Ara kararına göre “Açlık grevinin her aşamasında yeniden tedbir talebinde bulunma hakkınız vardır”, ama “bu aşamada başvurucuların tedbir taleplerinin reddine dair karar verilmesi gerekir”. Başvurucuların tahliyeye yönelik tedbir taleplerinin REDDİNE…
Neden?
22.6.2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yapılan başvuru ile Başvurucular, kalıcı sakatlık ve ölüm tehlikesi altında olduklarını, açlık grevi nedeniyle sağlık sorunları yaşadıklarını belirtmişler “tutukluluk hâllerinin tedbiren sonlandırılarak” derhal salıverilmelerini talep etmişlerdir.
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” başlıklı 49. maddesinin (5) numaralı fıkrasına göre “Bölümler, esas inceleme aşamasında, başvurucunun temel haklarının korunması için zorunlu gördükleri tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verebilir. Tedbire karar verilmesi hâlinde, esas hakkındaki kararın en geç altı ay içinde verilmesi gerekir. Aksi takdirde tedbir kararı kendiliğinden kalkar”. AYM’nin İçtüzük “Tedbir kararı” başlıklı 73. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre “Başvurucunun yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine, Bölümlerce esas inceleme aşamasında gerekli tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verilebilir”.
Semih Özakça ve Nuriye Gülmen başvurusu (B.No.2017/27678) hakkındaki Anayasa Mahkemesi’nin 28 Haziran 2017 tarihli Birinci Bölüm Tedbire İlişkin Ara Kararında yazılı Başvurucuların ahval-i şahsiyeleri şöyle:
“Başvuruculardan, öğretmen olan Semih Özakça, 26.10.2016 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edilmiş, 23.11.2016 tarihinden itibaren kamu görevine iadesini temin amacıyla oturma eylemine, 9.3.2017 tarihinden itibaren de açlık grevine başlamış, tutuklandığı 23.5.2017 tarihine kadar 17 kez gözaltına alınmış ve adli kontrol tedbirleri ile salıverilmiş, 23.5.2017 tarihinde Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2017/455 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmış, hakkındaki tahliye talebi Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.6.2017 ve 2017/155 D. İş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir. Yargılama Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/137 Esas sayılı dosyasında derdesttir.
Başvuruculardan akademisyen olan Nuriye Gülmen; 3.10.2016 tarihinde açığa alınmış, 6.1.2017 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamu görevinden ihraç edilmiş, 9.3.2017 tarihinden itibaren açlık grevine başlamış, tutuklandığı 23.5.2017 tarihine kadar 28 kez gözaltına alınmış ve adli kontrol tedbirleri ile salıverilmiş, 23.5.2017 tarihinde Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2017/455 Sorgu sayılı kararı ile tutuklanmış, hakkındaki tahliye talebi Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.6.2017 ve 2017/155 D. İş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir. Yargılama Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/137 Esas sayılı dosyasında derdesttir.”
Başvurucular; başvuru tarihi olan 22.6.2017 tarihi itibarıyla açlık grevinin 105. gününü geçirdikleri, Semih Özakça’nın 24 kilo; Nuriye Gülmen’in 12 kg kaybettiği, her iki başvurucunun tansiyon ve nabızda düşme, baş ağrısı, midede yanma, kas ağrıları, yürümede güçlük, ağız içi yarası, ışığa ve sese hassasiyet yaşadıklarını, belirterek tutukluluk hâllerinin hayati risk oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir.
Ankara Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonunun 14.6.2017 tarihli dosyaya sunulan raporuna göre Başvuru Semih Özakça için Ceza İnfaz Kurumunda bulunmasının yaşam süresini kısaltıcı bir etkisinin bulunduğu saptaması yapılmıştır.
AYM’nin detaylı bilgi isteğini yanıtlayan Sincan Ceza İnfaz Kurumunun 23.6.2017 günlü yazısına ve tutulan tutanaklara göre; Ankara Tabipler Odasının görevlendirileceği kişiler dışında kimsenin tedavisini kabul etmeyeceklerini belirten Başvurucular, Adli Tıp Kurumuna sevki, Kurumun Aile Hekimi ve sağlık personeli tarafından yapılacak ölçümleri ve kontrolleri de reddetmişlerdir.
Kurum Aile Hekimliği tarafından B1 (Thiamin) 100 mg vitamin tabletinin Semih Özakça’ya her gün bir adet teslim edildiği, Benexol B12 isimli ilacın haftada bir kullanılması önerisi yapıldığı, tüketmesi amacıyla akide şekeri alındığı ve teslim edildiği ve ani olumsuzlukları bildirmesi ve yalnız kalmasını önlemek amacıyla bir başka tutuklunun Semih Özakça’nın yanına yerleştirildiği AYM’ye bildirilmiştir. Başvurucu Ankara Ceza İnfaz Kurumu Kampus Devlet Hastanesine sevki ve tedaviyi reddetmiştir.
Nuriye Gülmen’in Kurum Aile Hekimi tarafından muayene edildiği ve B1 vitamininin kendisine teslim edildiği, telkinlere rağmen açlık grevine devam ettiği, 29.5.2017 tarihli rutin kontrolde Kardiyoloji Polikliniğine sevki uygun görüldüğü halde Başvurucunun polikliniğe sevki kabul etmediği ve yazılı bir beyan da vermediği AYM’ye bildirilmiştir.
