Aşk-ı Memnu dizisi rekor bir izlenme oranıyla ekranlara veda etti. Türkiye'nin karanlık, karmaşık gündeminde "burjuvazinin yasak aşkı" televizyon izleyicilerini birkaç saatliğine kendi masalsı dünyasına hapsetti.
Çok izlenen televizyon programları bana doğa olayları nedeniyle yaşanılan afetleri hatırlatıyor. Sınıfsal, sosyal, ekonomik farklılıklar o süre içinde yok oluyor. Kültürel farklılıklar ise sonucu değil ancak yorumları farklı kılıyor.
Perşembe gecesi ülkemiz sınırları içinde açık olan her dört televizyondan üçü Bihter ve Behlül'ün yasak aşkının sonunu izlemiş. Dizinin genel izlenme payı yüzde total izleyicide yüzde 58, AB grubunda ise yüzde 68.
Bu payın içine reklam araları dahil. Yalnızca dizinin yayınlandığı, reklamsız dakika analizlerine bakıldığında dizi yüzde 70-80 aralığında bir izlenme payı elde etmiş.
Elimizde daha iyi bir ölçüm metodu olmadığına ve bizde yapılan ölçümleme yönteminin dünyanın 160 ülkesinde daha kullanıldığını bilerek diyorum ki, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Çerkes, Laz, zengin, yoksul hepimiz üç saatliğine Ziyagil'lerin yalısındaydık.
80.bölümüyle final yapan Aşk-ı Memnu dizisi geride neler bıraktı?
Halit Ziya Uşaklıgil'in 110 yıl önce 400 sayfa olarak yazdığı bu romandan yaklaşık 7 bin 200 dakikalık bir film çıkaran senaristleri Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu'nu kutlamak gerekir öncelikle.
Romanın ana aksına sadık kalarak neredeyse her dört sayfasından 90 dakikalık bir film yazdılar. Yapımcının, dizi oyuncularının, yönetmenin ve dizinin müziklerini yapan Toygar Işıklı'nın bu başarıda payı büyük, ama yine de en büyük pay senaristlerin.
Aşk-ı Memnu, hedef kitlesi kadın izleyici olan bir diziydi. Bu sezon hedef kitlesi erkek olan Kurtlar Vadisi Pusu ile karşı karşıya yayınlandı. Ve her Perşembe erkekler dünyasında fenomen olan Polat Alemdar'ın bileğini bükerek birinci oldu.
Buradan televizyon kumandalarına kadınların daha hakim olduğu sonucunu çıkarabilir miyiz?
"Erkek egemen toplumumuz kumandayı kadına kaptırmaz" diyorsanız daha da hoş bir sonuca ulaşabiliriz; o zaman erkekler de aşk, tutku ve entrika izlemeyi silah, aksiyon, savaşa tercih ediyor. (Mu?)
Diziler hep bir masalın içine alır ya bizi, ben de buradan bir masalsı sonuca ulaşmayı düşlüyorum: "Savaşma kararlılığında olan, savaştan yana olan erkekler", bir yasak aşkın pençesine düşseler, demokratikleşme yolunda daha hızlı adım atar mıyız?
Aşk-ı Memnu'nun izlenme başarısı RTÜK'ün yasakçı zihniyetine karşı da izleyicinin bir zaferiydi. "Aile kurumunu temelinden dinamitleyeceğinden" korkulan ve sıkça cezaya, uyarıya mahkum olan diziyi, RTÜK'ün ve Kadından Sorumlu Devlet Bakanı'nın uyarılarına rağmen izleyici sahiplendi.
Halit Ziya kitabını "Sağlam temeller üzerine kurulmayan bir yuva içindekileri felakete sürükler" ana cümlesiyle okura sunmuştu.
Dizi de bu cümleye sadık kaldı, yine de halkın zihin sağlığına güvenmeyen yürütme kurumları, yasak aşkın pençesine düşüp, öpüşüp, hatta sevişenler olabilir diye elinden sopayı eksik etmedi.
Aşk-ı Memnu aksiyonu olmayan, genellikle bir yalının içinde epeyce düşük tempoda seyretti. Bu düşük tempo, yeni bir anlatım biçiminin gelişmesini sağladı. Bir cümlenin, bir olayın herkes tarafından nasıl algılandığını, o yaşanılan anın onlara nasıl etki ettiğini izledik biz.
Tek tek her oyuncunun bir olay karşısında zihninden geçenleri yüzünden okumaya çalıştık. Bu bağlamda dizi başrol oyuncuları kadar ana ve yan rollerdeki tüm oyuncuların da kendini gösterebilmesine fırsat verdi.
İzleyenlerden kimi "zenginlerin mutsuzluğuyla" avundu, kimi mekan ve kostümlerin büyüsüne kapıldı, kimi yakışıklı Behlül'den gözünü alamadı, kimi güzel genç kız ve kadınlara bakmaya doyamadı.
Yasak Aşk masalını "milli maç"lardan bile yüksek oranda izleyerek başka bir ortak zeminde buluştuk üç saatliğine.
Bense bu masaldan, küçük de olsa bir kadın zaferi tadı aldım. Adnan'ın, Behlül'ün, Nihat'ın, Hilmi Önal'ın, Beşir'in zayıflıkları yanında Bihter ve Firdevs Hanım'ın güçlü ve baskın karakterlerini sevdim.
Kadın senaristlerin kadınlardan yana tavrını, kadın yönetmen Hilal Saral'ın kadın gözüyle anlatım biçimini sevdim.
Ve bir kadın dizisinin "milli maç"tan çok izlenmesinden de büyük bir haz aldım. (AÖÇ/EÖ)