* Kemal Ördek’in Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu'nda yaptığı konuşmayı yayınlıyoruz. BM bünyesinde ilk defa seks işçiliği konusunda üst düzey bir toplantı yapıldı ve Kemal Ördek’in yanısıra Nikaragua'dan ve ABD'den birer seks işçisi de kendi sorun, ihtiyaç ve taleplerini dile getirdiler.
Bu panelde konuşma yapmam için BM’ye davet edildiğim zaman, aklıma ilk gelen yıllar önce tecrübe ettiğim bir hadise geldi. Geçmişte çalışmalar yürüttüğüm bir sivil toplum kuruluşu, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle BM’deki üst düzey bir toplantıda konuşma yapmak üzere ABD’deki bir sivil toplum kuruluşu tarafından davet edilmişti. Konu transların insan hakları idi; ancak New York’a gitmesi konusunda anlaştığımız isim bir trans seks işçisiydi. Bu olay üzerine, bahsettiğim üst düzey toplantıyı finanse eden devletlerden birinin BM büyükelçisi, bir seks işçisi ile aynı panelde konuşma yapamayacağını dolaylı yoldan bize iletti. Evet, konuşmacı olarak üzerinde uzlaştığımız isim bir seks işçisiydi ve biz bütün saflığımızla seks işçilerinin de diğer insanlar gibi birtakım haklara sahip olduğuna inanmıştık. Yanılmıştık. Şoke olduk, sinirlendik ve kendimizi aşağılanmış hissettik. Toplantıya katılım göstermeyeceğimizi deklare ettik sonra da…
Ne yazık ki, biz seks işçileri, seks işçiliğinin bir işçilik biçimi olduğuna inandığımız ve en az diğer meslekler kadar meşru bir işçilik biçimi olduğunu savunduğumuz için saygı görmüyoruz. Çoğu durumda, çeşitli gruplar tarafından, irade sahibi ve kendi haklarını korumak noktasında azimli özneler olduğumuz için insan olarak bile değerlendirilmiyoruz. Bizden beklenen, ağlayan “mağdur” rollerini oynamamız. Dünyanın hemen her yerinde, insan hakları mücadelesinin çeperlerine itiliyor ve yalnız bırakılıyoruz. Haklarımızı talep ettiğimizde, “pezevenk” olduğumuz iddia ediliyor. Özgürlüklerimizden bahsettiğimizde “erkek egemenliğinin indoktrine edilmiş/kandırılmış mağdurları” olarak sınıflandırılıyoruz. Hükümetler ve tüm insanların hakları için çalıştığını iddia eden örgütler bizi dinlemeyi beceremiyor, reddediyor. Özneliğimiz, deneyimlerimiz ve hayatlarımız görmeden geliniyor. Çoğu kişi ve örgüt için, seks işçilerinin ekonomik ve toplumsal haklarını desteklemektense klişeler ve soyut ideolojileri desteklemek daha cazip görünüyor. İnsan hakları mücadelesi bu haliyle, kanıt temelli olmayan ve tek taraflı iddiaların tekrarından ibaret kalıyor. İşte tam da bu sebeple, seks işçileri dünyanın birçok yerinde toplumun çeperlerine itilen ve baskılanan toplumsal gruplardan biri olmaya devam ediyor. Devletlerin ve toplumların seks işçilerinin insan hakları temelinde dile getirdiği talepleri görmezden gelişi, seks işçileri için daha çok damgalanma, ayrımcılık ve şiddete tekabül ediyor.
Bu tavra, iddialara ve adaletsizliğe karşı çıkmak için buradayım. Bugün burada biraz önce bahsetmiş olduğum görmezden gelme ve reddedişin bize nasıl yansıdığını size anlatabilmeyi umuyorum. Bugün seks işçiliğinin bir işçilik biçimi olduğunu ve seks işçilerinin diğer insanlar gibi eşit vatandaşlar olarak algılandığı, kabul edildiği, diğer insanlarla birlikte özgürlüklerine sahip çıkabildiği bir düzen oluşuncaya dek mücadeleye devam edeceklerini belirtmek için buradayım.
