“Meral Camcı, Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Kıvanç Ersoy için. Onlar içeride rehin biz dışarıda tutsak…”
Avrupa resim tarihinde din dışı konularda resim yapmak geleneği Rönesans döneminde Antik kültüre duyulan ilgi nedeniyle öncelikle mitolojik konuların ele alınmasıyla yeniden başlamıştır. 17. ve 18. yüzyıl resim geleneği içinde ise yukarıda sözü edilen iki konudan farklı olarak yeni konulara ilgi başlar.
Bu yüzyıllar Avrupa’da burjuvazinin geliştiği ve güçlendiği dönemlerdir. Bir yandan bu yeni sınıf, bir yandan da kilise karşısında bağımsızlık kazanmaya başlayan aristokrasi artık sanatın yeni alıcılarıdır. Bu yeni müşterilerin yaşadıkları dünyaya dair ilgileri farklıdır. Kurmaya çalıştıkları yeni dengeler içinde din dışında bazı değerleri vurgulamak isterler.
Rönesans’la başlayan reform ve aydınlanma düşüncesiyle devam eden bu yeni süreç insana ve toplumlara dair bazı değerlerin anlatılmasını önemli bulur ve bu önemi sanat aracılığıyla vurgulamayı dener. Barış eşitlik, adalet gibi soyut kavramlar resim sanatının konusu olur.
Zeytin bu kavramların pek çoğu için görsel bir semboldür. Bu nedenle de özellikle 17. yüzyıldan itibaren bu insani değerlerin alegoriler ve semboller aracılığı ile anlatıldığı resimlerde sık sık zeytin dalı kullanılmaya başlanır.
Zeytinin evrensel bir sembol olarak benimsenmesini fiziki özelliklerinden bağımsız düşünemeyiz. Zeytin ağacına ilahi bir yan atfedilmesi ve birçok mitolojik ve dini öyküde de zeytinin bu denli yaygın olarak kullanılması, zeytin ağacının dört mevsim boyunca yeşilliğini koruması, köklerinin derinlere bağlı oluşu, gövdesinin sağlamlığı, yüzlerce yıl yaşayabilme özelliği, öldü sanıldığı zamanlarda bile yeniden yeşerebilme gücü, yerleşik bir düzen gerektirmesi ve insanlığa sunduğu nimetlerin zenginliği ile mutlaka çok yakından ilgilidir.
Bu özelliklerle yakından ilişkili olarak “Athena’nın insanlığa zeytin ağacı hediye etmesi” ve “Tufanın sona erişi” öyküleri gibi iki izlekten günümüze kadar gelen son derece zengin bir geçmiş vardır. Zeytin için “barış ağacı” ifadesini ilk kez kullanma onuru ünlü Romalı şair Vergilius’a aittir. Vergilius, Aeneas destanının birçok yerinde “barış ağacı”nı zeytinle eş anlamlı olarak kullanmıştır. O günden beri zeytin ağacı öncelikle barışı çağrıştırır.
Zeytin ve imgesinin barış sembolü olarak kullanılması Klasik Yunan döneminde başlamış, kahramanların ellerinde, başlarında gördüğümüz zeytin dalları, zeytin yaprakları, öykü içinde sembolik bir anlam kazanarak barışın, düzenin yeniden kurulmasının simgesi olarak yer almıştır. Hıristiyan ikonografisinde de gördüğümüz zeytin imgeleri zengin sembolik anlamlarla yüklüdür. Tanrının ilk günah dolayısıyla insanlığa olan kızgınlığının İsa’nın doğuşuyla sona erdiğine inanılır. Bu anlamda Hıristiyanlıkta zeytin imgesini Tanrı ile insanlar arasında yeniden kurulan barışın, yeryüzünde Tanrının egemenliğinin kabul edilişinin sembolü olarak okumak mümkündür.
18. yüzyıldan itibaren Avrupa sanatında zeytin imgesi kökeni mitolojik veya dinsel bir öyküye doğrudan bağlanmayan kişilerin ellerinde ve başlarında yaygın olarak kullanılmaya başlanır. Betimlenen sahnedeki zeytin imgesi bilinen bir öykü ile ilişkilendirilemese de, anlatılmak istenenin barışla ilgili olduğu kolaylıkla anlaşılır.
