkarılmaz. Gazete son derece siyasi ve toplumsal bir varlık. (Ayrıntı için bkz. Medyamorfoz -Avesta yayınları- kitabının 11. sayfasındaki "Her gazetenin bir varlık nedeni vardır" başlıklı makale).
"Neden, kime, nasıl gazete çıkarılacak?" sorusunu sordu mu acaba bu yönetici.
"İndependent" örneği bu bakımdan ilginç:
İngiltere gazete piyasasında, 1980'li yıllarda, liberal-sağ eğilimli The Times gazetesi Murdoch tarafından satın alınıp dönemin başbakanı Margaret Thatcher'in neredeyse aşırı-sağ politikalarının sözcülüğüne soyunmuştu.
Bu durum, Times'da sadece bir grup yazar ve muhabirin gazeteden ayrılmasına neden olmamış, çok sayıda okur da Times'ı bırakmıştı. Keza aynı dönemde, Guardian da orta-sol yayın çizgisinden muhalefetteki İşçi Partisi'nin içinde de güç kazanmaya başlayan daha radikal bir solun temsilcisi gibi yayın yapmaya başlamıştı.
Daily Telegraph'dan bir grup
Bu sola kayış da Guardian'ın önemli bir kitle oluşturan ılımlı okurlarını gazeteden uzaklaştırmıştı. Dolayısıyla orta-sağ ve orta-solda geleneksel gazetelerinden gayrı memnun bir okur kesimi çıkmıştı ortaya.
İşte bu ortamda, sağcı Daily Telegraph gazetesinin mali haberler editörü bir grup meslektaşı ile birlikte, borsadaki tanıdıklarının da desteğiyle, bağımsız ve orta çizgiyi izlemeye çalışan geniş okurlu bir "serious paper" (Popüler basına karşıt olarak ciddi gazete) çıkarmak için kolları sıvadı.
İndependent örneğinden de anlaşılacağı üzere, bu gazetenin hem özgün bir siyasal kimliği, iki uca eşit uzaklıkta durmaya çalışan bir yayın politikası ayrıca da, belki de en önemlisi toplumda bir ihtiyaca yanıt veren varlık nedeni vardı. Bunların hiç bir Vatan'da yok! Bu nedenle de Vatan, ne Bağımsız olabilecek ne de Özgür...(RD/NM)