Hemen herkes aynı şeyi tekrarlıyor: “’Fuhuş’ erkekler tarafından kadın bedenine yöneltilen bir şiddet biçimidir”, “’Fuhuş’ insan ticareti ile aynı şeydir”, “Fahişeler fahişe değildir, ‘fahişeleştirilmiş’ kadınlardır,” vs. Dürüst olmak gerekirse, bu gerçekdışı iddialardan bıktık, usandık. Öncelikle belirtmem gerekir ki, sadece kadın seks işçilerinden bahsetmiyoruz; birçok erkek ve trans seks işçisi de bu iş sayesinde ayakta kalıyor. İkinci söyleyeceğim, kimse beni veya akranlarımı bu mesleği yapmaya şiddet kullanarak itmedi. Sektördeki diğer birçok insan gibi, ben ve akranlarım da kendi tercihimizle bir alternatif olarak bu işi yapıyoruz. Buna ek olarak, diğer mesleklerin hiçbiri seks işçiliğinden daha temiz veya meşru değildir. Ayaklarımızı yere basmanın vakti geldi: Seks işçileri ayrımcılık ve şiddet ile karşılaşıyorsa bunun sebebi seks işçiliğinin doğası değildir. Aksine, ayrımcılık ve şiddet ile karşılaşmamızın sebebi cinsel hizmet satmayı veya satın almayı cezalandıran yasalardır. Bunun sebebi seks işçiliğini insan ticareti ile eşdeğer tutan yasa ve politikalardır. Hak ihlallerinin sebebi, seks işçilerinin özneliklerini reddeden ve onları sadece ‘mağdur’ olarak algılayan ve bu perspektifle savunuculuk yapan kişi veya gruplardır.
Ben de diğer birçok seks işçisi gibi birçok şiddet türüne maruz kaldım. Şiddeti müşterilerimden, çetelerin üyelerinden, komşularımdan veya polisten gördüm, düzen bu şekilde kaldığı sürece de tecrübe etmeye devam edeceğim. Neden? Çünkü ülkemdeki yasalar seks işçiliğini ve dolayısıyla seks işçilerini birçok yolla kriminalize ediyor. Keyfi şekilde gözaltına alınıyoruz, para cezalarına maruz bırakılıyoruz. Kötü muamele ve işkenceye mahkum ediliyoruz. Yoksulluğa itiliyoruz. Evlerimiz basılıyor ve polis tarafından aşağılanıyoruz. Seks işçisi kadınların fiziksel açıdan güven içerisinde çalıştıkları resmi genelevler kapatılıyor, bu mekanlarda çalışan seks işçisi kadınlar güvenliksiz alanlarda çalışmaya itiliyor. İnsan ticareti ile ilgili varolan yasalar insan ticareti failleri veya şiddetin uygulayıcılarını cezalandırmaktan ziyade seks işçilerinin kendilerini mağdur ediyor. Bütün bu hak ihlalleri neden biliyor musunuz? Neden ayrımcılık ve şiddete maruz bırakılıyoruz VEYA neden cinsel sağlık veya üreme sağlığı haklarına erişimimiz gasp ediliyor? Bunun sebebi, kısaca söylemek gerekirse, seks işçilerinin sektörde gönüllü şekilde aldıkları kararlarla çalışamayacaklarına dair egemen olan düşüncedir. Bunun sebebi, hükümetlerin bizi “kurtarmak” derdinde olmasıdır. Bunun sebebi, birçok sivil toplum kuruluşunun bu mesleği tercihen yapamayacağımıza dair fikridir. Bunun sebebi, seks işçileri dışındaki herkesin “haklı” olduğunun düşünülmesidir.
Sizi bilgilendirmek isterim: Seks işçiliği, birçok kadın, erkek ve trans seks işçisi için kendilerini sistematik şekilde baskılayan sisteme karşı kendi ekonomik statülerini yükseltmek amacıyla kullandıkları bir araçtır. Birçok seks işçisi, ben de dahil olmak üzere, seks işçiliğini para kazanmak için yapıyoruz. Seks işçiliğinin bir işçilik biçimi olduğunu düşünüyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz bilemem, ancak biz yani seks işçileri böyle düşünüyoruz. Ben de diğer seks işçileri gibi tecavüze uğradım bu işi yaparken, polis tarafından darp edildim ve tehdit edildim. Çünkü, herkese göre bu meslek “ahlaksızca” ve “günah” idi. Bu meslek, “kadın bedenine yönelik şiddet biçimi” olarak algılanıyordu çünkü. Ben ve diğer seks işçileri neye maruz kalıyorsak bunun sebebi “yeraltı”nda ve saklanarak bu işi yapıyor olmamızdır. İnsanlar mesleğimi sorduklarında, sessiz kalmak zorunda olmamdır. Hayatımı idame ettirebilmem için herkese yalan söylemek zorunda olmamdır. Hak ihlallerinin sebebi hayatlarımızı kriminalize eden yasa ve politikalardır.
