Ailenin korunması, geleneksel değerlere saygı, batılı alışkanlıklar, normaller ve anormaller…
Söz konusu cinsiyet, kadın-erkek eşitliği ve LGBTİ hakları olduğunda Ermenistan’ın sınırları geçilmez komşusu Türkiye’den farkı yok.
Erivan’da geçirdiğim bir haftada en ilgimi çeken nokta sokaktaki kadınların sayısıydı. Sadece haftasonu değil, gün içinde akşam saatlerinde, gecenin bir yarısı tek başına ya da kadın/erkek arkadaşıyla yolda rahatça yürüyen kadınlar görebiliyorsunuz.
Kaldığım Abovyan Caddesi’nin merkeziliğinden midir bilemem ama İstanbul’da klasik “gölge takip”, “gölge sayma”, “elde telefon”, “hızlı hızlı yürüme” ve türevi “kadının sokakta gece yarısı saldırıdan korunma rehberi” maddelerime çok az başvurdum diyebilirim. Hani İstanbul’da Taksim’de yaşayan bir kadın olarak Erivan’da sadece bir gece yaşadığım “takip edilme” korkusu kendi evimle karşılaştırdığımda münferit kalmıştı.
Ancak bir de konuştuğum kadınlar var. Erivan’da yaşayan Ermeni kadınlar. Onların tecrübesi ve anlattıkları benim yaşadıklarımdan daha farklı.
Kadınların güçlü bir profil çizdiği Ermenistan’da kadın örgütlerinin başlıca konusu erkek şiddeti.
İlk problem erkek şiddeti
Society Without Violence (Şiddetsiz Toplum) örgütünden Linda Minasyan Ermenistan’da kadınların yüzde 69’unun hayatında en az bir defa erkek şiddetine maruz kaldığını söylüyor.
Linda Minasyan |
“Ev içi şiddet çok ciddi bir mesele. Bu konuyla ilgili bir yasa geçirmeye çalışıyoruz ancak hükümet kabul etmiyor.”
Erkek şiddeti konusunda farkındalık için kapsamlı bir çalışma gerektiğini ifade eden Minasyan kadınların, erkeklerin, çocukların, öğretmenlerin ve polislerin eğitilmesi gerektiğini söylüyor.
“Rakamlara baktığımızda ev içi şiddet istatistik olarak yargıya pek yansımıyor. Bu sebeple insanlarda bu konunun pek de önemli olmayan, sivil toplum örgütlerinin fon almak için üstünde çalışmak istediği bir konu gibi algılanıyor.
“Oysa ilk olarak kadın şikayet etmeye korkuyor, yanaşmıyor. Bu nedenle ilgilendiğimiz vakaların çoğunluğu yaralama yahut cinayet gibi durumlar. Ayrıca şiddet gören kadın polise başvurduğunda polis ‘Şikayet için vereceğin parayı ailen için harcayabilirsin’ diyerek şikayetini geri alması için kadını ikna ediyor.”
Şiddetsiz Toplum erkek şiddetine karşı yedi yirmi dört çalışan bir acil durum hattı oluşturmuş durumda. Erkek şiddetine maruz kalan kadınlara psikolojik ve hukuki danışmanlık yapıyor, vakaları araştırıp aynı bölgede yaşayan kadınları da konuşmaya teşvik ediyorlar.
Minasyan’ın anlattıkları bana hiç de yabancı gelmiyor.
Ermenistan’daki kadın mücadelesi çoğunlukla hak örgütleri ve belli bir aktivist tarafından yürütülüyor. Feminizm ise daha çok yeni oluşan bir kavram, ve çoğunlukla yanlış anlaşılıyor.
Feminizm FEMEN mi?
Ülkenin ilk feminist örgütü Women Resources Center’dan (Kadın Kaynakları Merkezi) Elvira Meliksetyan Feminist sözcüğünün bile yanlış anlaşıldığını söylüyor.