Barış sözcüğü basit bir ateşkesten öte anlamlar taşımaktadır. Zeytin imgesinin değişik dönemlerde görselleştirilmiş örneklerinde kullanılan konulara bakarak ne kadar farklı yönleriyle ele alındığını görebiliriz. Bugün benimsediğimiz anlamıyla barış kavramının oluşmasını bu resimlerde zeytin imgesinin kullanıldığı sahneleri inceleyerek ele alabiliriz.
Aydınlanma ile birlikte Avrupa sanatında akıl tanrıçası Athena ve onunla ilgili öyküler yeniden popüler olur. Bu dönemde zeytin ağacı Athena’nın temsil ettiği değerlerin; giderek anlamları birbirlerinden ayrılmaz hale gelen akıl, sağduyu düzen ve barışın sembolü olarak kullanılır. Sürüp giden savaşlar içinde altüst olan Avrupa’nın gereksinim duyduğu her türlü umut zeytin sembolüyle anlatılabilmektedir. Bugün yeryüzünde pek çok kimse Athena’nın kutsal ağacıyla, hatta Nuh’a gagasındaki zeytin dalı ile geri dönen güvercinle ilgili öyküyü hiç duymamış olsa bile zeytin dalının ne anlama geldiğini çok iyi bilir. Yeryüzünde düzen ne zaman savaşlarla tehdit edilse, aklın ve sağduyunun yeniden hâkim olmasına gerek duyulsa zeytin insanlar için barış ümidini, hayatın sürüp gideceğine olan inancı yeşertecek bir sembol olarak gündeme gelir. Binlerce yıldır olduğu gibi...
Cesare Ripa’nın Iconologia kitabından, 1758-1760, Hertel baskısı, (ilk basım 1593), 17 x 23 cm. Cesare Ripa’nın Iconologia’sında söylediklerine uygun olarak 1788-1860 Hertel baskısında barış kişileştirmesi beyazlar giymiş kanatlı bir genç kadın olarak gösterilir. Kafasında bereket tanrıçası Ceres’in (Yunan tanrıçası Demeter ile eş tutulan Roma’nın toprak ürünleri tanrıçası) simgesi buğday başağı ve zeytinden örülme bir taç vardır. Ön taraftaki küçük melek elinde zeytin yapraklarından bir taç tutmaktadır. Yukarıda, başında zeytin yapraklarından taç bulunan kanatlı bir meleğin ise elinde tuttuğu kumaşın üzerinde “uyumla büyür her şey” yazısı okunur. Arka taraftaki iki dikilitaşa defne yaprakları asılmıştır ve savaş tanrısı Ares uyurken gösterilir. |
Adalet sembolü olarak zeytin
Hiç kuşkusuz barış ile birlikte var olabilecek en önemli değerlerden birisi de adalettir. Platon, Devlet’inde ideal bir vatandaşın sahip olması gereken dört erdemden söz eder. Bunlar adalet, basiret, metanet ve ölçülülüktür. Adalet erdeminin ise diğer erdemlerin uyumu için son derece önemli olduğunu vurgular. Bu erdemlere daha sonra Ortaçağ Kilisesi de sahip çıkmış ve Aziz Pavlus’un Korint’li Hıristiyanlara yazdığı ilk apostolik mektupta sözünü ettiği inanç, umut ve hayırseverlikten oluşan teolojik erdemlerin yanına kardinal erdemler olarak eklemiştir. Teolojik erdemler iyi bir Hıristiyan olmak için, kardinal erdemler ise iyi bir insan olmak için sahip olunması zorunlu erdemlerdir.
