Doğduğum topraklarda (Omeriya) 1956 yılında Nusaybine bağlı Çalê köyünde doğan şair Arjen Arî Nusaybin'de ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Diyarbakır Eğitim Ensitüsü Türkçe bölümünü 1979' da bitirdi.
Şair Arî bir röportajında 12 Eylül geldikten sonra ilişkilerin bölük pörçük olduğunu Kürtçe bir deyimle açıklıyor ''insanlar sert bir kayaya çarpan nohut tanesi gibi'' oldu diyordu. Ve bize nasıl şiir yazmaya başladığının hikayesini anlatmaya başladığında asında ilk şiirinin her ne kadar 1979 yılında Tîrêj dergisinde yayınlanmış bilinse de kağıda basılmış ilk şiirinin bir bildiride dağıtıldığını söylüyor.
O yıllarda Nusaybin'de çıkan olaylar sonucunda askerlerin hemen hemen bütün Nusaybinlileri topladığını hatta namaz esnasında bile yakalarından tutup götürdüklerini görünce bunlarla ilgili bir kaç dörtlük yazma ihtiyacı duymuş. Bölgede yapılan zulümü ortaya sermek istiyormuş.. Bu hikayesini duyduktan sonra Mehmet Uzun'un "Benim yazarlığım zorunlu bir yazarlıktı" demesini hatırlıyorum ve Arî'nin de şairliğinin zorunlu bir şairlik olduğunu anlıyoruz
Tabii Arî gözaltına alınıyor, şiirleri ile birlikte. Ama şiirleri daha sonra salıverilen Arî kadar şanslı olamıyor. Hala Nusaybin adliyesinde tutuklu vaziyetteler.
Arî bırakıldıktan sonra "gönlü şiirlerinde kaldığı" için savcının yanına gidiyor ve şiirlerini geri istediğini söylüyor. Savcıdan aldığı yanıt: "Şiirlerinle birlikte yatmak mı istiyorsun?"
O gün, bu gündür bir daha isteyememiş şiirlerini...
Herhalde bu olaydan sonradır, Arî'nin şiirlerinin sürgüne gitmesi ve şiirler İsveç'te yayınlanan Berbang, Kurdistan Pres, Nûdem, Çira' da özgür oluyorlar.
Arî "Edebiyat ulusaldır, toplumundur. Edebiyat bir dilin edebiyatıdır" diyor ve Türkiye'de de şiirleri özgür olsun diye Rewşen, Nubihar, Gulistan, Kevan, Tîroj dergilerinde yazıyor. Ayrıca Kürdistan Bölgesi'nde yayınlanan Peyv, Nûbûn, Karwan adlı dergilerde de...
Sonra yavaş yavaş şiirlerini kitap haline getirerek 2000 yılında "Ramûsan min veşartin li geliyekî Helbest" (Weşanên Avesta), 2002'de "Ev çiya rûspî ne Helbest" (Weşanên Avesta); 2003'te "Destana Kawa Helbest" (Weşanên Elma), 2006'da "Eroûtîka Helbest" (Weşanên Lîs), 2007'de "Bakûrê Helbestê/Antolojiya Helbesta Bakûr" (Wş.Y.N.Kurd,Duhok), 2008'de "Şérgele, Helbest" (Weşanén Avesta) okurlarla buluşturarak sürgüne giden şiirlerini özgürleştirir
Destana Kawa Helbest'ni mesnevi tarzındaki bir eseri yüzyıllardır söylenmemiş yazılmamış bir destanı modern bir biçimde bize yeniden anlatır; Eroûtîka Helbest'i ise "Sevgi bu topraklarda gitgide azaldı, yerine kin ve nefret geçti" diyerek kaleme alır.
Arî'nin hastalığı ağırlaşmadan önce yazdığı son satırlarda şöyle yazmıştı "Her yazar, Gılgamış Destanı'ndaki gibi ölümsüzlük iksirinin peşine düşmez...
Bir şair veya yazar için ölümsüzlük iksirini elde etmek hem zordur, hem çok kolaydır...
Bir eser ki artık zamanın paslı makası ise o eserin yok edilmesine güç yetmez; o eser unutulmuş zamanların vadisine atılmış olsa bile, artık o ölümsüzlüğün kazanılmasının adıdır...
Bu nedenledir ki her yazar edebiyat alanında verdiği emekten öte, ölümsüz eserleriyle ölümsüzdür
Bundandır, Xanî'nin Mem û Zîn'den; Uryan'ın Rubailer'inden; Mela'nın Dîwan'ından gelen ölümsüzlüğü..."
Şair Arî de bıraktığı eserlerle ölümsüz oldu ama okurları onu da yarım kalan şiirlerle hatırlayacak... Diğer yaşamları (sürgün) ve yazdıkları kadar hastalıklarının da (bu ülkenin onları kanser etmesi gibi) nerdeyse aynı olduğu yazar arkadaşları Mehmet Uzun ve Evrim Alataş gibi...
Ama çocukları olan okurlar mücadeleyi bırakmayıp bu günlerde her zamankinden çok mücadele edip, bütün yazdıkları kitapların bir gün anadillerinde özgürce okunması için yüzlerce kişi 53 gündür ölümü göze alarak süresiz açlık grevini girdiler... Ve umuyorum ki bu millet, bu devlet açlık grevindekilerin sesini artık duyup, ölümler olmadan, doğduğum topraklarda insanlar daha çok ağlamadan dilimi ve insanlarımı rahat ve özgür bırakır.
Çok sağ ol sevgili Arjen Arî doğduğum toprakları ve insanlarını şiirlerinde anlattığın için... (FBM/HK)