Anayasa Mahkemesine göre; başvurularla ilgili olan “hukuk”, 13.12.2004 kabul tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanundur.
AYM’nin değerlendirmesi ise şöyledir:
“24. Başvurucuların sağlık durumlarının Ceza İnfaz Kurumunda tutulmaya başlandıkları günden itibaren takip edildiği, tedavi ve kontrol amacıyla Ceza İnfaz Kurumu Devlet Hastanesine sevklerinin yapılmasının planlandığı ancak başvurucular tarafından bu taleplerin reddedildiği, Ceza İnfaz Kurumu Aile Hekimliği tarafından gözlemin yapıldığı ve başvurucuların takibinin yapılmakta olduğu, ayrıca acil durumlar için her türlü tedbirin hazır bulundurulduğu, başvurucuların Ceza İnfaz Kurumunda tutulup tutulmayacakları konusunda alınacak rapor için Adli Tıp Kurumuna sevk süreçlerinin başlatıldığı görülmektedir.
25. Başvurucuların sağlık durumlarına ilişkin şikâyetlerinin dikkate alınarak sağlık kuruluşlarına sevklerinin sağlandığı, ayrıca Ceza İnfaz Kurumu bünyesinde bir Devlet Hastanesinin bulunduğu görülmektedir. Dosya kapsamında yer alan ve Ceza İnfaz Kurumu tarafından sunulan bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, sürekli olarak sağlık hizmetleri sağlanan başvurucuların Ceza İnfaz Kurumunda tutulmalarının yaşamlarına, maddi veya manevi bütünlüklerine yönelik bir tehlike oluşturduğuna dair derhal tedbir kararı verilmesini gerektirir bir durum bulunmadığı anlaşılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle bu aşamada başvurucuların tedbir taleplerinin reddine dair karar verilmesi gerekir.”
AYM, Başvurucuların yaşamına ya da maddi veya manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun anlaşılması üzerine, gerekli tedbirlere resen veya başvurucunun talebi üzerine karar verilebilir(di), ama vermedi. Ara kararıyla “bu aşamada” “Başvurucuların tahliyeye yönelik tedbir taleplerinin reddine” karar verdi.
Başvurucular adalete olan açlıklarına aç kalarak seslerini ve taleplerini duyurabildiklerine göre, açlık grevini sonlandırmalıdırlar. Yaşamı savunmak ve inadına yaşamaktır işimiz…
AİHM’in “açlık grevleri” ile ilgili bazı “Geçici önlem” kararları var… Tekin Yıldız v Türkiye (No.229913/04, 10.11.2005) kararında Hükümeti halen cezaevinde bulunmayan başvurucunun yakalanması yahut hapsedilmesi yoluna gitmemeye davet etmiştir. Aynı tarihli Kuruçay v. Türkiye vakasında Kural Madde 39 gereğince başvurucunun muayenesinin tamamlanmasına dek benzer bir karar vermiştir. AİHM’si 3. Dairesinin 10.11.2005 tarihli Ferhan Güllü v. Türkiye vakasında ve 22.12.2005 tarihli Balyemez v. Türkiye kararı da örneklenebilir ve aynı özellikte kararlardır. (Gemalmaz, Semih. 2007. Geçici Önlem. Legal. sy 53,54) Anayasa Mahkemesi hiç bu örneklere değinmiyor nedense!
AYM, tedbir olarak ara kararında; “Başvurucuların sağlık durumlarına uygun ve fiziksel hâlleriyle uyumlu koşullarda tutulmaları için gerekli önlemlerin Ceza İnfaz Kurumları tarafından alınmasına” karar verdi.
Süresiz aç kalma halini seçen tutuklu başvurucuların 117. gününde “sağlık durumlarına uygun” hal ne olabilir? Tutukluluk halinin sürmesi mi? Acaba “fiziksel hallerine uyumlu koşullarda tutulmaları için gerekli önlemler” nedir? Nedir ve Ceza İnfaz Kurumu nasıl bir “gerekli önlem” alacaktır? Hallerine uyumlu koşullarda tutulma önlemi nedir? Bu önlemin fiziksel hallerine uygun denetimi kimin sorumluluğundadır? Bu karar “tedbir” kararı mı?
AYM ayrıca “Başvuru kapsamında yeni gelişmeler olması hâlinde tedbir hususunun resen yeniden değerlendirilebileceğine ve başvurucuların her aşamada yeniden tedbir talebinde bulunabileceklerine” de karar verdi. Acaba “tedbir” bu mu?
Duyuyor musunuz, duyabilir misiniz? Anayasa Mahkemesi olarak; Sincan cezaevinde artık zor zahmet volta atan Başvurucuların ayak seslerinin zayıfladığını duyabilirseniz eğer; ayak sesleri kesilmeden önce “tedbir hususunu resen” yeniden değerlendirmek görevi Yüksek Mahkemenize ait demektir.
Çünkü başvurucuların açlık grevinde geçirdikleri gün sayıları dikkate alındığında içinde bulundukları bu “aşamaya” göre; “her aşamada yeniden tedbir talebinde bulunacak” halleri ve mecalleri kalmamıştır ve elleri kalem tutmaz olabilir!
Görebiliyor musunuz? (Fİ/ÇT)