Zygmunt Bauman, "Modernlik ve Müphemlik" adlı eserinde modern toplum mühendisliğinin ilk aşamasının asimilasyon olduğunu söylerken, Yahudilerin bu ilk aşamada ön saflarda yer aldığını belirtir (1).
Dünyanın her yerine dağılmış olarak yaşayan Yahudilerin asimilasyonun iç zaaflarının bir göstergesi olarak görüldüğünü belirten Bauman, Robert Casillo'nun, Ezra Pound'un eserlerinden yola çıkarak yaptığı analizde, Pound'un faşist Yahudi karşıtlığının "modern insan yapımı mükemmellik projesinin doğurduğu şeytanbilimin pekâla arketipi olarak görülebilecek bir fenomenin derin bir analizini sunduğunu" ifade eder (2).
Casillo'nun analizine göre, "Pound'un yazılarında çelişkili ve karışık bir biçimde temsil edilen Yahudiler" (3) aslında "düzenleme projesinin çözülemeyen birçok çelişkisini ayrıştırıyor, 'nesnelleştiriyor'; projenin kendisinden ayrılarak tutarlı bir bütün oluşturmak üzere birbirine yapıştırılıyor ve bu sayede düşman güdülerden doğan yabancı katkılar olarak anlamlandırılarak, kamuoyunun dikkatine sunuluyor ve mahkum ediliyor." (4)
Casillo'nun analizinden faydalanan Bauman'a göre Yahudiler, "böylelikle hem konumlandırılıyor hem de entelektüel olarak reddedilerek, sembolik de olsa fiziksel imhaya hazır hale getiriliyor." (5)
Baumann, Pound'un aklının iki zıt evren arasında gidip geldiğini belirterek, bu evrenlerden ilki olan saydam, yüce ve parlak bir evren tasarımının varolabilmesi için, asimile olmuş Yahudilerle özdeşleştirilen pis, küflü ve karanlık bir evren inşasının aynı anda tasavvur edilmesinin birbirini ikircim kılan bir zorunluluk olduğunu da söyler. (6)
Gölge Öteki Olarak Yahudiler
Buna göre, modern ulusun varlığı için gerekli Aydınlık için modernin, kabullenilmesi imkânsız olan müphem yönünü, karanlık addettiği Öteki'de -Yahudilerde- simgeleştirmesi gerekti.(7)
Jung'un "gölge" arketipiyle açıkladığı bu karanlık Öteki, gerçekte, bilinçdışının karanlık bodrum odasında oluşturulan ve öfke, şüphe ve korku ile farklı bir ırka ya da azınlık gruplarına kompleks olarak yansıtılan alt benliktir.(8)
Kültürel kaynak olarak politik bir doktrini içeren "gölge kompleksi" personanın benliğini oluştururken, toplumda kabul görmek adına kişiliğinin olumsuz yönlerini, yarattığı "düşman
arketipi"ne yansıtmasından kaynaklanır (9) ve bu da, düşman olarak algılanan kişi ya da toplumları yasal olarak nefret etme, saldırma veya yok etme imkânını meşru kılar. (10)
Bu bağlamda, karanlık Öteki olarak konumlandırılan, nesneleştirilerek sembolik düzeyde fiziksel imhaya hazır haline getirilen Yahudiler, Lacan'ın Aydınlanmacı "benlik" oluşumunun gereği olarak öznenin kuruluş aşamasında karşılaşması gerekli olan büyük Öteki'dir. (11)
"Müphem Ucubeler" ve "Babanın Adı"
"Benliğin" bir eksiği olmadığı farz edilerek (eksik'in gizli tutulması yoluyla) (12) arzunun mekânı; devlet, yasa ve tanrı gibi özne için simgesel düzenin bütünlüğünü temsil eden bir kavramla (Babanın-Adı'yla) doldurulduğunda Yahudiler, oradan kendimize bakarak, kendimizi olmak istediğimiz gibi gördüğümüz konuma yerleştirilirler. (13)
Ve, sonra da Naziler tarafından, Jung'un "düşman arketipi" olarak ifade ettiği gölgenin karanlık bir yansımasına dönüştürülürler. Bu bağlamda da "müphemlik ucubelerini" (14) yaratır ancak, modern projenin bir aracı olan asimilasyon ve Holocaust ile yok edilmek istenen Yahudiler, kendi modern kültürlerinin doğmasını da sağlarlar. (15)
"Böylelikle de arada, eksik belirlenebilen, dost mu düşman mı olduğu bilinmeyen ve herşeyin yok edilmesini hedefleyen ulus-devletlerden oluşan bir Avrupa'nın prototip yabancıları olarak Yahudiler, nihai uygunsuzluklarıyla, (16) Kristeva'nın "içimizdeki yabancı" olarak açıkladığı "yabancı" kavramını da koruyarak, köksüzlük sembolü evrensel yabancılar olarak addedildiler. (17) (YK/EÖ)
Dipnotlar:
(1) Zygmunt Bauman, "Modernlik ve Müphemlik", Çev.: İ. Türkmen, Ayrıntı Yayınları: İstanbul, 2003, s. 194.