Sistem bizi daha fazla “görünmezliğe” itiyor. Tecavüze uğradığımda ne oldu biliyor musunuz? Sustum, sadece sustum. Bir hak savunucusu olarak susmak zorunda kaldım. Kimseye de söyleyemedim. Polis karakoluna gitmek istemedim, kendimi zorladım; ancak evden karakola gitmek için her çıktığımda vazgeçtim. Polise gidip ne diyecektim? “Seks işçiliği yapıyorum ve müşterim bana tecavüz etti” mi diyecektim? Belki demeliydim; ancak diyemedim. Birçok seks işçisi de adalete bu sebeple erişemiyor. Önümüzde görünmeyen duvarlar var. Polis ne yapacak ki bizi tecavüz sonrası daha fazla taciz etmekten başka? Seks işçiliği yaptığımı söylesem beni fişlemeyecek mi? Evimi gözlemeye başlamayacak mı? Belki sonrasında evimi basmayacak mı? Neden kendimi deşifre edeyim ki? Bütün bu sorular beni taciz etti, durdu. Korku, utanç ve yalnızlıkla pekişti. Bir seks işçisi, tecavüze uğradığında yasalar ve politikalardan doğan tehditlerle baş etmek zorunda kalıyor, kendi travmasıyla baş edebilmek yerine. Bizi suçlu haline getiren yasalar veya bizim yerimize neyin doğru olduğunu bildiğini iddia edenler buna sebep oluyor. Bizim adımıza söylenen her üstten iddia, bizi daha çok görünmezliğe, daha çok şiddete ve ölümlere götürüyor.
Artık herkes ikiyüzlülüğe son versin. Artık seks işçilerini dinleme zamanı. Artık eğer hükümetler veya çeşitli STK’lar seks işçilerini veya müşterilerini cezalandırmayı öngören yasa önerilerinde ısrar etmeye devam ederlerse, seks işçiliğinin bitmeyeceğini, bunun seks işçilerini yeraltına ve güvenliksiz alanlara iteceğini anlama zamanı. Artık, seks işçilerini yasa yapma ve karar verme süreçlerinden dışlamak veya küçük görerek önemsizleştirmek yerine onları bu süreçlere dahil etme zamanı. Artık seks işçilerinin veya müşterilerinin cezalandırılmasının daha fazla seks işçisi için tecavüz veya fiziksel saldırı anlamına geleceğini, cinayetlerin vesilesi olacağını görmenin zamanı. İnsan ticareti ile ilgili önerilen veya varolan sorunlu yasaların seks işçileri için daha fazla ev baskını, sokağa itilme, barınma hakkı ihlali ve özel yaşamın gizliliğinin ihlali demek olduğunu görme zamanı. Hükümetlere, seks işçilerini takip etmek, evlerine baskın yapmak, onlara para cezaları kesmek ve seks işçilerini yoksulluğa, şiddete ve çaresizliğe iten politikalar için harcanan zamanı, enerjiyi ve kaynakları ayrımcılık ve şiddetle mücadele etmek için harcamanın gerekliliğini hatırlatma zamanı. Son olarak, artık herkesin bizim mağduriyetimizin sebebinin seks işçiliği değil, mesleğimizin, bedenlerimizin, kimliklerimizin ve hayatlarımızın kriminalize edilmesi olduğunu anlamasının zamanıdır.
Hepimizin sesimizi sadece toplumlar veya hükümetler tarafından kabul gören mesleklere sahip insanlar için değil, seks işçileri de dahil olmak üzere herkes için yükseltmesi lazım. Seks işçilerine yönelik görmezden gelmeyi, ayrımcılığı ve şiddeti protesto etmemiz gerekiyor. Seks işçilerinin insan haklarını desteklememiz gerekiyor. Artık seks işçileri adına konuşmaktan vazgeçmemiz ve seks işçilerinin kendilerinin neye ihtiyaçlarının olduğunu bildiğini kabul etmemiz gerekiyor. Mesele seks işçileri olduğunda, ikiyüzlü davranmaktan vazgeçmemiz ve seks işçiliğini bitirmek gibi ciddiyetsiz bir argüman yerine seks işçilerinin ekonomik ve toplumsal adalet temelinde haklarına kavuşmaları için onlarla birlikte çalışmamız gerekiyor. (KÖ/ÇT)