Fotoğraf: Sosyal medya/ Polonya, göçmen geçişlerine karşı Belarus sınırına 150 km'lik tel örgü duvar örüyor.. Telleri tahrip eden 13 eylemci gözaltına alındı.
Avrupa’da bu sefer birliğin doğu sınırlarında bir kez daha yeni bir insani kriz yaşanıyor.
Belarus yakından tanıdığımız bir politika izleyerek Avrupa Birliğine (AB) karşı mültecileri kullanarak yeni bir “savaş” yürütmekle suçlanıyor.
Ancak Doğu Avrupa’da yaşanan bu bölgesel güç savaşımı olarak değerlendirilebilecek politik kriz bir yana başta Irak ve Afganistan olmak üzere, Suriye, Yemen, Türkiye ve Afrika ülkelerinden Belarus’a gelmeyi başarmış binlerce mülteci geçten Ağustos ayından bu yana yaşam mücadelesi veriyor.
AB üyesi ülkeler, Lukaşenko rejimine uygulanan yaptırımlara karşılık, Belarus’un yanıt olarak kasıtlı bir mülteci politikası yürüttüğünü söylemekte. Ancak yine de Polonya başta olmak üzere bölgedeki AB üyesi ülkeler ise mültecilere karşı uluslararası hukuku ve temel insan haklarını ihlal eden tutumları nedeniyle eleştiriliyor.
Temelleri geçen yıl atılan bu insani krizin nasıl gerçekleştiğine bir bakalım:
2020 Belarus Seçimleri ve AB’nin tutumu
AB’nin 2020’de gerçekleşen hileli Belarus seçimlerini tanımamasının ardından, Birlik üyesi ülkeler ile Belarus arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi. 1994’ten beri Belarus lideri olan Aleksandr Lukaşenko, Ağustos 2020’de yapılan seçimlerde yüzde 80 oy oranıyla seçimleri kazandığını duyurmuştu. Ancak muhalefet lideri ve Lukeşenko’nun seçimlerdeki rakibi Sviatlana Tsikhanouskaya seçimlere hile karıştırıldığını ve seçimlerin kazananının muhalefet olduğunu açıklamıştı.
Ardından muhalefet, yetki devri gerçekleştirene kadar ülkede uzun vadeli protestolar gerçekleştirileceğini açıklamış, protestolara yönelik polis saldırılarının ardından Tsikhanouskaya kısa süreliğine tutuklanmış ardından Litvanya’ya sığınmıştı. Protestocular ise geçtiğimiz Mart ayına kadar sokaklara çıkmaya devam etmişti.
Geçen yıldan bu yana AB ile Belarus arasında tansiyonu yükselten başkaca gelişmeler de yaşandı. AB’nin, şiddet ve baskıyla seçimlere hile karıştırıldığı gerekçesiyle Belarus’a yaptırım uygulama ve seçimleri tanımama kararının ardından, Belarus’un hava sahasından geçen bir yolcu uçağını acil inişe zorlayarak Lukaşenko muhalifi iki Belarus vatandaşını tutuklaması Minsk yönetimine yönelik tepkileri arttırmıştı.
"Hibrit Savaş’’ ve “Canlı Silahlar”
Varşova ile Minsk arasındaki gerilim Polonya yönetiminin Belaruslu muhaliflere verdiği destek ve Belaruslu muhaliflere geçici sığınmacı hakkının tanınacağının açıklamasıyla tırmandı.
Ancak özellikle geçtiğimiz Ağustos ayının başında Belaruslu sporcu Krystsina Tsimanouskaya’nın Tokyo Olimpiyatlarının ardından Lukeşenko yönetimini eleştiren bir video yayınlayarak Varşova’ya sığınmasının ardından Polonya, Belarus sınırında yaşanan sınır ihlallerinde olağanüstü bir artış olduğunu açıkladı.
Ağustos ayından bu yana Polonya, Litvanya ve Letonya, Belarus sınırından gelen ihlallerinin arttığını bildirmekte. Polonya ve bölgedeki diğer AB üyesi ülkelerden yapılan açıklamalara göre Minsk yönetimi, başta Irak olmak üzere çeşitli Asya ve Ortadoğu ülkelerinden mültecilerin Belarus’a gelmesine kolaylık sağlayarak mültecileri ülkeye davet etmekte ve ardından AB sınırlarına gidişlerine göz yumuyor.
Varşova yönetimine göre yaşananlar Polonya devletinin bütünlüğünü ihlal etmeyi hedefleyen ve böylece daha geniş ölçekte AB’ye yönelik bir göç krizi yaratmayı amaçlayan Rusya destekli bir “hibrit savaş”ın parçası ve bu savaşta mülteciler ise “canlı silahlar” olarak kullanılıyor.
