Benim için Bilge demek Kadın Adayları Destekleme Derneği (Ka.Der) demek, Toplumsal Cinsiyet eşitliği için yılmadan mücadele demek, farklı siyasi görüş benimsemiş kadınların eşitlik için uyum içinde birarada çalışabilmesi demek, hem de hoşgörü ve uzlaşı içinde.
Böyle sıralayınca çok iddialı, hatta günümüzde imkansız görülse de Bilge’nin kişiliği bunları gerçek kıldı. Onun Ka.Der genel başkanı olduğu dönemde Ka.Der çok önemli çalışmalar yapabildi. Çatışma ortamından uzak durabildi.
TIKLAYIN - AYŞE BILGE DICLELI HAYATINI KAYBETTI
2001 yılının sonuydu, Ankara’da uzun yıllar kaldıktan sonra İstanbul’a geri dönmüştüm. Ecevit’in Başbakanlığındaki DSP-ANAP ve MHP hükümeti iktidardaydı. Ankara’daki siyaset ve gazetecilik yıllarından sonra İstanbul da hayat farklıydı ve bana da pek anlamlı gelmiyordu.
Öte yandan artık ellili yaşların da sonlarına gelmiş ve fazla bir atılım yapacak durumda olmadığımın farkındaydım. Tam bu günlerde kardeşimin arkadaşı Prof. Nükhet Sirman “Ka.Der'e üye olsana “ dedi. Ka.Der’i tabii ki biliyordum ve hatta siyaset yapan bir kadınken (DSP kurucusu ve adayı olmuştum 12 Eylül den sonra tekrar demokrasiye geçerken ülkemiz) neden bana ulaşmadılar diye de kızıyordum. Ka.Der ve siyaset bağlantısını düşünerek o dernekte çalışmak anlamlı olurdu benim için.
Ka.Der’e üye oldum, yönetim kuruluna seçildim ve aynı genel kurulda Ayşe Bilge Dicleli de genel başkan seçildi. Kısa bir süre sonra da seçilmemiş olmama rağmen Bilge bana Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantılarına da katılmamı söyledi. Ve Bilge’yi daha da yakından tanımaya başladım.
Bir sonraki Genel Kurulda da zaten Bilge gene başkan ben de seçilmiş MYK üyesi olmuştum. Hep güleryüzlü ve sorun çözücüydü. Fikir üretir fikir üretenlerin de dediklerine içtenlikle kulak verirdi. Yapılamaz gibi görüneni yapılabilir kılmayı da bilirdi.
Bir hayal olarak konuşmaya başladığımız “Kadınlar için Siyaset Okulları” onun ve yönetimdeki diğer arkadaşlarının gayretleri ile hayata geçti ve bugün bile Ka.Der’in en önemli etkinliği olarak sürecek umudundayım. Bugün bile dememin nedeni tabii ki 2017 yılına dek Ka.Der’de de çok şey değişti.
Bilge’nin zamanında Ka.Der, misyonu gereği farklı siyasi parti ve ideolojilerden olan kadınlardan oluşmaktaydı ve var olan farklılıklar kadının güçlenmesi demekti.
Bu kadınlar seçim veya atama ile gelinen pozisyonlarda erkeklerle eşit sayıda temsil edilebilmek için bir arada çalışabiliyorlardı. Bunu sağlamanın da birinci koşulu Ka.Der’li kadınların toplumsal cinsiyet konusunu iyi bilmesi ve her alanda o bakış açısıyla hareket edebilmesini sağlamaktı.
Bilge genel başkan olur olmaz Ka.Der’e yeni katılanlara zorunlu bir toplumsal cinsiyet eğitimi hazırladı. Bu eğitimin de geçiştirilmeden iki gün boyunca her boyutuyla verilmesini sağladı.
Ben de bu eğitim sayesinde hem kadın bakış açısını (geç yaşımda da olsa ) hem de Ka.Der ruhunu kavradım. Esasen o eğitimde olan herkes kavradı Ka.Der vizyon ve misyonunu.
Eğitimi veren Çiğdem Aydın (daha sonra o da Ka.Der genel başkanı oldu) ve Hilal Dokuzcan’ı (sonradan CHP Kadın Kolları başkanlığı yaptı) anmadan geçemem. Evet, o dönemde, Çiğdem’in deyimiyle toplumsal cinsiyet meselesiyle “yeni bir pencere” açılmıştı benim için de.
Yeni bir heyecandı bu, uğrunda mücadele edilmesi gereken çok önemli bir konuydu. Bilge bunun bilincindeydi ve yeni Ka.Der’li hepimizin de bilinçlenmesini sağlamıştı.
Kadınlar arası dayanışma, kadınlar arası rekabetin dayanışma içinde yürüyebilmesi konusunu da benimsetmeye çalıştı Bilge bizlere. Ka.Der içi tartışmalarda, bazen çatışmalarda Bilge’nin yapıcı ve uzlaştırıcı gayretleri hiç küçümsenemez. Kadınları birbirine düşürmeden bir arada tutmak için gösterdiği olağanüstü çaba da.