Adalet kavramı da pek çok kavram gibi erken dönem uygarlıklardan itibaren insan hayatının vazgeçilmez kavramlarından birisi olmuştur. Antik Yunan mitolojisine göre, Uranus ve Gaia’nın kızı olan Themis mutlak adaletin tanrıçasıdır. Themis çoğu zaman Zeus’un bile daha adaletli davranabilmek için başvurduğu bir tanrıçadır. Zeus ile Themis’in kızları, Horalardan birisi olan Dike de hukuka aykırı davranıldığında bağıran ve haksızlıkların düzeltilmesini sağlayan bir tanrıçadır. Mısır mitolojisinde de adaleti sağlayan güneş tanrısı Ra’nın kızı tanrıça Maat’dır. Başlangıcından itibaren adalet ile ilişkilendirilen tanrıçaların en önemli sembolleri terazi ve kılıç olmuştur. Bu sembollerin yanı sıra özellikle Rönesans döneminde çok yaygın olmamakla birlikte zeytin dalı da kullanılmıştır. Büyük olasılıkla barışın olmadığı yerde adaleti sağlamanın olanaksız olması; ya da adaletin olmadığı yerde barışı tesis etmenin olanaksızlığı nedeni ile her iki kavramın zorunlu bir aradalığı vurgulanmak istenmiş olmalıdır.
Ambrogio Lorenzetti, 1338-40, İyi Hükümetin Etkileri Alegorisi, fresk (kuzey duvarı), 296x770 cm P. Pubblico, Siena, İtalya. Palazzo Publico, Lorenzetti döneminde Siena kentini yöneten tüccar oligarşisinin yönetim merkezidir. Bu binanın Dokuzlar Odası’nda (Sala dei Nove) üç duvarı bütünüyle kaplayan freskte, batı duvarında zorbalık yönetimi ve onun kent ve kırsal hayat üzerindeki yıkıcı etkileri, kuzey ve doğu duvarlarında ise adil ve iyi yönetimin kent üzerinde yaratacağı etkiler anlatılmıştır. Kuzey duvarında yer alan “İyi Yönetimin Etkileri” freskinde, diğerlerinden daha büyük olan, yaşlı bir bilge olarak betimlenen “Ortak İyi”nin sağında ve solunda üçerli iki figür grubu bulunur. Bize göre sağında sırasıyla Alicenaplık, Ölçülülük ve Adalet figürleri, solunda ise Basiret, Metanet ve Barış kendilerine özgü simgeleri ile betimlenmiştir. Barış, beyaz giysiler içinde, elinde zeytin dalı tutan bir kadın figürüdür. İyi bir hükümetin yönetimde olduğu zamanlarda huzur içinde olunacağının bir göstergesi olarak olsa gerek, figür diğerlerine göre koltuğunda oldukça rahat bir pozda otururken gösterilmiştir. Barış alegorisinin barışın en önemli sembollerinden birisi olan zeytin dalı ile betimlenmiş olması özellikle Siena Okulu sanatçılarının sıkça kullandıkları bir anlatım biçimidir. Freskin doğu duvarında devam eden kısmında, resmin sol üst köşesinde hakim bir figür olarak Güvenliğin betimlendiği bölümünde iyi yönetimin sağlayacağı etkiler olarak farklı mevsimlere ait işler bir arada gösterilmiş. Freskin sur dışını gösteren bu bölümü sanat tarihi içinde erken Rönesans döneminin ilk manzara betimlemelerinden birisi olarak kabul edilir. Belli bir geometrik düzen ve durağanlık içinde anlatılan kırsal alanda ayrıntılı bir biçimde gösterilmiş olan zeytinlikleri ayırt etmek mümkündür. Zeytinlikler burada güvenli ve huzur içinde bir yaşamın varlığını göstermek için kullanılmış olmalıdır. Manzara içine serpiştirilmiş birkaç yapı vardır. Bunlar kent içindekilerle karşılaştırıldıklarında çok daha basit ve sade cepheleri olan ve daha çok Romanesk üslubu gösteren yapılardır. Ambrogio Lorenzetti, 1338-40, İyi Hükümetin Etkileri Alegorisi, fresk (doğu duvarı), 296 x 770 cm P. Pubblico, Siena, İtalya. |
