Biraz tulum, biraz kemençe ortaya biraz horon melodisi de karıştırdın mı tamamdır. İşte size tipik bir Karadeniz şarkısı. Müzik piyasasında hit olmuş, yaza damgasını vurmuş böyle onlarca şarkı bulmak mümkün. Bu şarkılar tulum ve kemençenin kullanılması dışında, Karadeniz’e ait öğeleri taşıyor mu, tartışılır. Mesela Karadeniz halklarının konuştuğu Lazca, Gürcüce ve Hemşince yer alıyor mu? Ya da Karadenizlinin “Deremuz olmazse biz da olmayuz” dediği derelerin figanından eser var mı? Elbette eser yok ve maalesef “popülerlik” adı altında bu tür şarkılar Karadeniz müzik kültürünün boynuna sadece bir “horon havası” olarak asılı kalıyor.
Karadeniz’de tüm bunların ötesinde müzik yapmaya çalışan genç müzisyenler de var elbette. Mesela “dostiko” diye seslendiği dinleyicilerinin gönlünü fetheden “Hemşin prensi”* Harun Topaloğlu’nun, Marsis grubunun solisti Korhan Özyıldız ve Salih Yılmaz’ın yanında ileride adını çokça duyacağınızı düşündüğüm bir isim de Aydoğan Topal. Aydoğan Topal’ın 6 yaşındaki oğlu Kuzey’in ismini verdiği albümü dinleyicilerle buluştu. Toplam 13 şarkıdan oluşan albümde Lazca şarkı dinleyebildiğiniz gibi “Dereler” isimli şarkıda da derelerin kısılan sesine de kulak kabartıyorsunuz. Başka bir deyişle, Topal’ın “Kuzey” isimli albümü, inatla salt “horon” havası olarak sunulan Karadeniz müziği üzerindeki örtüyü bir parça kaldırarak, Lazca’yı ve derelerin sesini duymaya olanak sağlıyor.
Genç müzisyen Topal albümünü, “Karadeniz temeliyle evrensel enstrümanların harmanlandığı bir albüm” olarak tanımlıyor. O’na göre albüme ilgi oldukça fazla. Albüme sadece Karadeniz’den değil Türkiye’nin farklı bölgelerinde de oldukça ilgi var. Topal, bu başarının nedenini “doğru çalışma olarak” nitelendiriyor ve bunun da sonraki çalışmalar için kendilerine büyük bir motivasyon sağladığına işaret ediyor.
"Bizim müzikle kurduğumuz bağ sizin haberlerinizle kurduğunuz bağ gibi"
“Albüm çıkartmak böylesi bir dönemde oldukça külfetli. Buna değiyor mu?” sorusuna ise Topal’ın verdiği yanıt üzerine tek kelime dahi eklenmeyecek cinsten: “Sizin de gazete emekçisi biri olarak kazancınıza çok bakmadan nasıl aşkla haber peşinde koşuşturuyorsanız bizde de aynı hırs ve inanç var. Bu bizim misyonumuz. Melodilerimizi günümüz dinleyicilerine sunmak ve gelecek nesillere ulaştırmak gibi kutsal bir misyon. İmkanlar doğrultusunda üretip dinleyicilere sunmak”
“En büyük sorun üretim”
Karadeniz müziğinde Kazım Koyuncu, Fuat Saka ve Volkan Konak gibi isimleri yol açan bir usta olarak gören Topal, bu isimlerin Karadeniz müziğinde otantik tınıların yanı sıra farklı tarzlarda bu ritimleri ve kaydeleri harmanlayıp güzel sonuçlar elde edilebileceğini gösterdiklerini düşünüyor. “Karadeniz müziğinde de gelişmeler oluyor” diyen Topal, tek gördüğü sorunu üretim olarak ifade ediyor:
“Hemen hemen her platformda dile getirdiğim bir sorun. İyi de olsa kötü de olsa üretmek lazım. Sadece sandıktakileri kullanmak ileriye taşımak istediğimiz kültürümüzü yavaşlatır köreltir, diye düşünüyorum”
“Ticarete dökülen proje dibe vurur”
Topal da birçok müzisyen gibi müziği geliştirmek ve ileriye taşımak için dönemin sounduna yakın yapmakta bir sorun görmüyor. Ama onun bir şartı var. Bu işin sırf para kazanmamak uğruna yapılmaması:
“Sırf para kazanma amacıyla yapılan, ticarete dökülen bir proje zaten kendini gösterir ve erkenden dibe vurur. Günümüz dünya müziğinde daha sade doğal kayıtlarla yapılan projeler çoğalmaya başladı. Bu durumda popülasyonun bir parçası olacak. Yani amaç ve sonuç meselesi. Bizler kültür elçisi olduğumuz kadar kültürümüzü iyi anlamda geliştirmek üretmek için varolmalıyız.”
“Dünyayı sanat kurtaracak” diyen Topal’ın son sözleri de albümün özeti gibi: “Sanat yoksa yaşam da yoktur. Kardeşçe, insan gibi tüm yaşama saygı duyup, hür irade ile yaşama dileği ile.” (EK/HK)
* Kazım Koyuncu’nun Harun Topaloğlu’na seslenme şekli