Tersten düşünelim, şiddet eğitimde bu kadar işe yarar bir yöntemse niye her alanda kullanmıyoruz? Çocuk hata yaptı, at bir tokat. Müdür öğretmenin yanlışını gördü, geçir bir yumruk. Başhekim doktora kızdı, savur bir tekme.
"Olur mu canım öyle şey!" diyenleri duyar gibiyim ama ne yazık ki olur canım öyle şey. Bir hocam "Çocuk su gibidir. İçine konulduğu kabın şeklini alır" der. Evet, mutlaka çocuğun doğuştan getirdiği özellikleri var ama çocuğu içinde bulunduğu yakın çevre biçimler. Bu nedenle yakın çevreye çok iş düşüyor: Onları olumlu ya da olumsuz yönlendirmek.
Yani doğuştan şiddete, uyumsuzluğa, kontrolsüzlüğe yatkın bir yapı ile doğan bir çocuğun bu yapısını tamamen değiştirmek söz konusu olamayabilir ama bu yapıyı daha zayıflatmak ya da daha güçlendirmek büyük ölçüde mümkün. Öte yandan biyolojik olarak buna yatkın olmayan bir çocuğu uyumsuz, denetimsiz hale getirmek de olası. Ya da sinik, çekingen… Elbette kişilikli, özdenetimli, çevreye ve her yeni duruma uyumlu, kendiyle ve insanlıkla barışık bireyler yetiştirmek istiyorsak çocuğumuzun içine konduğu kalıbı gözden ve elden geçirmeliyiz.
Çocukların şiddet ortamında yetiştirilmesi sürdürülürse bütün hataların tokatla, yumrukla, silahla cezalandırıldığı, gücü yetenin yettiğine baskı uyguladığı bir yaşam ortamını göreceğiz. Çok da kalmadı buna. Asıl konu şiddetin meşru sayılıp sayılmayacağıdır. Bu kadar meşrulaştırmaya devam edersek şiddete dayalı yaşam ortamını kurmayı başaracağız. Şiddetin yasal, etik ve sıradan olduğu bir ortamda yetiştirdiğimiz çocuğun, şiddete karşı olmasını bekleyebilir miyiz? Elbette "hayır". Ayrıca şiddetin faili için de mağduru içinde durum aynı. Hatta şiddete hiç maruz kalmadığı halde sadece tanık olan için de bu durum geçerli.
Eğitimde şiddet işe yarar mı?
Öğretmen ve şiddet asla yan yana gelmemesi gereken iki sözcük.
Öğretmen, öğretici, bir şey öğreten kişi. Öğretmen, özellikle ilköğretim için sadece bir bilgiyi aktaran kişi midir ya da öyle mi demektir? Hayır değildir, olmamalıdır. Öğretmen aynı zamanda çocuğun benlik gelişimi sürecinde özdeşleşeceği kişilerden biridir ya da öyle olmalıdır. O zaman sadece bilgiyi bilen, bulan, aktaran kişi değil, aynı zamanda örnek olan, model olandır. O halde öğretmenlerimiz böyle davranmaya devam ederlerse hızla yaygınlaştırabiliriz şiddeti. Çünkü öğretmen, her şeyi öğretir. Şiddeti de…
Bir örnek
Yaşadığım bir örneği paylaşmak istiyorum. Şiddet sever bir öğretmenin sınıfından bir öğrenciyle görüşüyordum; çocuğun öğretmenden korktuğu ve bu nedenle okula gitmekten kaçındığı, okulda da son derece çekinik davrandığı ortaya çıktı. Anne "...evet öğretmenimiz biraz sinirli çok bağırıp çağırıyor, vurduğu da oluyor ama bizim çocuğa asla olmaz onu çok seviyor..." dedi.
Düşündüm; bu çocuğa, bir gün ona da olmayacağı garantisini kim verebilirdi? Bu anne baba diğer çocukların maruz kaldığı şiddeti nasıl bu kadar rahat kabul ediyordu? Şiddet sadece yüzüne tokat indiğinde mi şiddetti? Elini havaya kaldırıp "Vururum ha!" demekle vurmak arasında ne fark var, ikisi de karşımızdaki kişiyi yeterince aşağılamaz mı? Böyle bir durumda mağdur ne yapar?
Mağdurun çoğunlukla iki yolu vardır. Ya siner, ürker, kaçar ya da saldırır, saldırganlık ve şiddet duyguları bilenir. Ancak henüz öğretmenine ya da yetişkine karşı koyamayacağı için ya farklı yollar bulup ondan öfkesini çıkarmaya çalışır ya da öğretmen yerine gücünün yettiği arkadaşlarına saldırır (aynen müdüre kızıp çocuğa bağıran öğretmen gibi, kocasına öfkelenip çocuğu hırpalayan anne gibi, gibi, gibi…) Ama dikkat, artık daha küçük yaşlarda da yanıt vermeye başladı çocuklar.
Öte yandan şu günlerde öğretmenlerin öğrencilerden gördükleri şiddetin kaynağında öğretmenlerin payını nasıl ayıracağız? Arpa ekip buğday biçilmeyeceğine göre…
Ne yapılmalı?
Temel hedef bilek gücüne değil akıl gücüne güvenen kişiler yetiştirmek olmalı. Sorununu aklını kullanarak çözebileceğine güvenen kişi başka bir şeye neden gerek duysun ki?
Çocuğun birey olduğunu kabul eden, "öğrenme süreci karşılıklıdır" ilkesinden hareketle çocuğun yetişkin otoritesi, bilgisi ve deneyimiyle ezilmediği bir eğitim ortamı sağlanırsa, eğitimde sorun çözme becerisi kazandırmaya, düşünme becerilerini geliştirmeye önem verilirse şiddete niye gerek duyulsun ki?
Şiddet sözcüğünü unuttuğumuz bir dünya dileğiyle… (YKS/TK)
* Yeşim Kesgül Sercan, Dr. Pedagog