"Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. Benim vicdanımda ise hiçbir devlet erkinin vicdanı, hiçbir halkın vicdanı ile boy ölçüşemez."
Fethiye Çetin kitabına Hırant Dink’in bu sözüyle başlamış.
Halkın vicdanının bir örneği bu kitap. Türkiye’de son yıllarda inançla, sebatla, tüm engellemelere karşın cesaretle verilen hukuk mücadelesinin tanığı Fethiye Çetin, 19 Ocak 12007 tarihinden itibaren tanık olduklarını kaleme almış. 371 sayfalık hacimli bir çalışma çıkmış ortaya; üstelik bu kitap henüz tamamlanmadı. Bilindiği üzere Hrant Dink Cinayeti Davası 17 Eylül 2013 günü yeniden başladı.
Yani yargılama süreçleri devam ediyor. O nedenle Çetin kitabın birinci kitap ya da birinci bölüm olarak tasarladığını belirtiyor ve “Bir son değil, bir ara durak” diyor.
Kitap iki ana bölümden oluşuyor. Birinci bölümde cinayet öncesini daha sonra yaşananlardan elde ettiği bilgiler ışığında değerlendiriyor. İkinci bölümde ise cinayet sonrasında üstü örtülenler, karartılan izler, işaretler ile Fethiye Çetin’e ulaşan ihbarların bir derlemesi. Yazarımız ihbarların hepsini kitaba almamış aralarından bir seçki yapmış. “İhbarların doğruluk derecesini bu aşamada bilmem mümkün değil” diye not düşmüş Çetin ve doğrulayamadığı bu bilgileri neden kitaba aldığını ise şöyle açıklamış:
“Bende kalmasın, tarihe kaydedilmiş bir not olsun istedim; ihbarlar arasından seçtiklerimi işte bu nedenle bilginize sundum”.
Fethiye Çetin’i yargılama yeniden başlarken böyle bir “ara kitap” yazmaya iten nedenlerin belki de en önemlisi ise “artık yas tutmaya başlama” isteği. Çünkü O, avukatı olmadan önce Hrant Dink’in yakın bir arkadaşı. Ancak 19 Ocak günü acı haberi aldığında Paris’te bir toplantıdaymış. Apar topar İstanbul’a geldiği günden itibaren Dink ailesinin avukatı olarak işi gereği hep “görev başında” olmuş, çalışmayı hiç bırakmadan “metin” bir profesyonellik içinde hukuk mücadelesini sürdürmüş.
Şöyle diyor Fethiye Çetin “avukatlık yapmaktan Hrant'ın yasını tutmaya fırsat ve zaman bulamamıştım”.
Bu kitabın aynı zaman da bir duyuru, bir “ilam name”:
“… Buradan cümle âleme ve tüm dostlarına ilan ediyorum.
“Bu kez kararlıyım. Hrant'ın yasını tutacağım. Biliyorum ki, hatırlama ve yas, yüzleşmenin, iyileşmenin, olmazsa olmazı. Yıllardır içime hapsettiğim hıçkırıkları artık serbest bırakacağım.”
Özellikle kitabın ilk bölümü, Hrant’la tanışmasını, arkadaşlığını anlattığı ve etrafında gittikçe daralmakta olan milliyetçi-faşist çemberin izlerini hissettikleri günleri anlattığı kısımları yani ilk hıçkırıklar olarak okunabilir.
Mesela Hrant Dink'in öldürülüşünün beşinci yılında yapılan anmada Karin Karakaşlı’nın Agos'un önünde toplananlara okuduğu metindeki kısa bir bölümü anıyor: “Bundan beş yıl önceydi. Türklüğü tahkir ve tezyif'ten mahkûm edilen, Türk düşmanı ilan edilen bir Ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu. Çünkü Hrant Dink bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti.”
Bütün bir ülkenin tüm acılarının dermanına talip olmak gibi ağır bir işe soyunan cesur bir insandan bahsediyor Karin Karakaşlı ve Fethiye Çetin onu şöyle onaylıyor kitabında: “Ama gün geldi, bir cinayet, Hrant Dink cinayeti, zulmedenin umduğunun aksine, toplumun büyük çoğunluğuna 'Artık yeter!' dedirtti. Çünkü Karin'in eşsiz deyişiyle, Hrant Dink, bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti.”
Sıklıkla dile getirilen bir cümle var bu noktada hatırlatılması gereken. Şöyle: “Hrant Dink, yaşamıyla olduğu kadar ölümüyle de bu ülkenin insanlarını birbirini tanımaya, birbirleriyle barıştırmaya devam ediyor”. Fethiye Çetin bu cümleyi Karin Karakaşlı’dan ödünç aldığı kelimelerle şöyle kurmuş kitabında “Hrant Dink, yaşamıyla olduğu kadar ölümüyle de bu ülkenin bütün acılarının dermanını sunmaya devam ediyor”.
19 Ocak 2007’de başlayan süreç 17 Aralık 2012’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar ile bir ara durak oluştu. Temyiz başvurusu sonrası Yargıtay 9. Ceza Dairesi, mahkemenin kararını bozdu ve yargılama yeniden yapılacak. Bu süreçte Fethiye çetin’in tüm hukuki süreci ayrıntılarıyla aktardığı, delilleri, tanıklıkları, ihbarları, belgeleri derlediği kitabı bir başucu metni olacak nitelikte. Ve Hrant Dink Davası bu ülkenin en önemli siyasi davalarından biri olma özelliğine sahip.
“Çünkü” diyor Fethiye Çetin “bu cinayetin aydınlatılması, kendinden önceki bütün siyasi cinayetlerin çözülmesi için anahtar sunuyor bize. İşte bunun içindir ki, devletin bütün kurumlarıyla katıldığı topyekûn bir gizleme, unutturma çabasına rağmen toplum bu cinayeti unutmuyor ve artık bu cinayetin suç ortağı olmayı reddediyor. Çünkü biliyoruz ki, bu cinayetin aydınlatılması, ülkenin aydınlatılması demek.”
Hrant Dink cinayetinin en yakın görgü tanıklarından biri olan; cinayetin hazırlık sürecinin yargı ayağında onunla birlikte olan ve açılan davaları yakından bilen, duruşmaları takip eden ve avukat tanıklığı olan biri olarak Fethiye Çetin’in “Utanç Duyuyorum”u tarihi bir belge olma özelliği taşıyor. Belge olma özelliği kadar ara bir durak olması, hukuk mücadelesi yeniden başladığı için Fethiye Çetin’in sözleriyle aynı zamanda bir çağrı: “Bu kitap, bir bakıma benim kuşağıma da bir çağrı; utancın hesabını sorma, gelecek kuşaklara utançtan arınmış bir gelecek sunma çağrısı…” (HK)
* Dink cinayeti ile ilgili tüm davaların şu andaki genel tablosunu öğrenmek için tıklayın.