Siyah gömlek, gri pantolon.
12 Eylül darbesinin ardından askeri cezaevlerinde devrimcilerin, bugünlerde vicdani retçilerin onurlarını ayaklar altına almak için getirilen tek tip kıyafet uygulaması, darbe planlamakla suçlanan generaller tutuklanınca kaldırıldı.
Hasdal askeri cezaevinde tek tip kıyafet uygulaması, Balyoz harekat planı soruşturması kapsamında gözaltına alınan subaylar adliyeye sevk edilmeden, 23 Şubat'ta sonlandırıldı.
Tümamiral Semih Çetin ve Ramazan Cem Gürdeniz; tuğamiraller Aziz Çakmak ve Turgay Erdağ ile Tuğgeneral İhsan Balabanlı cezaevine sivil kıyafetleriyle girdi.
Öte yandan, generaller için bir günde kaldırılan uygulamaya karşı direnirken, 1984-1988 arasında Metris, Diyarbakır, Sağmalcılar ve Mamak başta olmak üzere cezaevlerinde tek tipe girmeyi reddederek açlık grevine giden beş kişi öldü.
12 Eylül ve direniş
Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu'nun "Asılmayıp Beslenenler" başlıklı kitabında Metris cezaevinde tek tip kıyafet uygulaması ve buna karşı girişilen direniş şöyle anlatılıyor:
"Metris idaresi 14 Ocak 1984'te tek tip elbise için iki günlük operasyon düzenleyerek pantolon, ceket, boğazlı kazak, palto, mont, ayakkabı gibi eşyalarımızı toplayıp yasakladı. Üç yıl boyunca çarşaf ve nevresimlerden diktiğimiz pijamaları giymek zorunda kaldık. (...) Ölüm orucu bu koşullarda, Devrimci Sol ve TİKB tutsakları tarafından 11 Nisan 1984'te tecrit koğuşunda başlatıldı. Ve sonrasındaki iki gün içinde Metris'in diğer bölümlerinde ve Sağmalcılar Özel Tip'teki tutsaklar da eyleme katıldı."
Abdullah Meral, Haydar Başbağ, Fatih Öktülmüş ve Hasan Telci ölüm oruçlarında hayatını kaybetti.
Cezaevi idaresi baskılarla direnişi dağıtmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Direnenler Sağmalcılar'a nakledildi; 1985 sonbaharında Metris'te direnişi sürdüren 34 kişi kalmıştı. Tek tip kıyafete direnenler görüşe ve havalandırmaya çıkarılmıyor ; kalem, kağıt, kitap, radyo yasaklanıyor; yemekler bozuk çıkarılıyor ve kantinden alışveriş de yaptırılmıyordu. Tek tip elbise giymeyenler, mahkeme ve hastaneye gidişlerinde saatlerce iç çamaşırlarıyla bekletiliyor; tecrit ediliyordu. Direniş Şubat 1986'da başarıya ulaştı ve uygulama fiilen kaldırıldı.
Temmuz 1987'de Sağmalcılar'da yedi tutuklu 50 gün sürecek açlık grevine başladı. Direniş Anadolu'daki cezaevlerine de yayıldı. Şubat 1988'de Sağmalcılar'da bir kez daha açlık grevi başladı. Diyarbakır cezaevinde Mehmet Emin Yavuz açlık grevinde öldü. Eylemler sonucunda tek tip elbise uygulaması kaldırıldı.
Temmuz 1988'de Adalet Bakanı Mehmet Topaç imzasıyla yayınlanan genelgeyle uygulama geri döndü. 12 hapishanede 2 binden fazla tutuklunun giriştiği açlık grevi nedeniyle uygulamaya konulamadı.
İçeride de dışarıda da işkence
Açlık grevleri sadece içeridekileri değil, dışarıda onlar için endişelenen binlerce insanı da etkiledi. Oğlu Murat Cankoçak Mamak'ta tutulan şair Gülten Akın o günleri dışarıdan bir gözle anlattığı 42 gün kitabında şöyle yazıyordu:
"Soğuktu. Çoğumuzun sırtında ince giysiler. Çoğumuzun ayağında, eski, ıslağını içe geçiren pabuçlar. Her gün buralardaydık, yuvarlak, küçük parkta oturduk. Kovalıyorlardı bizi kapı önlerinden. Azarlıyor, itiyorlardı. Dövüşürdük kimileyin. Öfkeyle bağırırdık. Ama dayanamazdık, tutunamazdık fazlaca."
