“Asgari ücret; genel bir ücret seviyesi değildir, en düşük ücret seviyesini ifade eder.”
Bu cümle, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın 2025 yılı için 22 bin 104 lira olarak belirlenen net asgari ücretin duyurulduğu haber metninde yer alıyor. Öte yandan, DİSK-AR Asgari Ücret Araştırması 2025 verileri bu en düşük ücret seviyesinin aynı zamanda en yaygın ücret olduğunu ortaya koyuyor.
Emek alanında çok kıymetli çalışmaları olan Prof. Dr. Aziz Çelik ile DİSK uzmanları Deniz Beyazbulut ve Zeynep Kandaz tarafından hazırlanan araştırmaya göre, 7 milyon 594 bin işçi ya asgari ücret ya da daha azını alıyor. Bu veriler, işçilerin %43,6’sının asgari ücret civarında ücret aldığına işaret ediyor. DİSK’in araştırması en düşük ücreti alabilmenin koşulları arasında kayıtlı çalışma gerekliliği olduğuna da dikkat çekiyor. Zira, araştırma 2023 yılında kayıt dışı çalışanların %41,3’ünün emeğinin karşılığında aldığı ödemenin asgari ücretin yarısı veya daha altında olduğunu gösteriyor.
Asgari ücret kadın emekçileri daha fazla etkiliyor
Araştırmanın kadın işçilerle ilgili bölümü, kapitalizmin kadın emeğine yaklaşımını bir kez daha gösteriyor. Tahmin edileceği üzere, asgari ücret kadın emekçiler arasında daha yaygın. Genel asgari ücret oranı %43,6 iken kadın işçiler arasında %54,5’e çıkıyor. Benzeri bir eğilim asgari ücretten daha azını alan işçilere ilişkin verilerde de gözlemleniyor. Araştırma, 2023’te asgari ücretin yarısı ve altında (4.500 TL ve altı) bir ücretle çalışanların genel oranının %9,2 olduğunu ancak kadınlar bakımından bu oranın %15,3’e yükseldiğine dikkat çekiyor.
Asgari ücret işçilere, emekçilere yaklaşımın tezahürüdür!
169 ülkeden 340 konfederasyonun üyesi olduğu ve toplamda 191 milyon işçiyi, emekçiyi temsil eden Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) her yıl Haziran ayında Küresel Haklar Endeksi’ni yayınlıyor. ITUC’un Türkiye’deki üyeleri DİSK, HAK-İŞ, KESK ve TÜRK-İŞ.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) yıllık konferansının gerçekleştirildiği günlerde yayınlanan endeksin hazırlanması için uzmanlar aylarca veri topluyor ve bu toplanan verileri analiz ediyor. ITUC uzmanları, hükümetler ve işverenlerin ihlal ettiği kolektif işçi haklarını belgeliyor ve ülkelerin bu uluslararası haklara riayet etme düzeyini belirliyor.
Türkiye, 2024 yılı Endeks’ine göre sendikal haklar bakımından dünyadaki en kötü 10 ülke arasında yer alıyor. Diğer dokuz ülke şu şekilde: Bangladeş, Belarus, Ekvador, Mısır, Esvatini, Guatemala, Myanmar, Filipinler ve Tunus.
Endeks’in değerlendirmesine göre Türkiye’nin işçi hakları puanı 5. Bu kategorideki ülkelere ilişkin “genel olarak mevzuatta çeşitli haklar düzenlenmiş olsa da işçilerin bu hakları etkili bir biçimde kullanması mümkün olmadığından haksız uygulamalara ve otokratik rejimlere maruz kalıyor” deniliyor. Endeks, bu kategorideki ülkelerdeki sorunların “hukukun üstünlüğündeki gerilemeler nedeniyle olduğunu” da belirtiyor.
Bu genel kategori tanımına ek olarak, Endeks Türkiye’nin işçilerin hak ve özgürlüklerinin yıllardır durdurak bilmeden saldırı altında olduğu bir ülke olduğu sonucuna varıyor. Sendikaların ve sendika üyelerinin haklarının bilhassa uydurma gerekçelerle yargı eliyle hedef alındığı da Endeks’te yer alıyor. ITUC Endeksi işverenlerin sendikalaşmaya çalışan işçilerin iş akdini iptal ederek sendika karşıtı tutum içerisinde olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Tüm bu baskıcı ortama rağmen devam eden işçi mücadeleleri Türkiye’de işçi hakları ve sendikal hakların, özgürlüklerin gelişmesi için asli umut kaynağıdır. 2024’te de baskılara karşı işçiler hakları için mücadele yürüttü.
İhlaller gibi işçi cinayetleri de önlenelebilir
2011’den bu yana faaliyet yürüten İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre, 2024’ün ilk 11 ayında en az 1708 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. İşçilerin yaşamını yitirdiği işkolları başında inşaat, taşımacılık, metal, orman/tarım yer alıyor. Yaşamını yitiren işçiler arasında yeri okul ve oyun alanı olan çocuklar da var, emekliliğinde dinlenmesi gereken ileri yaşta işçiler de. Maalesef, düşük asgari ücret, işçileri yalnızca bir maliyet unsuru olarak gören kapitalist sistemin bir yansımasıdır. Bu sistem, işçi cinayetleri karşısında da aynı anlayışla hareket etmektedir.
İnsan hakları örgütleri olarak sürekli ifade ettiğimiz bir husus var: Her ihlal önlenebilir. Bunun tek ön koşulu gerekli tedbirlerin alınması. İşçi hakları bakımından çalışma yaşamının insan onuru temelinde tasarlanması işçi cinayetlerini önleyecek temel nokta.
Camus ve işçi hakları
Albert Camus’nun “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın” sözünden hareketle, Türkiye’nin işçiler bakımından güvenli bir ülke olmadığı sonucuna varabiliriz. Benzer şekilde, işçilerin Türkiye’de haklarını özgürce kullanamadığını da söyleyebiliriz. Mevcut yüksek enflasyon ve düşük alım gücü karşısında, işçilerin insanca yaşamaya yetecek bir ücret alamadığı, ucuz emek sömürüsünün hakim olduğu bir Türkiye’de yaşadığını söylemek yanlış olmaz.
Camus’nun bu sözlerini, “İnsanların nasıl öldüğünü değiştirmek istiyorsanız ülkenin koşullarını iyileştirin” biçiminde de okuyabiliriz.
(Oİ/VC)