Geçtiğimiz aylarda Polonya’da Auschwitz ölüm kampında Nazi selamı verdikleri için gözaltına alınan Türkiyeli öğrencilerin ardından bundan yalnızca günler önce aynı mekanda “Arbeit Macht Frei” yazılı kapının önünde aynı pozu vererek birbirlerinin fotoğraflarını çeken bir Türkiyeli çiftin tutuklandığı haberleri basında yankılanmıştı. Polonya yasalarına göre suç teşkil eden bu davranış, Avrupa’nın birçok yerinde insan haklarına açık tehdit olduğu gerekçesiyle yasaklı bir hareket. Bu tür selamların ve Nazi sembollerinin yapılması, gösterilmesi, herhangi bir amaçla kullanılması birçok ülkede sıkı denetim ve sansüre tabii. Nazi bayrakları, sembolleri ve selamlarının yasaklanması ve sansürlenmesi, toplum içerisinde bu tür düşüncelerin yok olduğu anlamına gelmiyor.
2008 yılında Fransalı bir komedyen olan Dieudonne M'bala M'bala’nın değindiği, “Quenelle” adıyla anılan, yeni bir akım olan sağ omzu sol kolla tutarak, sert bir şekilde yere bakar halde öne uzatılan sağ kol selamlaması ilk ortaya çıktığında sisteme karşı öfke besleyen, değişim isteyen kişilerin kendilerini ifade etme şekli olmuştu. Kısa sürede, mali kriz dolayısıyla bankacılara ve yatırımcılara yönelik bir nefret selamı şekline bürünen bu hareketi daha da hızlı bir şekilde Neonazi fikrini benimseyen ve standart Nazi selamı vermesi yasak olan kişiler üstlenerek Avrupa’da Yahudi karşıtlığını göstermek adına uygulamaya başladı.
Yayılması zaman alırken, ulaştığı kitle bakımından önemli bir ölçüye sahip olan bu selamı ABD başkanı Barack Obama’nın da vermesini kendilerine referans olarak kullanan bazı Neonaziler, bu selamı verdiği için cezalandırılan kişileri de komplo mağduru olarak görüyorlar. Bugüne kadar bu selamı verdiği için ceza alan kişilerin sayısı halen bir elin parmaklarıyla sayılırken, Auschwitz’de tutuklanan Türkiyelilerin aksine bu selamı verenlere karşı şimdilik hiçbir işlem yapılmadı. Anne Frank House, Berlin Holokost Anma Anıtı ve İkinci Dünya Savaşının acılarına dair birçok anıt ve müzeye ve hatta İsrail’de Süleyman Mabedinin Batı Duvarı önüne giderek önünde bu selamı verip fotoğraf çekilen Neonazilerin sayısı günden güne artış gösteriyor.
Her ne kadar “quenelle” destekçilerinin bir kısmı bunun ırkçı bir temelde değil de küresel elitler yönetimindeki mali düzene karşı direnişin bir temsili olduğunu ve bunun zararsız bir şekilde ifade özgürlüğüne sahil olduğunu iddia etse de, Neonazi örgütler tarafından sistematik kullanımı Cameroon Donne Dieudonné dahil birçok kişiyi Nazizm lekesi ile kirletiyor.
New York’ta geçtiğimiz günlerde düzenlenen Dünya Siyonist Örgütü konferansında da Avrupa’da yükselen ırkçılık ve ayrımcılığa dair konuşmalarda bolca değinilen, “Nazizmin yenilenen yüzü” önemli bir yer teşkil etmişti. Avrupa bütünleşmesi sürecinde davranışların ve sembollerin sansür ve yasakla önlenmesi çalışmalarına değinilen toplantılarda temel bir unsur bariz bir şekilde eksik kalıyor: Toplumsal bütünleşmede nefreti yaratan nedenlerin ortadan kalkmaması.
Avrupa bütünleşmesi önündeki en büyük engel olan “mali odaklı bütünleşme planlarının” büyük oranda toplumsal bir yansıması olmaması ve neo-liberal yoğunluklu olarak bütün Avrupa partilerinin desteğini alması, sistem eleştirisini tek başına yapan Avrupa karşıtı, aşırı sağ, popülist partilerin ve hareketlerin güçlenmesine sebep olurken bu tür sistem eleştirisi olarak ortaya çıkan “trend”lerin de bir anda eleştiri vakumunda Neonazilerin kullanımına sunulması anlamına geliyor. (GÖ/AS)