Sektörü çok yakından tanımayanlar bile bilir ki, Türkiye’de film festivali demek, belediye organizasyonu demektir aslında. İstanbul gibi istisnası olsa da genel işleyiş ve himaye bu şekildedir. Dolayısıyla belediye başkanlığının el değiştirmesi, köklü bir festivali sıfırlayabilir, gelenekleri yok sayabilir. Etik ve profesyonellik açısından sistemin devamlılığı esastır ama bizde bir kişinin değişimi, her şeyi değiştirir. 2019 yerel seçimlerinde iki köklü festival kentimiz parti değiştirdi; Adana ve Antalya CHP’ye geçti. Adana’da değişim olacak mı, mesela Altın Koza ismi festivalin resmi ismine eklenecek mi yeniden, Screen dergisi ile işbirliği devam edecek mi, sistem eskisi gibi mi işleyecek, bu sorular zaman içinde netleşecek. Bu yazının konusu ise Antalya Film Festivali. Çünkü festivalde ve dolayısıyla belediye bünyesinde 2014’ten beri ciddi bir kriz yaşandı ve yaşatıldı.
Geleneğini silen festival
Kısa bir hatırlatma yapmak gerekirse… Her şey Gezi ve 2014’teki yerel seçimler ile başladı aslında… Antalya'da seçimi AKP’nin adayı Menderes Türel kazandı ve yeni bir ekip kurdu film festivali için. İlk kriz, ilk sene koptu. 2014'te Gezi belgeseli “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek”, Antalya'da sansürlendi. Protestolar karşısında ‘inceldiği yerden kopsun’ kabilinden belgesel ve kısa film yarışması kaldırıldı. Adından Altın Portakal’ı kaldırarak ve heykelciğini değiştirerek yola devam eden yılların festivali için hedef Cannes, Oscar vs. olduğu söylendi. Prestij ön planda olsun diye para ödülü düşürüldü. Ve festivali asıl bitirme adımı ulusal yarışmanın kaldırılmasıyla atıldı. 54. yaşını idrak etmiş, ülkenin en köklü festivallerinden biri, meslek birlikleriyle konuşmadan, sektör ile iletişime geçmeden pat diye, ‘ben istedim oldu’ diye koca bir geleneği sildi. Böylece muhalif görüşler festivalden uzaklaştırılmış oldu.
Peki, yerine ne kondu? Antalya Film Forum’a yüklenildi, proje desteği artırıldı. Kerameti kendinden menkul isimler, hatırı sayılır ücretler ödenerek Antalya’ya getirildi. Örneğin Alain Delon’un oğlu Anthony Delon geldi ve basın toplantısında oyunculuk kariyeri hakkında konuşacağı zannedilirken oyunculuğu bıraktığını açıkladı (deri ceket sektörüyle uğraşmaktaymış). Kurtlar Vadisi Vatan filmi boş salonlara oynatıldı, dışarıdan insan toplanarak kalabalık izleyici imajı verilmeye çalışıldı. Ferzan Özpetek ve Cem Yılmaz’a Yaşam Boyu Başarı Ödülü verilerek ulusalsız festival kimliğinin süslenmesi hedeflendi. Bu arada Belediye Başkanı Menderes Türel, ulusal yarışmayı kaldırdığı için festivali protesto eden sinema sektörünü ve meslek birliklerini üstü kapalı bazen de açıkça hıyanetle itham etti.
