Prof. Dr. Esin Şenol, Ankara TED Koleji’nden mezun olmuş. Ardından 1987 yılında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden diplomasını almış. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı’nda uzmanlık eğitimine başlamış. 1995’te yardımcı doçent, 1996 yılında doçent, 2003 yılında da profesör unvanlarını alan Esin Şenol, halen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapıyor.
2020 yılından bu yana Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Düzenleme Kurulu’nda yer alan Şenol’un “bir hekimin notları” şeklinde yazdığı, edebi ve felsefi denemelerinden oluşan kitabı “Salgının Seyir Defteri” 2022 yılında yayımlandı.
Hekimliğinin yanında T24 ve BirGün gazetesine köşe yazıları yazmaya devam eden Esin Şenol’un yeni kitabı, “Ay Işığıyla Yıkanan Kadınlar”, SRC Yayınları etiketiyle kısa süre önce okurla buluştu.
Geçmişle bugünün “Araf”ında o ince çizgiden çıkmak için debelenip duran günümüzün modern kadınıyla dirsek teması kuran kitap, farkında olmadan bir trajediye dönüşen hayatlardan kesitler sunuyor.
Esin Şenol, “Ay Işığıyla Yıkanan Kadınlar”ın önsöz niyetiyle yazılmış girişteki “Doktor Simin” bölümünde şöyle diyor: “Ülkemin kadınlarının acıları, yalnızca evlatlarını cinayetlerle, caniliklerle yitirip savaşlara, mahpuslara yolcu etmelerinden, gözlerine perde gibi inen kederleriyle karanlıklarda gözyaşlarını kurutan ağıtlar yakmak zorunda kalmalarından ibaret değil. Ninemin, annemin, teyzemin, hatta benim, daha cinsel kimliklerimizle tanışır tanışmaz cinselliklerimizin hadım edilmesi, yaşamla bağdaşan ama ne zaman yayılacağı, öldüreceği belli olmayan bir ruh kanseri gibi.”
Romanın ana karakteri Simin ve onun on yıllara dayanan dostları Yasemin ve Sevda, tıpkı Şenol’un betimlediği gibi “ne zaman yayılacağı, öldüreceği belli olmayan bir ruh kanseri”ne tutulmuş üç kadının birbirlerine omuz verme hikayesini anlatıyor. Ketum bir ailede yetişmiş, henüz lise yıllarından itibaren bir kitap kurdu olan, kendisinden gazeteci veya yazar olması beklenirken, Tıp Fakültesi’ni bitirip doktor çıkan Simin, hastane koridorlarında bitap düşünceye kadar koşturmakla, tökezleye tökezleye, bir adım ileri, iki adım geri giden özel hayatı arasında sıkışıp kalmış başarılı bir kadındır. Kocası Sinan’la zar zor yürüttükleri ilişkileri çoktan sekteye uğramış, Simin de gri duvarlardan sıyrılmak, kendini, kadınlığını yeniden keşfetmek için yeni arayışlara girmiştir.
“Edebiyatçı” dediği bir köşe yazarına yazdığı bir mail’in ardından, yazarın ona geri dönüşüyle başlayan cinselliğe dayalı ilişkisi Simin’i farklı dünyalara götürürken, Yasemin kafasına göre, Sevda ise bambaşka bir telde takılmaktadır. Simin’in “edebiyatçı”da bulduğu cinsel şefkat, içindeki kadının yeniden uyanmasına sebep olmuş, Ankara’nın kurşuni havasından bunaldıkça, İstanbul’a, “edebiyatçı”nın yanına kaçar olmuştur.
Zaman böyle akıp giderken, bir anda patlayan Covid salgınıyla beraber, işinin ehli olan Doktor Simin, kamuoyunun yakından tanıdığı biri haline gelir. Zaten fullenmiş bir iş yoğunluğuyla çalışan Simin, üzerine bir de salgın eklenince devreleri yakma noktasına gelir, ağır bir depresyona girer. Psikiyatrist bir arkadaşının önerisiyle ilaç kullanmaya başlayan ve hayatında yeni kapılar aralayan Simin, artık ayağa kalkma vaktinin geldiğini düşünerek sığındığı yorgan altından çıkıp yeni bir döneme “Merhaba” der. Bundan sonrasıysa bir hesaplaşmaya ve yüzleşmeye dönüşür.
Esin Şenol, “Ay Işığında Yıkanan Kadınlar”da “başka türlü” acıları olan kadınların hayatına tutuyor projeksiyonu.
Hayatta kendi çabalarıyla bir yerlere gelmiş, ayakta durmayı becermiş fakat karşı cins tarafından önlerine ket vurulmaya çalışılmasıyla, “erk”in kendi kendine yarattığı ulviliğiyle her şeyi yapabilme özgürlüğüne karşı “eril” muktedirlerin yükü yüzünden tam anlamıyla dönüp aynaya bakmayı unutan “başarılı” kadınları anlatan kitap, zamanını ve hayatını yaşamaya çalışan ancak bir türlü ona tutunamayan kadınların trajedilerle dolu yaşamlarına keskin bir bakış atıyor.
(BS/AS)