Babasından dayak yediğinde kan revan içinde, orası burası kırılmış şekilde karakola giden Elham, polislerin kendisine: "Babandır, kesin yanlış bir şey yapmışsındır! İkide bir buraya gelip ihbarda bulunma, evine dön!" dediklerini hatırlıyor.
Büyüdüğü aile ortamında fazlasıyla mutsuz olduğu için evlenerek cehennemden kurtulabileceğini uman diğer bir genç kız kocasından dolayı tekrar mağdur olduğunu, hatta kocasının ebeveyninden beter davrandığını anlatıyor.
Başka biri annesinin ona hayatın yemek pişirmekten, temizlik yapmaktan, çamaşır yıkamaktan ve çocuk sahibi olmaktan ibaret olduğunu öğrettiğini anımsıyor.
"İran'da erkekler kadınları döver!"
Yedi sene ıslah evinde yattıktan sonra koğuş arkadaşlarını ziyarete gelen Sümeyye bir zamanlar gayet uyumlu olup sonradan öldürdüğü babasına beyaz perdeden sesleniyor: "Baba, keşke hiç değişmeseydin!"
Ceza ve ıslah evlerinde çektiği çok özel belgesellerle tanınan Mehrdad Oskouei'nin son filmi Güneşsiz Gölgeler (Sunless Shadows) IDFA'nın bu seneki açılış filmi olarak gösterildi.
Toplum hayatı kadınlar için zindana dönüştüğünde baskıcı erkeklerin pek ortalıkta görülmediği ıslah evleri genç kadınlar için bir vahaya dönüşebiliyor.
Usta yönetmen kamerasını bir kez daha güvenini kazandığı kahramanlarına kıvraklıkla yöneltirken Müslüman bir ülkede kadınlara çıkış yolu bırakılmadığını bir kez daha gözümüze sokuyor.
Kadınlar çaresiz
Kimi babasını, kimi kocasını, kimi eniştesini öldürmekten dolayı ıslah evindedir. Sara pişmanlık duyduğunu, cinayet işlemeye hakkı olmadığını sonradan anladığını belirtiyor; oysa bazılarının işledikleri cinayetleri ayrıntılarıyla tarif ettiğini, öldürdükleri kişinin ne kadar kötü olduğunu anlattıklarını duyuyoruz.
Cinayet dinamiği hakkında: "O anda hiç bir şey hisstemiyorsun, yapmış olmanın sevinci dışında. Bunca sene, bunca ızdırap çektikten sonra, o kadar dayaktan sonra intikam hissi rahatlatıcı oluyor" diyor aralarından biri.
Babasının cesedinin üzerine kapanıp: "Kendi kabahatindi... bana kendini sen öldürttün!" diye hıçkırarak ağlayan kızından bahsediyor bir anne.
Bir diğer kadın yıllardan beri gördüğü şiddet yüzünden hapse düşmeden önce defalarca boşanma talebinde bulunup amacına asla ulaşamadığını hatırlıyor.
Hapisteki kadınlardan biri, babalarını öldürdüğü için onu affetmeyip idamla cezalandırılmasını isteyen iki erkek evlattan bahsediyor.
Toplu bir muhabbet sırasında, ebeveynin kız çocuklarını erken yaşta evlendirmesinin suç olduğunu, suçlanması gerekenin toplum olduğunu hararetle ifade ediyorlar, filmin her şeye rağmen neşeli kalmayı başaran kahramanları.
İçerisi mi, dışarısı mı beter?
Mehrdad Oskouei daha önce çektiği aynı mevzudaki filmlerine oranla daha soğuk bir iş çıkarmış.
Özellikle kamerasıyla her bir kahramanını bir odada tek başına bırakınca genç kızların itirafları sanki usta yönetmenin yönlendirmesinden yoksun kalmış, fakat bu sayede belki de daha objektif bir sonuç ortaya çıkmış. Kamerayı şahsen çalıştırıp karşısına geçen genç kızlar bazen suçu beraber işledikleri, başka bir hapishanede olan annelerine mesaj yolluyor, bazen de öldürdükleri kişiyle hayalî bir konuşmaya girişiyorlar.
Dışarıdaki hayatlarında büyük hüsranlar yaşamış kadınlar hemcinsleriyle çevrili ortamda belirli bir huzura kavuşmuş gibiler aynı zamanda.
Dikim atölyesinde çalışıyorlar, yemek pişirip çamaşır yıkıyor, İngilizce dersi görüyorlar, dua edip namaz kılıyorlar; bazen dışarıdan gelen bir eğitmenle yoga seansları bile gerçekleştiriyorlar: "Kendimi seviyorum."
Islahevinde büyümekte olan, herkesin gözbebeği küçük Muhammed sevgiyle kuşatılıyor. Genç kadınlar avluda yakartop oynuyor, doğum günü kutluyor, neşelendiklerinde çiçeklerin sulanması için kullanılan hortumla birbirlerini ıslatıyor, hatta çömlek atölyesinde birbirlerine çamur fırlatmakla kalmayıp birbirinin yüzünü çamura buluyorlar.
Şiirsel anlatımdan uzaklaşmış gibi görünen yönetmen kahramanlarına fazla müdahale etmiyor, sadece arada sırada kamera arkasından ikna edici sesini duyuyoruz.
Ailesinde intihar etmiş birden fazla akrabası olan ve şahsen de intiharı denemiş, hapisteki genç kızlardan birine soruyor:
- - "Ölüm senin için kolay mı?"
- - "Öldürmek zor mu?"
- - "Sevgiyi tarif edebilir misin?"
(MT/PT)