Seçim (7 Haziran) ve seçim (1Kasım) bitti. İki seçim arasında 5 ay vardı. Ne değişti? Sonuçlar değişti, bunu biliyoruz. Başka? Vaatler örneğin.
Herkesin ilgilendiği vaatler vardır. Önemsediklerim arasında asgari ücret ve taşeron çalışma önde geliyor, ne de olsa sağlıkla ilgili.
Taşeron işine “daha sonra” bakalım.
Asgari ücret konusunda vaat edilene rakamlar üzerinden bakarsak 1.300 lira (AKP) ile 2.000 lira (HDP) arasında değiştiğini görebiliriz. Ancak iki seçim arasında asıl “niteliksel sıçrama” iktidar partisinde olmuş, 7 Haziran’da “hayal, içi boş”, kaynak yok diyerek asgari ücrette bir artış öngörmeyen AKP 1 Kasım’da hayalin gerçek olabileceğini fark etmiş ve kaynak bulmuş.
Herkesin ortak ve yaygın kanısı AKP’nin bu rakamı muhalefet partilerinin baskısıyla dile getirdiğidir. Kuşkusuz muhalefet partilerinin de vatandaşın baskısıyla asgari ücreti gündemlerine aldıkları söylenebilir. Yazının amacı bir niyet tartışması olmayıp önümüzdeki günlerde, 1 Aralık’ta asgari ücret tespit komisyonunun toplanacak olması da düşünüldüğünde yapılması gerekenleri tartışarak hızla bir çabaya yönelmeyi sağlamak. Bakanın açıklama yapmasından da anlaşılıyor ki bu yöndeki haklı taleplerin ve önerdikleri rakamın vicdansızlığı tartışmasının önü kesilmek isteniyor.
Asgari ücret konusunda talep ne olmalıdır?
Önce bir iki tanımı paylaşalım:
Açlık sınırı: Dört kişilik bir ailenin, sağlıklı ve yeterli olarak beslenebilmesi için yapması gereken aylık zorunlu gıda harcamasına denk gelen istatistiksel birimidir.
Yani açlık sınırı dört kişilik bir ailenin asgari mutfak giderlerini sağlaması için gereken harcama miktarını gösteriyor. Açlık sınırı çalışan, eşi, (0-6) ve (6-15) yaş gruplarından iki çocuğun Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği asgari kalori miktarı dikkate alınarak tespit ediliyor. Buna göre çalışan, eşi ve (6-15) yaş grubundaki çocuğuna günde 2 bin 800’er kalori gerekiyor. (0-6) yaş grubundaki çocuğun ise sağlıklı bir yaşam için 2 bin 400 kalori alması şart. Bu kaloriyi alabilmek için neler yemesi gerekiyor ve bu günkü şartlarda bu kaç liraya satın alınabiliyorsa işte buna açlık sınırı deniliyor.
Sağlıklı ve dengeli beslenebilmek için dört kişilik bir ailenin yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı Ekim 2015 tarihinde 1.415 TL olarak saptanmış.
Hemen uyaralım bu açlık sınırı, asgari ücret değil. Asgari ücret ne?
Asgari ücret: İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret.
Asgari ücretin de bugün net 1.000 TL olduğunu biliyoruz.
Bu iki tanım ve bilinen rakamlar üzerinden değerlendirme yapabiliriz.
AKP’nin seçim vaadi 1.300 TL için tek sözcükle “ayıp” diyebiliriz. Neden? Çünkü önerilen rakam işçinin gıda dışındaki konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi sadece zorunlu gıda harcaması 1.415 liranın bile gerisinde. Yani insanca yaşamayı geçtik, beslenmeyi bile karşılamayan bir rakamı vaat etmiş durumda AKP.
Diğer partilerin rakamlarının da durumu ortada. Ancak açlık sınırını geçiyor sonuçta. (Kaldı ki unutmamak gerekir, Ekim 2015 rakamları üzerinden yapılan hesaplamalar 1 Kasım sonrası zamlarıyla “eskimiş” olacaktır).