Elvira Meliksetyan |
“İnsanlar feminizmi ‘geleneksel Ermeni ailesinin’ düşmanı, kadınların evlenmemelerini, çocuk yapmamalarını isteyen batılı bir akım olarak görüyorlar. Feminizmle birlikte en çok anılan örgüt ise Femen. ‘Feministim’ dediğinizde ‘Femen’den misin, memelerinizi açıp eylem mi yapıyorsunuz’ diyorlar.”
Buna rağmen feminizm yavaş yavaş bilinir hale geliyor. Kadın Kaynakları Merkezi yıllardır kendi ismiyle gerçekleştirdiği 8 Mart yürüyüşü 2013’ten beri Feminist Yürüyüş olarak gerçekleştiriyor. Yürüyüşe sadece kadınlar değil erkekler de katılıyor.
Artan homofobi
Tabii feminizmin görünür olması feministlerin hedef haline gelmesine de sebebiyet veriyor. Meliksetyan Mayıs 2013’te Cinsiyet Eşitliği Kanunu’nu geçirdikten sonra başını milliyetçilerin çektiği bir grup tarafından hedef haline getirildiklerini anlatıyor:
“Cinsiyet Eşitliği Yasası geçtikten sonra aralarında bazı sanatçıların da olduğu, aşırı milliyetçilerin örgütlediği bir grup ortaya çıktı. Ermeni Aileler Komitesi adıyla bir araya gelen bu grup “cinsiyet” teriminin eşcinselleri de kapsadığını, Ermeni Ailesi’ni tehdit eden “batılı bir kavram” olduğunu anlatmaya başladılar.
“Bu sürede LGBTİ’ler ile feministleri ‘toplumu manipüle’ etmekle suçladılar. Facebook ve YouTube üzerinden videolar yayınladılar, devlet televizyonuna çıktılar ve birçok kişiyi ikna ettiler. Bunun ardından hükümet yasadaki ‘cinsiyet’ sözcüğünü kaldırarak ‘kadın-erkek eşitliği yasası’ haline getirdi.”
Bugün Kadın Kaynakları Merkezi de LGBTİ PINK Armenia (Public Information and Need of Knowledge) da aldıkları tehditler sebebiyle güvenlik önlemlerini arttırmış durumda.
Bu vesileyle görüştüğüm PINK’ten Nvard Margaryan ile görüştüm. PINK nefret suçları, LGBTİ’lere yönelik şiddet, insan hakları ve tedaviye erişim konusunda çalışan bir örgüt. Ayrıca ülkedeki tek LGBTİ örgütü.
Nvard Margaryan |
Margaryan Ermenistan’da LGBTİ’lerin görünürlüklerinin arttığını ancak aynı şekilde tehditlerin de arttığını söylüyor.
“Ermenistan’da görünür LGBTİ çok az. Toplumsal cinsiyet rollerinin gereğini yerine getirerek şiddetten kaçınmayı tercih ediyorlar. Bu anlamda LGBTİ topluluğunda en görünür olanlar translar. Onlar da genellikle seks işçiliği yapıyorlar ve en çok hak ihlaline uğrayan grup.
“Bu yasanın yarattığı tartışmanın ardından ‘Ermenistan’da eşcinsel yok’ söylemi de çöpe gitti. Ancak tehditleri de arttırdı. Keza 2012’de ‘Çeşitlilik Yürüyüşü’ düzenledik. Yaklaşık 50 kişiydik ama 200 kişilik bir grubun saldırısına uğradık, çünkü Onur Yürüyüşü yaptığımızı düşünmüşlerdi.
“Buna rağmen, çoğunlukla homofobik bir perspektifte olsa da medyanın da merakıyla birlikte görünürlüğümüz arttı, dolayısıyla açılanların sayısı da arttı.”
Society Without Violance örgütüyle ilgili ayrıntılı bilgiye buradan, Women Resources Center il ilgili bilgiye bu linkten ve PINK Armenia ile ilgili ayrıntıya şu sayfadan ulaşabilirsiniz. (EA)
* Bu seyahat, Hrant Dink Vakfı tarafından Civilitas Foundation işbirliği ile yürütülen Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu tarafından desteklenmiştir. Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu, Ermenistan-Türkiye Normalleşme Süreci Destek Programı kapsamında Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir.