Geçen günlerde kaybettik sevgili Aydın Engin'i, oysa daha birkaç yıl önce tanışmıştık. Üniversite sırasında ödevini yapmak için kitapların arasında kaybolan bir öğrenciyken, "Ben Frankfurt'ta Şoförken" adlı kitabının cildinden gülümsemişti bana.
Mercedes'inin kapısının arasında öyle samimi öyle doğal duruyordu ki! Yıllardır taksiciymiş gibi, esnaf gibi, halkın içinden sizi kucaklayan köşe başındaki amcanız, dayınız, babanız gibi... Birçok kişiyi görebilirdiniz Aydın Engin'de çünkü o birçok şeyin harmanıydı; gazeteciydi, tiyatrocuydu, taksi şoförüydü...
Aydın Engin ve onun yoldaşıyla olan macerası için yazmaya başlamıştım. Aradan geçen onca zamandan sonra bugün tekrar hayatına bakıyorum, şöyle diyor bir internet sitesinde "Halen Cumhuriyet gazetesinin yayın yönetmeni olarak çalışıyor." Halen... Ah Aydın Engin sen insanlar birbirini sevemezken bize bir Mercedes'i sevmeyi öğrettin. Fikirlerin uğruna mücadele ettin, engellere rağmen yılmadın. O Mercedes senin altı, sen bizim 82 yıldır yoldaşımız oldun. Şimdi ben de görür görmez tanıyorum seni, insanların o hınzır tatlı bakışlarında, bir çocuğun merakı ve saflığında, bir gazetecinin direnişinde, bir tiyatrocunun özgürlüğünde... Sıcaklık ve samimiyette.
Frankfurt sokaklarında gece ve gündüz
Siyasal göçmen olarak altı yılını geçirdiği Federal Almanya'da taksi şoförlüğü yaptığı yılları "Ben Frankfurt'ta Şoförken" kitabında anlatan Aydın Engin bizlere farklı hayatların kapılarını açan renkli bir kitap sunuyor. "Kendimle Röportajlar" alt başlıklı kitap, Frankfurt sokaklarını gece ve gündüz olarak ele alarak bir taksi şoförünün gözünden, aynı zamanda iyi bir kalem ustası olan gazetecinin elinden çıkma anılarla dolu.
Aydın Engin, 1969'da başladığı gazetecilik mesleğine Almanya'da da devam etmek isterken kendini taksi şoförü olarak bulduğunu anlattığı kitapta Almanya'daki taksi şoförü anlayışı ile ilgili okurları bilgilendirmekten de geri kalmıyor.
Mesleğe başlamak için aldığı eğitimden, girdiği sınavlara kadar incelikli anlatımı ile okuyucuda hakimiyet sağlayan güçlü bir iletişim kuruyor. Anlattığı anıların açıklık bakımından kusursuz olması kitabın samimiyet ve akıcılık yönünü güçlendiriyor. Anıların eğitici bir yanı olduğu da yadsınamaz, farklı insanlar ve durumlar hakkında deneyim sağlayan ve ders çıkarmaya yönelik, eğlendirirken bilinçlendiren anlatımıyla okurlara pek çok şey katıyor.
Türkiye'de işler bu kadar zor değil
Almanya'daki taksi şoförlerinin tüm sokakların, caddelerin, mekânların isimlerini ve yerlerini ezbere bilmek zorunda olduğunu belirten Engin, Türkiye'de işlerin bu kadar zor yürümediğine de değiniyor.
İlki yazılı ikincisi sözlü olmak üzere iki sınava girdiğini anlatırken gece şoförlüğü ile ilgili aldığı eğitimi "pezevenklik eğitimi" olarak niteleyen Engin gece çalışan taksi şoförlerinin yeraltının kirli insanlarıyla bir bağının oluştuğunun da altını çiziyor. "Pezevenklik eğitimi"ni başarıyla tamamlayan taksi şoförümüz Frankfurt sokaklarında rastladığı hemşehrileriyle yaşadığı ilginç bir olayı da şöyle anlatıyor:
-AIDS diye bir şey duymadınız mı siz?
-Duyduuuuuuk!..
-Peki, o kızlar her gün bilmem kaç kişinin altına yatıyor. Hiç düşünmediniz mi onlardan size AIDS geçebilir? Sonra siz de karınıza bulaştırırsınız. AIDS bu kurtuluşu yok.
Sırıttılar. İkisi birden, öylesine hınzırca, öylesine sevimli sırıttılar ki anlatılamaz:
-Müslüman adama AIDS ne yapar ağabey?
İnsanların bakış açılarını, belki de güldüğümüz ağlanacak hallerini eksiksiz yazdığı kitabında anılarından pek çok anlam çıkarılacak kısımlar bulunuyor.
Okuduğum bölüme bir katkı
Bakış açılarını şekillendiren kitabın okumakta olduğum gazetecilik bölümüne her durumda katkı sağlayacağını düşünüyorum. Alternatif meslek ve para kazanma yollarını anlatması, insanlarla kurduğu iletişim tarzını yanlış ve doğrularıyla açıklayarak yazması kitabın benim açımdan verimliliğini artırıyor.
12 yıllık siyasal göçmenliğinin altı yılını taksi şoförlüğü yaparak geçiren Engin bunun dışında birçok meslekte çalışma fırsatı yakaladığından da bahsediyor.
Yaşamını yazı yazarak kazanan Engin 1969'da başladığı gazetecilik hayatında pek çok kez hapse girip çıktı. Ülkede yaşanan darbe sonucu gittiği Federal Almanya'da çevirmenlik, forklift sürücülüğü, hamburger işçiliği, taksi şoförlüğü gibi çok sayıda işte çalıştı. 1991'de Türkiye'ye ve mesleğe geri döndü.
Evin gibi olmuş Mercedes
Cumhuriyet Gazetesi'nde çalıştığı sırada Engin, yıllar sonra söyleşi için gittiği Almanya'da bir taksi çevirdi ve evi gibi olmuş, altı yıllık yoldaşı önünde durdu.
Görür görmez tanıdı Engin yol arkadaşını:
-Hoşçakal ahbap, hoşçakal koçum. Beni unutma. Ben seni hiç unutmadım bak.
İşte böyle vedalaştı Aydın Engin eski dostuyla çünkü bu kitap dostlukların hikâyesini anlatıyordu, sıcaktı, yalındı, gerçekti. Çünkü 'Evin gibi olmuş o Mercedes'i seversin' di."
Aydın Engin'e sonsuz sevgilerle...
(AK/AÖ)