Talebin ne olacağı açık. Eğer insanca yaşamak vazgeçilmemesi gereken çok haklı ve insani bir talepse bunu ısrarla istemek gerekiyor. Asgari ücretin vergi dışında bırakılmasını da unutmadan.
Ne yapmalı?
Muhalefet partilerinin seçim öncesi vaatleri “gereği için takip edecekleri” sözlerse, eğer seçim öncesiyle sınırlı değilse (iç sorunlarıyla uğraşmak kadar, en az onun kadar) bu konuda aktif ve enerjik bir rol üstlenmeliler. Eğer önümüzdeki “olağan dört yıllık” ve yine “olağan” meclis çalışmasını 2011-15 arası gibi –sonuç olarak- işlevsiz geçirmek istemiyorlarsa, etkili olmak için meclis içi ve dışı/sokak çalışmasını buluşturan bir tarza ihtiyaç vardır. Asgari ücret, taşeron çalışma gibi başlıklar bu tarz için uygundur. İç güvenlik yasası konusunda bir örneği görülen tarz bu başlıklarda sokakta çok daha fazla karşılık bulmaya adaydır.
Söylemekte fayda var: Bu başlıklarda hızla tutum almaları muhalefet partilerinin dışarıdan gözüktüğü kadarıyla içine girdikleri psikolojiden çıkmalarına da ilaç gibi gelebilir! Ekleyelim, halka da..
İyi de “taleplerin sahibi”ni sadece vaat edenlerle sınırlı mı ele almalıyız? Kuşkusuz hayır. Aksine taleplerin gerçek sahiplerinin yapacakları asıl belirleyici olacaktır. Sendikalar, meslek örgütleri, dernekler ve illaki tek tek bütün işçilerin ortak bir amaçla etkili bir çabaya girmeleri tartışmasız şarttır. Bu çabanın sendika/kurum/örgüt adlarıyla sınırlı bir kimlikle yürütülmesi ise handikaptır. Umarız bu kimlik yerine sınıf kimliğini önemseyen bir yaklaşım ve tarz hakim olur ve kapsayıcı bir akıl ve yürekle yürütülür.
Bir yerden başlamak istenirse bir taslak/dilekçe örneği paylaşalım:
İlgili Makama,
(Asgari Ücret Tespit Komisyonu, siyasi parti, sendika, meslek odaları, her türlü dernek, kurum, kuruluş ve bu ülkede yaşayan herkese!)
Bir vatandaş olarak önümüzdeki günlerde asgari ücretin belirleneceğini biliyorum. İnsanca yaşamak herkesin hakkıdır, asgari ücret insanca yaşanabilecek bir ücret olmalıdır.
Bugün açlık sınırı için rakamın Ekim 2015’te 1.415 lira olduğunu bildirilmektedir. Açlık sınırında bir ücretle geçinilemeyeceği, bu ücretin insanca yaşamaktan çok uzak olduğu bellidir.
Verilecek para için kaynak olmadığına inanmıyorum. O nedenle asgari ücretin bu bilgiler gözetilerek belirlenmesini, vergi dışı bırakılmasını, bütün partilerin, sendikaların, meslek odalarının, her türlü dernek, kurum, kuruluş ve kişinin önümüzdeki günlerde asgari ücretin insanca yaşanacak bir rakama getirilmesi için çaba harcamasını istiyorum.
Ad soyad/imza
* * *
Ne olur? En azından yeniden “o malum, kadim sorun” tartışma başlığı olacaktır: Kaynak yok!
Zaten bütün mesele bu yalanda kilitleniyor; “kaynağın” birileri için var birileri için yok olduğu. Bizim için de mesele bunun berrak olarak herkesçe –bir kez daha- görülmesi ve gereğinin yapılması değil mi? (EB/HK)