O dönem Mamak'ta gazetecilik yapan Faruk Bildirici de yaşadıklarını şöyle hatırlıyor:
"Mamak, 12 Eylül'ün sahnesiydi. (...) Bir de aileler vardı ki, onlar için de yaşam bir eziyet halini almıştı. Yaz-kış demeden yakınlarını görebilmek için saatlerce beklemeye razı oluyorlardı. Cezaevi müdürü Raci Tetik'in açlık grevini bitirmek için günlerce aç kalan mahkûmların karşısına geçip limon yaladığını anlatmasını unutamam."
Siviller de giydirilecekti
Tek tip elbise uygulaması yakın zaman önce yeniden gündeme geldi.
2003'te işkencenin "polisin dopingi" olduğunu savunan Prof. Sulhi Dönmezer başkanlığındaki kurul hazırladıkları Ceza İnfaz Kanunu tasarısında zorunlu giysi önerdi.
Gelen tepkilerin ardından 2004'te çıkan kanunda bu düzenleme yer almadı.
İşkence sürüyor
Askeri cezaevlerindeyse sorun devam etti.
Son dönemde özellikle vicdani reddini açıklayarak zorunlu askerliğe direnen ve bunun sonucunda da askeri mahkemelerce yargılanan insanlara tutuklanarak konuldukları cezaevlerinde zorla tek tip elbise giydirildi.
2005'te hırsızlık suçlamasıyla tutuklanan er Murat Polat cezaevinde öldü. İnsan Hakları Derneği Polat'ın tek tip elbise giymeye direndiği için işkence gördüğünü açıkladı.
2008'de vicdani retçi Mehmet Bal'ın zorla saçları kesildi. Bal tek tip elbiseye direnince işkenceyle karşılaştı. Bal'ın avukatı Suna Coşkun'un anlattıkları 12 Eylül tüm gücüyle sürdüğünü gösteriyordu:
"Askeri Cezaevi'nde Ossi'yi görmeye gittiğimizde, askerler kendisine "tek tip elbise giymeden görüşemezsin" demişlerdi. Üstelik hücre hapsindeydi ve o zamanlar "tabutluk" denen, 12 Eylül döneminde siyasi mahkûmların konduğu, korkunç bir hücrede tutuluyordu. Fare pislikleri yatağını kaplamıştı. Tuvaleti tıkalı, tabut kadar bir yerdi o hücre. 26 günlük açlık grevinden sonra tutukluluk koşulları düzeltildi."
Son olarak, dini nedenlerle vicdani reddini açıklayınca tutuklanan Enver Aydemir Aralık 2009'da tek tip elbise giymeyi reddedince işkence gördü.
Herkes için insan hakları
Askeri cezaevlerinde tek tip uygulaması 1 Temmuz 1998'de yürürlüğe giren Askeri Cezaevi ve Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Yönetmeliğinin 46. maddesine dayanıyor:
"Subay ve astsubaylarla ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla tüm hükümlü ve tutukluların saç ve sakalları, Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin erler hakkındaki hükümlerine göre kestirilir. Tutuklu ve hükümlere imkanlar ölçüsünde tek tip elbise giydirilir."
Aradan 30 yıl geçmesine rağmen darbecilerin muhalefeti sindirmek için keşfettiği bu insalık dışı uygulama devam ediyor; ama bir istisnayla.... Kendilerini anayasaya asla süresi geçmeyen "geçici" maddeler ekleyerek kurtaran 12 Eylül'ün generallerinin, darbe planlama ihtimali olan, şimdi de bununla suçlanan halefleri istisnayı oluşturuyor.
Haklarını ve onurlarını korumak için direnen, bunun karşılığında işkenceyle kaşılanan, yaşamını yitirenlerin haklarını geç de olsa iade etmek ve istisnai kaide haline getirerek tek tip elbiseyi tüm tutuklu ve hükümlüler için bir daha dönmemek üzere kaldırmak hükümetin sorumluluğu.
Mahçup bir şekilde darbe girişimlerini kovuşturmaya girişen Genelkurmay da, hükümetle yaptığı anlaşmadan bir adım öteye geçip, savcılarını ve hakimlerini 30 yılda yurttaşlarına işkence eden, ölümlerine sebep olan mensuplarını yargılamakla yükümlü. Bu defa işkence etmeden.(EÜ)