İnternet aracılığıyla tanışan iki kadın, biri Kanada'da diğeri Suriye'de olsa da, kısa bir süre içinde birbirine bağlanır. Montreal'den Sandra'yla Şam'dan Amina Suriye'de iç savaşın patlamasıyla adeta birbirlerine kenetlenir; Amina sanal ortamda "Şam'da Gey Bir Kız" blogunu kurunca uluslararası çapta dikkatleri üzerine çeker.
12-22 Şubat tarihleri arasında İstanbul, akabinde Ankara ve İzmir'deki sinema severlerle buluşacak bağımsız filmler festivali !f İstanbul'un programında yer alan The Amina Profile (Amina Profili) Sundance 2015'te de görücüye çıktı.
Belgeselin yönetmeni Sophie Deraspe Amina kaçırılıp ortadan kaybolunca izini İstanbul, Antakya, Tel Aviv, Chicago veya Montreal'de ararken gizemli bir hikayenin içine dalmamızı sağlıyor.
Amina Profili
İnternet ortamındaki flörtün aşka evrilmesi, hatta romantizmden erotizm yüklü bir ilişkiye dönüşme süreci oyuncular tarafından canlandırılmış; yüzünü tam olarak göremesek de Amina'yı belgeselde Nihal Okçay oynuyor. Filme hakim olan duygu konusuyla örtüşen huzursuzluk, güvensizlik ve belirsizlik.
Cinselliğin bilhassa Müslüman ülkelerde baskı altında yaşanması, Amina'nın asi ve cesur tavrıyla birleşince insan zaten ister istemez tedirgin oluyor. Ne de olsa Suriyeli genç kadın blogunda aykırı düşüncelerini ifade etmekten çekinmiyor ve muhalif yanını ortaya koymaktan de geri durmuyor. Aktivistlere tahammülün kalmadığı ülkede, silahlı bazı kişilerce kaçırılmasının ardından sevgilisi Sandra hayatından endişe ettiği Amina'nın bulunması için seferber oluyor. LGBTİ hakları savunucusu olarak kendini açıkça ifade etmiş olması başına gelebileceklerden daha fazla korkulmasına temel oluşturuyor.
Bu arada BBC, The Guardian, The New York Times ve CNN'in yanında Hürriyet'ten İrem Köker'in de konuya yakın alaka gösterdiğine tanık oluyoruz. Uzun aylar boyunca sanal ortamda yaşanan aşk, zorlu bir insan arayışına dönüşüyor; gayet dolambaçlı araştırmanın ardından nihai karşılaşma İstanbul'da gerçekleşiyor.
Günümüze dair önemli mesajlar içeren Amina Profili internet dünyası ile somut yaşam arasındaki olası uçurumları gözümüze sokuyor.
Medyanın ve genel anlamda Batı dünyasının Orta Doğu coğrafyasına yönelik oryantalist bakışını da ele veren 84 dakikalık yapım insanda bir kirlenmişlik ve yabancılaşma hissi bırakıyor. Antakya görüntülerinin bol bol kullanıldığı belgesel internet aracılığıyla kendimizi teşhir ederken nelere alet olduğumuzu bir kez daha düşünmeye sevk ediyor.
Suriye'nin Kraliçeleri
Bu vesileyle Suriyeli kadınların durumunu birebir aktaran, Abu Dhabi Film Festivalinde en iyi yönetmen ödülünü kazanmış Queens of Syria (Suriye'nin Kraliçeleri) adlı yapımı anmadan duramayacağım. Belgeselci Yasmin Fedda, Ürdün'de halen devam etmekte olan sürgün sırasında hayata tutunmaya çalışan 50 civarındaki Suriyeli kadının Eurpides tarafından yazılmış Truvalı Kadınlar adlı trajedisini nasıl yorumladıklarına odaklanıyor. Savaş mağduru kadınlar, kocalarının ve toplumun baskısını üzerlerinde katmerli şekilde hissettikleri bir anda, duygularını ifade etmek ve tecrübelerini aktarmak için kendilerinden beklenenin çok üstünde bir performans sergiliyorlar… (MT/HK)
* !f'in programı için tıklayın.