(2) Zygmunt Bauman, aynı yerde.
(3) Zygmunt Bauman, a.g.e., s. 195.
(4) Zygmunt Bauman, aynı yerde.
(5) Zygmunt Bauman, aynı yerde.
(6) Zygmunt Bauman, aynı yerde.
(7) Zygmunt Bauman, a.g.e., s. 196.
(8) Anthony Stevens, "Jung", Çev.: Ayda Çayır, Kaknüs Yayınları: İstanbul, 1999, s. 65.
(9) Anthony Stevens, a.g.e., s. 66.
(10) Anthony Stevens, a.g.e., s. 68. Stevens, bu bağlamda Adolf Hitler'in Yahudileri "Untermenschen" (yarı insan) ilan ettiğini belirtir ve Hitler'in, etkin bir propaganda sayesinde yeterli sayıda Almanı etkileyerek, gölgelerini Yahudilere yansıtmalarına ve katliam yapmalarına sebep olduğunu söyler. Stevens'a göre, aynı mekanizma tüm etnik temizlikler, katliamlar ve savaşlar için de geçerlidir.
(11) Bkz. öteki/ Öteki, Slavoj Zizek, "İdeolojinin Yüce Nesnesi" içinde "Lacan Kavramları Sözlüğü", Metis Yayınları: İstanbul, 2002, s. 231.
(12) Bkz. eksik, Slavoj Zizek, "İdeolojinin Yüce Nesnesi" içinde "Lacan Kavramları Sözlüğü", a.g.e., s. 228. Lacan'a göre, ilksel olarak doğumda annenin bedeninden kopmakla meydana gelen ve asla tatmin edilemeyen anne arzusu olarak, öznenin inşasında ortaya çıkan "eksik", anneyi elde etme arzusu olarak değil, onunla yeniden bütünleşme arzusu olarak belirdiği için dilsel ifadesi yoktur ve kendini yoketme olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda, "Holocaust" örneğinde görüldüğü gibi Nazilerin, anneyle simgesel anlamda yeniden bütünleşmek için kutsal ulus devletin gövdesinde doğum anı olarak karşılaştığı "büyük Öteki" Yahudiler, dışlanarak Nazilerin kendini yoketme arzusunun yüceltme yoluyla karşı tarafa transfer edilmiş nesneleri olarak konumlandırılırlar. Gerçekte ise, eksiğin gizlenmesi bir yanılsamadır ve Lacancı hümanist benlik inşasına göre özne oluşumunda ötekine muhtaç olan kişinin "büyük Öteki"yi yoketmesi değil, imkânsız olan anneyle ebediyen bir bütün olma arzusunu kırarak, bu arzu'yu "object petit a"ya (küçük öteki'ne) dönüştürmesi gerekir. (Bkz. object petit a, Slavoj Zizek, "İdeolojinin Yüce Nesnesi" içinde "Lacan Kavramları Sözlüğü", a.g.e., s. 230.) Bu aşamadan sonra, Lacan'a göre kendi etrafında dönecek olan öznenin "Öteki"ni lanetleyerek sakatlayacağı bir nefret unsuru haline getirmemesi için kendi karanlığını fark etmesi gerekir. Bu da ancak, Aydınlanma düşüncesinin kusursuz kabul ederek Tanrının yerine koyduğu insan aklının mükemmelliğini sorgulaması ve modern ulus devletin yapısı içinde "Öteki"ni simgesel düzene geçirici konumunu yitirerek despotik bir tiranlığa doğru yol alan "Babanın Adı"nın koruyucu yasaklarına geri dönmesi gerekir. (Bkz.Babanın-Adı, Slavoj Zizek, "İdeolojinin Yüce Nesnesi" içinde "Lacan Kavramları Sözlüğü", a.g.e., s. 223.) Bu durumda da, şüphesiz yasaklanacak ilk şey "Holocaust" eylemlerinin kendisi olmalıydı.
(13) Bkz. öteki/Öteki, Slavoj Zizek, "İdeolojinin Yüce Nesnesi" içinde "Lacan Kavramları Sözlüğü", a.g.e., s. 231.
(14) Zygmunt Bauman, a.g.e., s. 198. Bauman, bu bağlamda kullandığı "müphem ucubeler" kavramına örnek olarak Batı Yahudilerinden biri olan Kafka'yı verse de, soykırımdan sağ ama akıl sağlığını yitirmiş olarak kurtulan Paul Celan'da inanılmaz bir örnektir. Celan, gerçekte, modern Alman ulusunun doğuşu adına kurban edilmek istenenlerden biri olsa da, soykırımdan sağ olarak azat edilerek hem ucubeleştirilmiş hem de Hitler'in, müphemliğin karanlığını dışlayarak tasavvur ettiği modern ulus tasarımının müphemi sonlandıramayacağını acı bir şekilde kanıtlamıştır.
(15) Zygmunt Bauman, a.g.e., s. 199.
(16) Zygmunt Bauman, a.g.e., s. 113
(17) Zygmunt Bauman, a.g.e., s. 114.