Hamiliklerini Polonya’nın üstlendiği AB üyesi post sovyet ülkeleri “mülteci krizini” bir tür savaş olarak değerlendirilmekte ve bu nedenle mülteci akışına yönelik tavizsiz, sert önlemler alarak ”saldırılara” karşı durmaya çalışmaktalar. Bölgede yaşanan bu gerilimde Polonya hem Belarus ve Rusya karşıtı siyasetiyle hem de sınırlarda aldığı önlemlerle öne çıkmakta.
Polonya’da hükümet Belarus sınırına ek birlikler konuşlandırarak, geçişlerin yoğun yaşandığı bölgelere dikenli teller çekmişti. Yapılan son açıklamalara göre ise Belarus sınırına güçlendirilmiş duvarlar örülmesi planlanıyor. Eylül ayı başlarında ise hükümetin talebi üzerine, Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Belarus sınırındaki iki bölgede olağanüstü hal ilan etmişti.
AB gözetiminde OHAL uygulamaları ve insan hakları İhlalleri
Sınırda yaşananların Polonya basınında geniş yer bulmasına ve hükümetin olağanüstü hal ilan etmesine neden olan gelişmeler ise Polonya sınır birlikleri tarafından geri itilen 32 mültecinin sınır köyü Usnarz Górny yakınlarında haftalarca temel ihtiyaçlardan yoksun bir şekilde sınırda bekletilmeleriyle başladı.
Polonya tarafından geri itilen ve Belarus tarafından ise sınırda beklemeye zorlanan mülteciler ormanlık alanda açlık, soğuk ve yorgunlukla bekleyişlerini sürdürürken, Polonya sınır güvenliği ise mültecilere Polonya tarafından tıbbi yardim dahil olmak üzere hiçbir yardımın ulaşmasına izin vermedi. Sınırda bekleyen aktivistler, sivil toplum örgütleri ve muhalefet vekillerinin mültecilere ulaşmaları engellendi. İnsan hakları aktivistlerinin mültecilere bağırarak seslenmeleri dahi polis sirenleri ve megafonları ile engellendi.
Aktivistler 29 Ağustos'ta sınırdaki tellerin bir kısmını keserek sınır bölgesinde bekleyen mültecilere koşarak yardım oluşturmaya çalışmış ancak grubun üyesi tüm aktivistler gözaltına alınarak bölge tahliye edilmişti. Sınırdaki aktivist gruplarının ve gazetecilerinin faaliyetlerinden rahatsız olan iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) girişimleriyle, 2 Eylül’de sınır bölgelerini kapsayan iki bölgede olağanüstü hal ilan edildi. Geçen günlerde olağanüstü hal yine PiS milletvekillerinin verdiği önergeyle uzatıldı.
Aktivistler, sınırların Putin ve Lukaşenko’dan koruması için mültecilerin insan dışılaştırılarak, kurbanlar haline getirilmesine ve dikenli tellerle çevrili bir Polonya görüntüsüne karşı olduklarını, sınırların insanlığa aykırı yöntemlerle denetlenemeyeceğini ve sınırlarda bekleyen ve Afganistan’dan kaçmak zorunda kalan tüm insanlarla dayanışmanın bir borç olduğunu ifade eden bir bildiri yayınladılar.
Aktivistlerin sınırdaki faaliyetlerine ve basında yer alan görüntülere karşılık açıklama yapan Polonya İçişleri Bakanı Mariusz Kamiński, aktivistleri Polonya’ya karşı “hibrit savaş” yürüten Rusya ve Belarus ile aynı safta yer almakla suçladı.
Ayrıca Kamiński, Rusya’nın askeri tatbikatları ile eylemlerin aynı dönemde gerçekleşmesinin ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit olduğunu ileri sürdü. Ayrıca Kamiński, düzenlediği bir basın toplantısında Polonya’nın mültecilere karşı uyguladığı orantısız şiddeti ve politikayı meşrulaştırmak adına sınır ihlali yapan mültecilerin telefonlarında terörizm destekçisi görüntüler ile hayvan ve çocuk pornosu gibi içerikler bulduklarını iddia etti. Kamiński’nin şeffaflıktan uzak bu açıklamasını halkta göçmen karşıtlığını yükseltmek için dayanaksız bir itibarsızlaştırma ve marjinalleştirme girişimi olarak değerlendirmek mümkün.
