Uçakla seyahat özellikle son yıllarda epey yaygınlaştı, artık neredeyse hepimiz havadayız. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün (SHGM) rakamlarına göre 2006'da Türkiye'den iç ve dış hatlarda olmak üzere 61 milyon 684 bin 203 kişi hava trafiğine karışmış.
O yüzden Isparta'daki kazaya başka bir gözle bakmalı ve kapanan sayfalardan biri olmasına izin vermemeliyiz.
Kazaya dair üç somut belirleme var elimizde...
- Isparta Havaaalanı'nda ILS, yani Aletli İniş Sistemi yoktu.
- Sivik Havacılık Genel Müdürü Ali Arıduru kazadan sonra uçuş ekibinin fazla çalıştırılıp çalıştırılmadığı konusundaki muğlaklığı gidermedi, bir de insan hatası ihtimali. Ancak zaten ekibin çalışma saatiyle, insan hatası arasında doğrudan bir ilişki olacağı biliniyor.
- Kazadan hemen sonra yalnızca Isparta havaaalanında değil Türkiye'de pekçok havaalanında ILS olmadığını öğrendik. Fakat henüz hala kazayla ILS yokluğu arasında doğrudan bir bağlantı kurulabilir mi, bilmiyoruz... Ancak Isparta Havaalanı uçuşlara kapatıldı.
Devlet Hava Meydanları İşletmesi de (DHMİ) cnnturk.com'da geçen hafta çıkan habere göre "ILS Isparta'da olsaydı uçak düşmezdi" iddialarına, "Bu cihaz mucizeler yaratmaz. Cihaz yok diye uçak düşmez" diye yanıt verdi, şöyle bir açıklama getirdi:
"ILs bir mucize değil. Teknik olarak bunun ispatı mümkün. ILS kötü hava koşullarında pilotu piste yaklaştıran bir sistem. ILS bir havaalanının olmazsa olmazı değil."
Türkiye'de 20 havaalanında 32 ILS cihazı var. Çanakkale, Diyarbakır, Konya, Hatay, Ağrı, Elazığ ve GAP havaalanlarına aletli iniş sistemi kurulma çalışmaları devam ediyor.
Edremit, Sinop ve Uşak'a da aynı sistem kurulabilir ama Isparta, Adıyaman, Zonguldak, Kahramanmaraş gibi 9 havaalanına bu sistemin coğrafi nedenlerle kurulamaz."
"Mucizeler yaratmak" ifadesinden başlarsak, zaten bir cihazdan mucizeler yaratması değil, ne işe yarıyorsa o işe yaraması bekleniyor.
ILS'in nerede olup olmayacağına kim neye göre karar verdi?
ILS'in coğrafi nedenlerle kurulamadığı havaalanları bir yana, hangi şehre kurulup kurulmayacağına nasıl karar verildi?
Bir de kötü hava şartlarında uçağı psite yaklaştıran bir cihaz denince akla 2005'te 75 kişinin öldüğü beş kişinin ağır yaralandığı Diyarbakır'da düşen uçak geliyor...
SHGM'nin sitesindeki uçak kaza raporuna göre:
(...) Diyarbakır Askeri Havaalanı 34 pist başına 900 metre mesafede araziye çarparak düşmüştür.
Uçuş ekibi tarafından, iniş için planlanan Diyarbakır Askeri Havaalanı’na yaklaşık 70 deniz mili mesafede, Diyarbakır Yaklaşma Kontrol ile temas kurmadan önce 34 pistine VOR/DME alçalma planının brifingi ile pas geçme yöntemi ve yedek meydana dönüş planlaması yapılmıştır.
Uçak 34 pistine 900 metre kala, tam VOR istikametinde, yaklaşma ışıklarının başlangıç yerinin 30 metre kadar soluna, hafifçe yükselen ve yaklaşık eğimi %10 olan araziye ana iniş takımlarından ve gövdenin orta alt kısmından iniş takımları açık olarak ve 131 knot süratle çarpmıştır. Çarpma sonucu uçak parçalanarak istikamette 200 metre sürüklenmiştir.
CVR’da bulunan kabin içi konuşmalarda Kaptan tarafından pistin görülemediği ve ışıkların yanıp yanmadığının fark edilmediği, 16 pist başı gibi görüntülerin olduğu ancak diğer pist başının görülemediği ifade edilmiştir.
TK 634 tarafından 8 milde inbound olduğu bilgisinin yaklaşma kontrole bildirilmesi üzerine, yaklaşma kontrol, yaklaşmaya devam edilmesini ve pist görüşü alındığında ikaz edilmesini talep etmiş ve konuşmaların karşılıklı olarak anlaşıldığı, yaklaşma kontrol ve uçak tarafından teyit edilmiştir.
Daha sonra alçalma ve yaklaşmaya devam edilerek, bir sonraki alçalma irtifası olarak, minimum alçalma irtifası olan MDA(Minimum Alçalma İrtifası) 2800 feet ayarlanmıştır. MDA 2800 ft’e gelindiğinde, pus sebebiyle pistin görülemediği her iki pilot tarafından ifade edilmiştir.
Akla hemen geliveren soruyla, Diyarbakır meselesini de şimdilik bir kenara koyalım: "Diyarbakır'da ILS olsaydı bir şey değişir miydi?"
Geçen hafta 7 Aralık Sivil Havacılık Günü'nde Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım da konuşmasında "2003 yılında sivil havacılıkta serbestleşme yönünde attığımız adımlar ve özel sektörün de iç hatlarda tarifeli sefer düzenlemeye başlaması ile birlikte Türk Sivil Havacılığı, çok hızlı bir büyüme eğilimine girmiş ve dünyada her yıl yüzde beş olarak gerçekleşen sektörel büyüme hızı, ülkemizde yüzde 30 gibi rekor bir gelişme göstermiştir" diyor.
Buna mukabil Hava-İş Genel Sekreri Mustafa Yağcı kazadan hemen sonra yaptığımız görüşmelerde "Bu büyümenin gerekli alt yapı olmadan ilerlemesinden sorunlar doğdunu" söyledi.
Yıldırım hava taşımacılığında yaşanan gelişmelerin ülkemizin uluslararası örgütler tarafından 2015 yılı için öngördüğü rakamlara 2005 yılında ulaşmasını sağlamıştır" diyor. Bunlarda herhalde özel havacılık sekötürünün karına dair rakamlar...
Sivil Havacılık Günü'nde hemen parlatılıp önümüze konan bir başka sivil havacılık haberi de Avrupa Komisyonu'nun 2007 İlerleme Raporu'nda, "Türk sivil havacılığında ilerleme olduğunun" kaydedilmiş olduğu.
Raporda 18 Kasım 2005'te yürürlüğe giren 5431 sayılı yasa ile mali olarak özerk bir yapıya kavuşan SHGM'nin yeniden yapılandırma çalışmalarından olumlu sonuçlar alındığı vurgulanıyormuş. Peki neden sendika "uçuş emniyeti" diye uğraşıp duruyor, neden insanlar ölüyor?
Mali özerklik tamam da peki ya uçuş güvenliği? (NZ)