Fotoğraf: Mehmet Turgut Kırkgöz, Pexels
Fransa’da başlatılan #theuncover kampanyası kapsamında; toplum içinde emzirmeyi normalleştirebilmek amacıyla optik bir illüzyon yaratarak okuyucuya emziren anne görüntüsü veren dergi kapakları tasarlandı. Sadece Fransa’da da değil, tüm dünya genelinde senelerdir süren bir tartışma konusu olan “kamusal alanda emzirme” meselesini, biz de her kuşaktan birer kadın ve erkeğe sorduk.
1946-1964 yılları arasında doğan ve “Baby Boomer” olarak adlandırılan kuşağa mensup kadınlar da erkekler de, bu durumu daha çok “adab-ı muaşeret” ve “örf, adetler” ile ilişkilendirirken, X Kuşağı kadınları “kendi yetiştiği aile ortamından aldığı doneler” ve “Türkiye’nin yapısı” gereği çocuklarını kamusal alanda emzirmeyi pek tercih etmediklerini, çok zorunda kalırlarsa üzerlerine örtecek bir şey bulmaya çalıştıklarını dile getirdi. Yine aynı kuşağa mensup erkekler ise, “zorundaysa tabii beslesin ama herkesin gözünün önünde yapılmasının bir anlamı yok” görüşünde.
Y Kuşağında ise bu durum biraz değişime uğruyor. “Fikren normal olduğunu ama içselleştiremediğini” söyleyen bir kadının yanında Y Kuşağı bir erkek ise kadınların kamusal alanda emzirmekten çekindiği için uygun bir yer aramasını, “söz konusu aç bir bebeğin karnını doyurmak olduğu için bir annenin bunu erteleyip daha müsait bir yere gitmeyi beklemesi bence absürt ve başta bebeğe yapılan bir haksızlık” olarak değerlendiriyor.
1996-2015 doğumlu Z Kuşağı’nın hem kadın hem erkekleri, “beni ilgilendirmez”, “çok normal ve herkesin de normal karşılaması gereken bir şey” görüşünde. Z Kuşağı kadınları, sokakta başka bir kadının emzirmesinin çok normal olduğunu dile getirirken, kendisinin böyle bir durumda “Türkiye’deki algılar” yüzünden beslemekten çekineceğini söylüyor.
“Gelecek nesilleri yetiştirmekle ilgili kaygıların hep annelikle ilgili tartışılması, anne sütünün önem kazanması on dokuzuncu yüz yıla kadar uzanır. ‘İyi annenin emziren anne olması’, ‘doğumdan hemen sonra çocuk emzirmenin çocukla yaratılan olumlu bağ’ meselesi günümüzde de kadınlığı ‘iyi’ annelik üzerinden tanımlayan yaklaşımlardır.”[1] Emziren anne iyidir düşüncesi ile hem bebeğin tüm bakımı emzirme ile bağdaştırılıp anneye yıkılıyor hem de “kutsal” sayılan, “iyi” görülen annelik ve emzirme, kamusal hayatta ayıp karşılandığı için kadınlar eve hapsediliyor veya sokakta çeşitli tuhaf bakışlar altında bebeğini beslemeye çalışıyor.
Anne Sütü ve Emzirme Danışmanı Kibar Özdemir ise, kadınların dışarıda emzirmek zorunda kaldıkları zaman kaygılandıklarını ve emziren annelerde oluşan bu yüksek stres ve kaygı halinin de sütün azalmasına yol açabileceğini söylüyor.
“Genelde çalışan anneler veya dışarıda emzirmek istemeyen anneler önceden sütünü sağıp, biberonla veriyorlar fakat biberon, bebeğin tanışmasını istemediğimiz bir şey çünkü anne memesi ile biberonu emme tekniği tamamen birbirinden farklı.”
“Topluma bunun normal olduğunu, memenin cinsel bir obje değil aslında o anda bebeğin beslenmesini sağlayan bir organ olduğunu, annelere de emzirmenin gayet doğal olduğunu, eğitimlerle öğretmemiz gerek. Her alanda her yerde belki bunu sağlamak bununla mücadele etmek çok zor. Her yerde emzirme odaları gibi bir alan bulmak çok zor.”
Kadınlar için en yüce ve kutsal gerekliliğin annelik olduğunun her fırsatta vurgulandığı böylesi bir dönemde, kamusal alanda emziren bir kadını görünce parmakla gösterilmesi ise üzerine çokça düşünülmesi gereken bir konu.
Erkek egemen toplumda kadın memesine ve emzirmeye böylesine anlamlar yüklenmesi, kadınları sokakta baskı altında hissettirmeye devam edecektir. (EK/AS)
[1] Feryal Saygılıgil “Bir Kadın Grevi” Güldünya Yayınları