Sektörün duruşu
Film yapmanın büyük emek ve hatırı sayılır bütçe gerektirdiği aşikar. Yıllardır, özellikle muhalif sinemacılar projelerine bakanlık desteği alamıyor. Antalya ekibi bu konuyu kendine avantaja çevirmek için iyi çalıştı, hakkını yemeyelim… Antalya Film Forum çatısı altında görmezden gelinemeyecek destekler sunuldu sinemacılara. Ulusalsız festivali protesto eden sinemacıların bir kısmı, ‘forum ayrı, festival ayrı’ gibi kendini aklama gerekçesiyle foruma katıldı, dolayısıyla protestoyu delmekte beis görmedi. Benzer yönelim sinema üzerine kalem oynatanlarda da vardı. Alanı boş bırakmamak, sadece film izlemek gibi gerekçelerle festivale katılımlar oldu. Herkes kendi kararında özgürdür elbette ama sektör olarak birlikte duramıyorsak, herkes gününü kurtarmayı başarı sayıyorsa, direnmeyi içi boş bir ideal olarak görüyorsa sinemamızdaki sorunlarda böyle hareket edenlerin de payı vardır, diye düşünmemek mümkün mü? Hepimizin ortak sevdası sinema ise onu iyileştirmenin çaresi bireysel kurtuluşta değil, birlikte yürüyebilmekte olmalı. ‘Festivali protesto ettiniz de ne oldu, başkan değişince ulusal yarışmanın geri geleceği belliydi zaten’ diyenler de çıkacaktır aleni ya da içinden. Belediye el değiştirince hiçbir şey olmamış gibi, protesto etmeyip etmişçesine yoluna devam edenler de… Halbuki ne zaman ‘oradaydım’, ne zaman ‘orada değildim’ diyeceğini bilmek güzel haslettir. İdealizmin enayilik sayılmadığı zamanlara da geri döneriz belki bir bahar.
Nerede kalmıştık?
Antalya’nın yeni Belediye Başkanı Muhittin Böcek ile yeni bir dönem sanatseverleri bekliyor. Evet, şimdi festivalimizi ve ulusal yarışmamızı yeniden konuşma zamanı. Hem kaliteli bir Antalya Film Festivali hem de geleneğine bağlı ve işlevsel bir Ulusal Yarışma için yeni yönetim neler yapabilir?
- Deneyimi kadar tarafsız bakışıyla da ön plana çıkacak yepyeni bir festival ekibi kurulabilir.
- Ulusal Yarışma’nın 2019’dan itibaren festival çatısı altında yeniden düzenleneceği açıklanabilir ve para ödülü yeniden düzenlenebilir. Bu noktada şöyle bir parantez açmak lazım. Çoğumuz, son dönemde Antalya’nın ilk filmler mezarlığına dönüştüğünün farkındayız. Deneyimli isimlerin yapıtlarının yanında aynı kategoride anılamayacak vasat altı ilk filmler izledik yakın dönemde. Ama kaliteyi yükseltmenin çözümü, 50 küsur senelik bir geleneği yıkmak değil. Mesela kendi başına farklı bir kategori yaratılarak ilk filmler yarışması düzenlenebilir. Ve ana ulusal yarışmanın film sayısı da 7-8 ile sınırlanabilir mesela. Böylece belli bir kotayı doldurma zorunluluğu hissedilmez; ‘yarışacak kapasitede film değil ama sayıyı dolduralım’ gerekçesinden kurtulmuş olunur.
- Altın Portakal ismi Antalya Film Festivali’nin resmi adına yeniden eklenebilir ve orijinal ödül heykelciğine geri dönülebilir.
- Öncelikle geçtiğimiz sene güzel bir dayanışma örneği sergileyerek yerli sinemayı müdafaa etmek için festivali protesto eden sinema sektörü ve meslek birlikleriyle sıcak temas kurulabilir; görüş ve önerileri alınabilir.
- 2011’de Mustafa Akaydın’ın belediye başkanlığı zamanında, 1979 yılında sansüre karşı tepki ve 1980'de 12 Eylül darbesi nedeniyle yapılamayan yarışmalar gerçekleştirilmiş ve 30 sene sonra ödüler sahibini bulmuştu. Ulusal yarışmanın kaldırılması da buna benzer bir kesinti teşkil etti festival tarihinde. Antalya Film Festivali’nde ulusal yarışma kategorisinin iptal edilmesinin ardından bir araya gelen bir grup sinemacı, İstanbul’da Ulusal Yarışma geleneğini sürdürdü. Hem bu özverili ekibe teşekkür hem de festival geleneğini sürdürme amacıyla iki yıldır İstanbul’da ödül alan yapımlar Antalya’da özel bir bölümde gösterilebilir ve hatta 2011’deki uygulamayla benzer şekilde özel bir ödül töreni düzenlenebilir.
Elbette bu öneriler arttırılabilir, geliştirilebilir… Yeter ki diyalog olsun, birlik beraberlik olsun ve kazanan sinemamız olsun… Yeni Belediye Başkanı Muhittin Böcek’e ve geleneksel festivalimize şimdiden başarılar… (MI/HK)