Marten de Vos, Barış ve Adalet, 1570, Ahşap üzerine yağlıboya, 118 x 174,5 cm, Hermitage Müzesi, St. Petersburg, Rusya Birbirlerinden ayrı olarak düşünülmesi zor iki alegori olarak Barış ve Adalet kendilerine ait sembollerle gösterilmiştir. Elinde kılıçla betimlenmiş olan kadın figürü Adalet, ona sarılmış, bir anlamda onu koruması altına almış olan ise Barış’tır. Barış ayrıca dizleri dibinde duran puttinin elindeki zeytin dalı ile de ayırt edilmektedir. Adaletin başı üzerindeki putti ise figürün başına bir taç yerleştirmek üzeredir. Adaletin yanında, duvarın üzerinde iki pembe çiçek görülür. Bunlar muhtemelen karanfildir. Resmin sağ üst köşesinden Barış’ın başı üzerinde duran beyaz güvercinin etrafında yarattığı ışık ile aydınlanan geri planda, barış zamanlarının kıymetini göstermek üzere tarlasını süren bir çiftçi ve onu izleyen figürler betimlenmiştir. Barış, beraberinde huzur, adalet ve bereketi de getirecektir. |
Jacques Dumont, Barış Alegorisi, 18. yüzyıl, tuval üzerine yağlıboya, 94 x 151 cm, Musée du Louvre, Paris, Fransa. Bulutlar arasında gösterilmiş Barış alegorisi başındaki tacı ve elindeki zeytin dalı ile otururken bir yandan da savaş aletlerini ateşe vermektedir. Savaşı sonlandırmak ve onu hayattan sonsuza dek uzaklaştırmak barışın en temel görevidir. Burada da işini başarmış olmanın keyfi ile son derece sakin bir biçimde ve zarif ve güzel bir kadın kimliğinde gösterilmiştir. Barış ve Adalet alegorilerinin, hemen hemen her zaman olduğu gibi kendi sembolleri ile ve birbirlerine sarılmış olarak betimlendiği aşağıdaki resimde ise Adalet, Barış’ı himayesi altına almış olarak gösterilmiştir. Barışın ayağının yanında içi meyve dolu bir sepet görünür ki bu da barışın getireceği bolluk ve refahın simgesidir. Bu sembolizm iki alegorinin ayrılmazlığı üzerinden anlatılmıştır. |
Pompeo Batoni, Barış ve Adalet, 1745, tuval üzerine yağlıboya, 120 x 90 cm, Museum of Fine Arts, Montreal, Kanada. |
Barış ve bolluk sembolü olarak zeytin
Barış ile bolluk arasında doğrudan bir ilişki kurmak mümkündür. İnsanlık tarihi boyunca bazıları yüz yıl süren birçok savaş insanlara yıkım getirmiştir. Savaşlar yüzünden tarlalar ekilip biçilememiş, var olan ürünler zarar görmüş, şehirler yıkılmış, ticaret durmuş, insanlar açlık, sefalet ve salgın hastalıklarla yüz yüze gelmişlerdir. Belki de insanlar barışı en çok maddi refahı ilgilendiren yönüyle düşünmüşler, barış dönemlerini sonsuz refah ve mutluluk olarak görmüşlerdir.
Bu yüzden barış mesajı taşıyan resimlerde bir tarafta insanların ellerinde zeytin dallarını görürken, diğer bir tarafta da bereketi sembolize eden ve rengârenk meyvelerle dolu bereket boynuzlarını görürüz. Anlarız ki barışla birlikte bolluk da gelecek, çileler sona erecektir.
Élisabeth-Louise Vigée Le-Brun, Barış Bolluğu Geri Getiriyor, 1780, tuval üzerine yağlıboya, 103 x 133 cm, Musée du Louvre, Paris, Fransa Önündeki meyve dolu bereket boynuzu ve elinde küçük bir başak demeti ile gösterilmiş olan Bolluk alegorisi elinde zeytin dalı tutan Barış alegorisinin koruması altında gösterilmiş. Birçok başka betimlemede de karşılaşıldığı gibi, Barış çoğu zaman doğal bir sonucu olacak olan Bereket ve Bolluk alegorileri ile beraber gösterilir. En temel inançlardan birisi bolluğun tek başına değil ancak barış ve adalet ile birlikte mümkün olabileceğidir. Bu kavramların alegorik anlatımlarında da daima bu karşılıklı ilişkiler vurgulanır. Bereket’i himayesi altına almış görünen Barış bir elinde üzerinde taneleri olan bir zeytin dalı tutmaktadır. Başıdaki tacın yaprakları da muhtemelen zeytin yaprağıdır. İki figürün de giysileri ve duruşları 18. yüzyıl Avrupa resmi geleneklerine son derece uygundur. |
Giovanni Domenico Tiepolo, Barışın Zaferi (Zeytin Dalı ile Melek), 1749, tuval üzerine yağlıboya (tavan resmi), Chiesa di San Polo, Venedik, İtalya. San Polo Kilisesi’nde bulunan ve Domenico’nun henüz babasının kompozisyonlarının uygulayıcısı olduğu döneme ait alttaki tavan freskinde resmin ortasına, bulutların arasına yerleştirdiği kanatlı figürü elinde büyük bir zeytin dalı ile betimlemiştir. Kırmızı elbiseli bu ana figürün etrafındaki küçük meleklerden birisinin daha elinde bir zeytin dalı bulunmaktadır. Figürlerdeki hareket, renklerdeki pastel ama canlı tercih ve şeffaf etki bırakan hava doğrudan Giambattista Tiepolo’nun etkisidir. Domenico Tiepolo, 18. yüzyılda Venedik’te ün kazanmış ve hatta ünü Almanya ve İspanya’ya kadar yayılmış olan Giambattista Tiepolo’nun oğludur. On üç yaşında babasının yanında çalışmaya başlar ve Rokoko üslubunun 18. yüzyılda Venedik’teki en önemli temsilcisi olan babasının projelerinin uygulayıcısı olur. Baba Tiepolo’nun Würzburg ve Madrid’de aldığı siparişlerde de onun yanındadır. Ancak babasının 1770’te ölümünden sonra kendi üslubunu ortaya koyabilmiştir. Yaklaşık onbeş yıllık bir bocalamadan sonra babasının etkisi ile uyguladığı mitolojik ve dini konulardan uzaklaşıp daha seküler olanlara ilgi duymaya başlamıştı. |
Ümit sembolü olarak zeytin
Bitip tükenmeyen savaşlar sırasında insanlar barışın, yani düzenin ve adaletin yeniden kurulmasının, refah günlerinin geri gelmesinin özlemi içinde yaşarlar. Hiç bitmeyecek sanılan savaşlar bile bir gün sona erer. İnsanlar savaşın sona ermesi ümidini canlı tutmaya çalışır, savaşların getirdiği acı ve yıkımlara karşı bu ümidin verdiği güçle hayata bağlılıklarını sürdürürler. Zeytin ağacının pek çok özelliğinden biri olan yokedilmezlik gücü, zeytin dallarının ümit sembolü olarak kullanımını açıklayabilir. (ZİB/MB/YY)
Pierre Puvis de Chavannes, Umut, 1871-2, tuval üzerine yağlıboya, 70,5x82 cm Musée d’Orsay, Paris, Fransa. Yıkıntılar önünde çıplak olarak elinde sadece küçük bir zeytin dalı ile oturan genç kız figürü umudu simgelemektedir. Genç kız üzerine beyaz bir örtü serilmiş olan toprak bir mezar üzerinde oturmaktadır. Arka planda, harap yapılarla bir manzara ve alelacele yapılmış haçlarla bir mezarlık görünmektedir. Genç kızın elindeki zeytin dalı ve gerilerdeki tepenin ardından doğan güneş yeni ve barış dolu günler için bir umut vaat etmektedir. Mezarın toprağı üzerinde yeni yeni yeşeren çiçekler de bu umudun göstergeleridir. Resimde belli bir coğrafya ya da tarihi bir ayrıntı olmaması kompozisyona evrensel bir sembolik değer de yükler. Mat renkler ve figürde herhangi bir hacimlendirme olmaması Chavannes’ın üslubuna uygundur. |
* Bu yazı, Zeytinin Renkleri: Sanat Tarihinde Zeytin İmgesi (Umur Yayınları, 2011, İstanbul) kitabından alınmıştır.