Dünya salakların* elindedir. Gündelik hayatımızı, salaklıklarımız kolaylaştırır. İdeolojiler, salak temenniler üzerinde kendilerini var ederler. Salak, salak olduğu için mutlu olabilir. Salak politikacılar, salak halkları sever. Salak halk, salak olduğunu belli etmeyen politikacıları sever. Para kadar salakça olan ikinci bir şey daha söyleyemezsiniz ama para için yapılan bütün salaklıklar, salaklıkların alasını utandıracak kadar salakçadır.
İlginç değildir ama söyleyelim: Salaklığa yaraşır şekilde, salakça olan hemen her şey "salakça" olduklarına dair hiç kimsenin aklına kuşku düşürmez. Düzen, salakların düzenidir. Herkese salaklığa uyum sağlamak düşer. Zaten kolay alışılabilen bir şeydir salaklık.
"Hitler belki de yüzyılımızın en büyük saçmalık üreticisi, en görkemli salağıdır, ama güldürmez. İdam cezasını hiç ilgisi bulunmayan bir alana: ekonomiye bağlayarak idama yargılı gençler konusunda "Asmayalım da besleyelim mi?" diyen devlet başkanı da güldürmez." (1) Uludere üzerine "Kaçakçılık olayı gölgede kaldı" diye hayıflanan İdris Naim Şahin'de güldürmez.
Bir Kürde, seçmeli ders olarak kendi dilinin verilmesi, dilinin ehlileştirilerek ikinciliğe - kastım, dillerin yarışı değil- itelenmesi salaklık teşhisine kolay kolay meyletmez. "Vardır elbet bir hikmeti" devreye girer.
Eskinin "Kadından Sorumlu Devlet Bakanı", şimdinin "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı"nı kürtaj olan kadın için "Neden bir kadın kürtaj ister? Ya kendiyle ilgili, ruh sağlığıyla ilgili bir sorunu vardır ya bebeğiyle ilgili vardır. Ve çevre faktörü yani onun ekonomik ve sosyal şartlarının çocuğu doğurmaya müsait değildir. Ya tecavüz vardır, ensest vardır" (Fatma Şahin) der. Düşünülmeden söylendiğini farz edelim. Yoksa akıl, haklı olarak salak demeye cüret eder.
Salaklık listesi uzun ama şöyle hakkıyla "salak" demek hakaret sayılıyor. Hatta yerden göğe haklı olsanız bile "aşağılama, hakaret, kışkırtma" gibi suçlamalarla yargılanabilirsiniz bile. Gelelim ana meseleye. "Askere gitmek" dünyanın en gereksiz yolculuğudur. Askerlik süresince yaptığınız hemen her şey hayat boyu size yetecek saçmalama hakkını yer, bitirir. "Asker yolu gözlemek" hiç yok yere "özlem" duygusunun; sevgililere, ailelere, yakınlara "vatan borcu, ee bir de zorunlu" nutku ile peşkeş** çekilmesidir.
Militarizme dair her ne varsa o kadar saçmadır ki dillendirmeye kalkışsanız mucidi devletler küser, dilinizi keser. Roland Barthes, "En yüce güzellik gibi salaklık da betimlenemez" der. Askerlik betimlenebilirliğe en açık özelliklere sahiptir. Betimlenemez oluşu niyedir derseniz ucunda "halkı askerlikten soğutma" suçu var. Bir yandan da kıyısından kıyısından denemek insanlık borcu.
Askerlik bir süreliğine salağa yatmaktır. Güzelim İzmir şehrinde, 40 derece güneşin altında ne beklediğini bilmeden saatlerce bir hendeğin içinde beklemektir. Manzaradan güzel kadınlar, güzel adamlar geçer. Görevdesinizdir, bekliyorsunuzdur. Ne beklediğini bilmesen de görev ihmale gelmez.
Diyarbakır'ın, Ergani ilçesinde askerlik yapmaktasınızdır. Trakyalısındır. Ömrünüzde hiç görmemişsindir; gökyüzüsü yerden bu kadar yüksek bu kadar ırak duran yer. Takıldığınız tek nokta buradaki insanların acı suyu pek içmemeleridir. Bir de anlamadığınız lisanları vardır. Lakin bir içki masasına oturulsa bütün farklılıklar dümdüz edilecektir. Aklınızdan geçer, geçmez değil. "Tanımadığım bu insanlarla nasıl düşman olabilmişim?" Sonra da "Vatan bir bütündür, parçalanamaz" denilir ve göreve devam edilir.
Topyekûn milletler sana emanet olduğu için sabahın körü içtima çağrısıyla uyanılır. Herkes uyur, asker uyumaz. Hele düşman hiç uyumaz. Tatbikatlar esnasında nasıl öleceğinin provasını bile yapabilirsin. Üstün karşısında aldığın pozisyonlar bir hayli komiktir ama gel gör ki anlatacağın tokat anılarının yakınlar arasında tutacağı kesindir. Dönersen amenna, dönmezsen seni diğer ölümlerden ayıracak şehitlik mertebenle cenaze törenindeki şaşaayı düşlersin. "Vatan borcu" dersin. "Ne borcu, hangi vatandaşlık hakkımı gözettiniz ki, vatansever olayım?" gibi sualleri boş verelim. Zorunlu hizmet, geçici süreliğine aklınıza el koymuştur.
Asker Hakları sitesinde 2012 yılında intihar eden askerlerin isimleri var. Bilinen 21 kişi. Çoğu asker intiharlarından haberdar olamayacağımızın da olasılığı yüksek. Çatışmada hayatını kaybeden, mayına basan, arkadaşının ölümüne tanık olduğu için ya da bir insanı öldürmek zorunda kaldığı için psikolojisi bozulan askerler var bir de. Yaşadıklarına ve yaşattıklarına anlam veremedikleri için askerlik sonrası hayata karışamayanlar var. Gülünç zorunluluktur askerlik ama sonuçları güldürmüyor. Zaten zorunluluk olduğu için kimse ses edemiyor.
1- Tahsin Yücel, Salaklık Üstüne Deneme, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2012, s. 157
* Salak: [sıfat] Giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan (kimse) (TDK)
** Peşkeş çekmek: 1. başkasının malını birine bağışlamak; 2. verilmemesi gereken bir şeyi uygunsuz bir amaçla veya yersiz olarak birine vermek. (TDK)