Ka.Der’de bir yılı geride bırakmak üzereydim ki 2002 genel seçimleriyle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar oluvermişti. Bazı diğer partiler de artık parlamentoda temsil edilmez olmuştu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Anavatan Partisi (ANAP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Demokratik Sol Parti (DSP), SosyalDemokrat Halkçı Parti (SHP) ve diğer partili kadınlardan oluşan Ka.Der’in yapısında da değişiklikler gerekiyordu.
O dönemde Milli Selamet Partisi’nden kadınların olduğunu da hatırlamıyorum. Ayrıca artık gelişen ve güç kazanan Kürt siyaseti de oluşmuştu. Ve oradan da temsilci yok denecek kadar azdı Ka.Der’de.
Bilge Ka.Der misyonunu sürdürebilmemiz ve her görüşü temsil eden kadınları derneğimize kazandırmamız gerektiğinin farkındaydı ve bizleri de ikna ediyordu. Başörtüsü yasağına karşı da politika üretmek zorundaydık. Bunlar bazı üyelerimiz için pek de kabul edilebilir şeyler değildi.
Halbuki demokrasi ve insan hakları – ki ancak öyle eşit temsil mümkün olacaktı – kadınların içselleştirmesi gereken konulardı. Siyaset okullarında demokrasi ve Avrupa Birliği normlarını da ayrı başlıklar altında eğitimlere eklemek gerekiyordu. Bilge’nin önderliğinde bunlar gerçekleşti. Siyaset okullarında mutlaka var olan farklı partilerden ve görüşlerden kadınların bir arada olmasına hep özen gösterdik ve de başarılı olduk. Kürt siyasetinden kadınlar eşit temsil konusunda diğer kadınlara örnek olmaktaydı.
AK Partili kadınlar da her ne kadar sürekli başörtüsü mağduriyetlerini dile getirseler de onların katkıları da yasaksız toplum için tabii ki önemliydi. Kadın dayanışmasıyla kazanılabilecek olan eşit temsil için kadın dayanışmasını sağlamaya çalışıyorduk.
Ne yazık ki hem Kürt siyasetinden hem de AK Partiden kadınlar Ka.Der’e üye olarak diğer kadınlarla birlikte mücadele verme konusunda pek istekli olamadılar. Bağlı oldukları partiler kadın üyelerine siyaset okullarına katılmalarına olmasa da derneğe üye olmaları özgürlüğünü tanımadılar.
Bilge’nin başkanlık dönemi 2006 yılında sona erdi. Ben de artık yönetimde değildim (Ka.Der de ancak iki dönem üst üste yönetimde olunur tüzük gereği). Siyaset Okullarında çalışmaya hep birlikte devam ediyorduk.
Farklı görüşte olan kadınlar arasında tartışmalar oluyor ve hatta bazen de kavga ya varabilecek noktalara geliyordu. Bilge’nin hoşgörülü ve adil yöntemleriyle sorunları çözebiliyor ve beş gün süren okulların son gününde gerçek bir kadın dayanışması fotoğrafı çıkıyordu ortaya.
Genel başkanlığı sürecinde Bilge yoruldu, zaman zaman çok da üzüldüğünü hatırlıyorum. Buna rağmen olumlu yaklaşımını hiç kaybetmedi ve hevesle direndi. Bizlere de hep iyimserlik aşıladı. Günlerce gecelerde kadınları tek tek ve defalarca arayarak toplantılara katılmalarını ve karar alınabilmesini sağladı.
Derneğin çalışmalarının gönüllülük esasına dayandığını her zaman hepimize hatırlattı. Ka.Der in kurucu Genel Başkanı Şirin Tekeli ve ikinci Genel Başkanı Zulal Kılıç’a her konuda danıştı, onların Ka.Der bağlarının ve katkılarının sürekli olmasını sağladı.
Bilge’yi anlatırken Ka.Der’i de anlatmanın önünü alamıyorum. Başta söylediğim gibi Benim için Bilge Ka.Der demek ama devamında da dostluk ve gerçek dayanışma demek. Direnme ve hevesle istekle mücadele edebilmek demek.
Hastalığını da yenmek için iyimserlikle direndi Bilge. Ailesinden, bizlerden ve sevdiklerinden ayrılmamak için direndi. Bilge’nin artık hayatta olmadığına önce inanmamız sonra da alışmamız çok zor olacak.
Bilemiyorum Bilge bugün Ka.Der genel başkanı olsaydı, ülke siyasetindeki bu yıkıcı ve hırçın üslup onu da etkiler miydi? Hiç sanmıyorum. Bilge gene bilgeliğini korurdu, hoşgörü ve olumlu yaklaşımını sürdürürdü. Herkesi can kulağıyla dinlemeyi ve değerlendirmeyi elden bırakmazdı.
Bilge kötülüğe karşı direnirdi, iyimserliğinden vazgeçmezdi ve muhtemelen hepimize iyi şeyler aşılamaya çalışırdı. Onu bizlerden ayıran hastalığına karşı da vazgeçmeden direndi, hepimize umut verdi yeneceğine dair.
Bilgenin yokluğuna inanmak, artık aramızda olmadığını algılamak çok zor. (SE/HK)