Çocukluğumun en canlı anılarından biri, dünyaya merhaba dediğim sakin Trakya kasabasının en yüksek binalarından biri olan dört katlı iddiasız apartmandaki evimizin camından başımın üzerinde paraşüt olarak tuttuğum tencerelerle atlayıp yavaşça aşağıya süzülüşümdü. Çok zaman sonra bunun mümkün olmadığını kavradığımda bile içimden bir his rüya görmediğimde ısrar ediyordu.
Şimdi, geçtiğimiz günlerde bu dünyadaki ikinci ayını terennüm eden Melih Yusuf'un bir santim olsun ilerlemek için icat ettiği ilginç figürleri izledikçe, büyümenin biraz da seyahat özgürlüğünü kazanma mücadelesi olduğunu düşünmeye başladım.
Eh, bu zorlu mücadelede bebeğin hayalgücünün -tencere de dahil olmak üzere- her türlü aracı kullanması da meşru kabul edilebilir.
Hayat yolculuğu!
Genelde "yaşam mucizesi" gibi adlar verilen belgesellerde, dokuz ay içinde birkaç hücreden mükellef bir insana dönüşen fetüsün ilk zorlu seyahati de doğum olarak anlatılır. Bebeğin, anne rahminden dış dünyaya hepi topu 15 santim süren yolculuğun yorgunluğunu üzerinden atıp yeni hedeflere yelken açmak için çalışmalara başlaması, duruma göre bir-iki ay alıyor. Gerçi modern tıp sayesinde artan sayıda bebek kestirmeden sezeryanla başını dışarı çıkarıyor ama olsun, insan ev değiştirince bile sarsılıyor, dünya değiştirmek hiç kolay değil.
Peki, geldiği yeri benimseyip keşfe çıkmak isteyen bebek ne yapacak? Eline koluna hakim olmayı öğrenip, gücünü toplayıp yuvarlanmaya başlaması en az üç-dört ay, dört ayak üzerinde ilerlemeye başlaması bir o kadar daha; en nihayet ayağa kalkıp yol kat etmesi de bir yılı geçiyor. Bunca zaman eline verilen oyuncaklarla geçmez, çok sıkıcı, o yüzden sevgili bebek başka bir yol bulmalı.
Anlaşılan bu dönemde en güvenli seyahat aracı anne ve daha da uygun olanı da baba. Canın sıkıldı, yataktan kalkıp salona mı gitmek istiyorsun, bas yaygarayı, titret dudağını, hop demeden konforlu bir kucağa yerleşirsin. Karın ağrısına en iyi gelen uçtu-uçtu yapmak, gaz çıkarmak için de zıplamak. Şoförün gittiği yeri, oturma pozisyonunu beğenmedin mi, titret yine dudağını ve ver elini mutfak, bahçe, sokak...
Güvenli ve konforlu seyahat
Şimdi, seve seve verilen bu ulaşım hizmeti, sevgili yolcunun gün geçtikçe ağırlaşmasıyla birlikte özellikle kol, bel kaslarının ve ayak tabanının sızım sızım sızlamasına yol açıyor.
Bu durumda seyahati kolaylaştıracak yardımcı araçlara başvurmak mümkün. Bunların şüphesiz en önde geleni, bin bir çeşidi bulunan bebek arabaları. Katlanınca baston olanı, şemsiyelisi, çantalısı, beşe bölüneni, ünlü yıldızların kullandıkları, onların taklitleri, seç seçebilirsen... Sonuçta bebek arabasını taşımak gerektiği için, hafif olması da önemli tabi.
Sonra, uygun bir "ana kucağı" gerekli. Emniyet kemeriyle bebeği sağlam bir şekilde tutan bu alet hem bebek arasına bağlanıyor, hem de arabanın arka koltuğuna. Arabayla seyahat ederken bu durum önemli; bebek büyüdükçe ona uygun büyüyen çocuk koltuklarını da almak gerekiyor. Böylece bir kaza, ani fren vesaire anında bebeğin arabanın içinde oradan orya savrulmasının önüne geçiliyor. Yakın gelecekte çocuk koltuklarının kullanımı mecburi olabilir.
Diğer faydalı aparatlar arasında insanın sırtına veya göğsüne bağlanabilen, bebeğin de içine oturtulduğu askılar sayılabilir. Böylece sevgili bebeği güvenli bir şekilde taşırken boşta kalan ellerinizi de kullanabilirsiniz.
İstikamet nere?
Bebeğin ne zaman sokağa çıkarılacağı tartışmalı bir konu. Aile büyükleri arasında "40'ı çıkmadan olmaz" yaklaşımı ağır basıyor ama aslında üç günlükken bile gerekli önlemleri alıp birlikte dışarı çıkmak mümkün. Sadece üşümesin veya pişmesin, güneşin altında çok fazla kalıp yanmasın.
Peki nereye gidilebilir? Ana kriterler şöyle: sigara dumanı olmayacak, temiz olacak, bebeğin olası ağlamaları diğer insanları rahatsız etmeyecek, bebek arabasıyla kolayca girilebilecek... Önemli bir nokta da alt değiştirmek ve emzirme olanakları. Aslında bir tülbentle örtüp bebeği her yerde emzirmek, herhangi bir düz satha yatırıp altını değiştirmek mümkün ama gidilen yerde bu işler için özel bir alan ayrılmış olması en rahatı. Böylece küçük bir ikmal yapıp yola devam edilebilir.
Gezeneklerimiz, gözeneklerimiz
İnsan bebekken ve çocukken her şey ona çok büyük geliyor olmalı. Değil evin dışına çıkmak, odadan odaya geçmek bile heyecanlı ve vaatlerle dolu bir seyahat olabilir. Belki de çocukların arabaları, uçakları, gemileri çok sevmesi bu yüzden; insanın hayal edemeyeceği kadar uzaklara giden sihirli araçlar olmalı bunlar. Daha o yaşta oğlan çocuklarına oyuncak araba alıp, ona günün birinde her yere gidebileceğini öğretirken kız çocuklarını oyuncak bebekle eve kapamak buradan bakınca da yanlış görünüyor. Seyahat özgürlüğü, tüm çocuklar için!
Fatma ve ben, Melih Yusuf daha aramıza katılmadan önce onu bizim girebildiğimiz her yere sokmaktan geri durmamak konusunda anlaşmıştık. Ne onu bahane edip "bebekle gidilebilecek yerler" listemizi sınırlamaya, ne de görüp görebileceğini evle kısıtlamaya niyetimiz yoktu. Evet, insanın kucağında altı buçuk kiloluk bir tontonla dolaşması çok kolay değil; bir yere giderken hazırlanmak eskisine göre daha uzun sürüyor, bazı çok sevdiğimiz yerleri de kriterlere uymadığı için şimdilik listeden çıkardık ama kendi kendine istediği yere gidebilene kadar poposundan iteceğiz.
Zaten anlayışlı bir bebek, şimdiden antrenmanlara girişti; belini kaldırıyor, başını tutuyor, geriniyor, ıkınıyor, elini kolunu sallıyor; yakında yol almaya başlayacak gibi. Zamanı gelince bol bol gezsin, dolaşsın, gördüklerini de herkese anlatsın.(EÜ)