Ağustos ayından bu yana sınırlarda yaşanan gerilim hala sürmekte. Geçtiğimiz ay sadece bir haftada sınır hattında bekleyen 4 mültecinin cansız bedenine ulaşıldı. Mülteci ölümlerinin bölgedeki soğuk hava koşulları sonucu hipotermi nedeniyle gerçekleştiği öğrenildi. Şimdiye kadar 6 mültecinin yaşamını yitirdiği açıklandı.
Hükümet olağanüstü hal ilanıyla aktivistlerin, sivil toplum örgütlerinin ve gazetecilerin bölgeye erişimini kısıtladı. Geçtiğimiz günlerde bölgede haber takibindeki ARTE Televizyonu ve AFP muhabiri iki gazeteci gözaltına alınmıştı.
Ülkede yayın yapan muhalif ve iktidar destekçisi olmayan yayın kuruluşları sınır bölgelerinde haber takibini yasaklayan olağanüstü hal uygulamalarına karşı tepki göstermekte. Aralarında gazete, televizyon ve radyoların da olduğu 28 yayın kuruluşu Sınırdaki Gazeteciler başlıklı 4 maddelik bir bildiri yayınlayarak yaşanan hak ihlallerine ve basın üzerindeki baskılara yönelik tepki gösterdi.
Açık bir şekilde uluslararası hukuku ve Avrupa Birliği yasalarını ihlal eden Polonya’nın mültecileri geri itme politikası, ülkedeki muhalefetin yanı sıra, iktidar partisi PiS’in homofobik ve kürtaj karşıtı politikalarını destekledikleri için eleştirilen Katolik Kilisesi de hükümeti insan haklarına saygılı olmaya çağırdı. Ayrıca Avrupa Komisyonu ile Almanya, Polonya hükümetini uluslaraarası hukuka ve AB sınır yasalarına uygun davranma konusunda uyardı.
Belarus ise mülteci ölümlerinde Polonyalı ve Litvanyalı güvenlik güçlerini suçlamakta. Belarus otoriteleri sınırda hayatını kaybeden Iraklı bir mültecinin Litvanya güvenlik güçleri tarafından darp edilerek ölüme terk edildiğini iddia etmişti. Lukaşenko bunun üzerine sınırdaki ölümlerin araştırılması doğrultusunda talimat verdiğini açıklamıştı.
Polonya’nın yardımına Çavuşoğlu koştu
Geçtiğimiz hafta Polonya’da diplomatik görüşmelerde bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yapılan görüşmelerin ardından Polonya medyasında yer alan açıklamalara göre Belarus ile Polonya sınırındaki mülteci akışını engellemeye yönelik iki ülkenin iş birliğine gideceği duyuruldu.
Türkiye’de AKP iktidarının dış politikadaki tutarsızlığı uzun süredir önemli gündem maddelerinden. Çavuşoğlu’nun Varşova’daki mülteci akışının engellenmesine yönelik tutumu da tutarsız dış politika hamlelerinden biri olarak kabul edilebilir. Hatırlatmak gerekirse 2020 Belarus seçimlerinin ardından AB üye ülkeleri, ABD, Kanada ve Birleşik Krallık gibi pek çok ülkenin aksine Belarus’un tartışmalı seçimleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Belaruslu mevkidaşına tebrik telgrafı göndererek tanınmıştı.
Öte yandan AB ve Polonya medyalarında Lukaşenko’nun mültecileri AB’ye karşı bir “silah” olarak kullanması, Erdoğan’ın AB’ye karşı 2016 sonrasında yürüttüğü mültecilerin koz olarak kullanıldığı siyasetine benzetilmekte.
Ancak özellikle Iraklı ve Türkiyeli Kürtlerin İstanbul üzerinden Minsk’e vizesiz uçtuğu ve buradan Polonya, Litvanya ve Letonya sınırlarından geçerek AB üyesi ülkelere geçmeye çalıştıkları belirtilmekte. Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau ve Çavuşoğlu’nun görüşme sonrası yaptıkları ortak basın açıklamasında iki ülke istihbaratlarının AB’ye yönelik mülteci hareketlerine ve mülteci kaçakçılığı konularında iş birliğini güçlendireceklerini açıkladılar.
Rau, Belarus’a gelen mültecilerin sıklıkla İstanbul Havalimanını kullandıklarını belirterek, mevkidaşı Çavuşoğlu’ndan İstanbul’dan Minsk’e seyahat eden mültecilere daha fazla dikkat etmelerini istediklerini söyledi.
Rau ayrıca Belarus sınırından günde yaklaşık 400 ile 600 arası mültecinin sınır ihlali gerçekleştirdiğini belirtti. Çavuşoğlu ise bu sorun kapsamında iş birliğine hazır olduklarını, Türkiye’nin deneyimlerini paylaşacağını belirti.
(CK/EMK)